Tarihi 4 Temmuz 2022

Rakibin başarısızlığı yeterli değil

GERİDE bıraktığımız hafta başkent Ankara'da birçok noktada sel meydana geldi. Haliyle gazeteciler, siyasetçiler, sosyal medya hesapları Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin performansını eleştirdiler. ABB Başkanı Mansur Yavaş'ın selden dolayı mağdur olan bir vatandaşa çözüm sunmak yerine "valiliğe başvurun" tavsiyesi de başarısızlığın üzerine dikilen tüy gibi oldu. AK Partili çevreler doğal olarak bu malzemeyi mümkün olduğunca iyi kullanıp CHP'li belediye başkanının başarısızlığını herkese göstermeye çalışıyorlar. İyi de yapıyorlar; rakibinin beceriksizliğini anlatmak siyasette vazgeçilmez bir iletişim metodu.
Ancak bu tek başına yeterli olabilir mi ondan emin değilim. Şu soruları sorup cevaplamamız gerekiyor; Acaba seçmen bir önceki seçimde İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarına neden oy verdi? AK Partili belediye başkanları çok başarısız olduğu için mi? Ya da Yavaş ve İmamoğlu'ndan müthiş bir belediyecilik performansı beklediği için mi?
İkisi de değil! Seçmenin bu iki şehirde AK Parti'den yana değil rakibinden yana oy kullanmasının temel motivasyonu AK Parti siyasetinde bir şeylerin değişmesini istemesiydi.
Bunun göstergelerinden bir tanesi de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti'nin oy oranları arasındaki makasın günden güne açılması.
Cumhur İttifakı dolayısı ile MHP'den Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gelen oyu düştüğünüzde bile AK Parti Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oldukça gerisinde kalıyor.
Seçmen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti arasında net bir ayrım yapıyor ve AK Parti'nin performansını başarısız buluyor. Böyle yazınca bazen AK Parti içerisinde aktif siyaset yapan dostlarımız, büyüklerimiz güceniyorlar. Bu durumun bir hakikat olmadığını aksine bir algı olduğunu, bu tür eleştirilerin de bu algıyı pekiştirdiğini söyleyerek sitem ediyorlar. Algı kısmında ben de onlara hak veriyorum.
Ancak bu durumun bir algı olması çözülmesi gereken bir sorun olmadığı anlamına gelmiyor. Sorunun çözümü de algıyı pekiştirir endişesi ile sorunu dillendirmemek değil algıyı yıkıp yerine hakikati geçirecek somut işler yapmak.
Doğru ya da yanlış ortada böyle bir algı var. Ülkenin teşkilat ve üretkenlik olarak en diri, dinamik ve genç partisi seçmeni tarafından eleştiriliyor. Hatta bu eleştiri bir "ders verme" ihtiyacı hissedilerek oy kaybına dönüşebiliyor. Bu durumda seçmenin "ders vermek için" yöneldiği alternatiflerin ne kadar başarısız olduğunu anlatmak gerekli olsa da yeterli olmuyor. Yapılması gereken seçmenin verdiği mesajın alındığı ve gereğinin yapıldığına dair seçmeni ikna etmek. Böylece zaten protesto amaçlı oy verdiği aday/partiden memnun olmayan seçmenin geri dönüşü kolaylıkla sağlanabilir.