Tarihi 13 Haziran 2022

Muhalefetin Ekonomik Programı

EKONOMİNİN durumu hepimizin malumu. Dar, orta, yüksek gelirli fark etmiyor. Herkes hayat pahalılığından ve yüksek döviz kurundan bir şekilde etkileniyor.
Bugün içinde bulunduğumuz durumu doğuran farklı amiller var. Şimdilerde hepten unutulur oldu ama kısa bir süre önce dünyamız yüzyılda bir gelen küresel bir pandeminin etkisi altındaydı. İşyerleri aylarca açılmadı, fabrikalar üretim yapmadı, en hayati malzemelerin nakliyesi yapılamadı.
Tam pandemi hafifledi, azıcık rahat nefes alacağız derken Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş patlak verdi. Bir krizin yaraları sarılmadan ikincisi üstüne geldi.
Tüm bu süreçte Türkiye uzun yıllardır hazırlıklarını yaptığı yeni bir ekonomik programa geçiş yaptı.
Faizleri düşürerek, sermayenin üretime ve istihdama yönelmesini teşvik etti. Faizler piyasadaki rantiyecilerin beklentilerinin aksine yükselmeyip düşünce doların fiyatı arttı ve bu kaçınılmaz olarak hayat pahalılığını getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün sorumluluğu alarak bir ekonomi programını uyguluyor. Büyük bir lidere yakışanı yapıyor; risk alıyor ve faiz-enflasyon-kur üçlüsüne dayanan, üretimi ve istihdamı ikinci planda bırakan finans ekonomisinden üretim ve istihdam ekonomisine geçmeye gayret ediyor. Bugün yaşadığımız sıkıntıları da geçiş sürecinin kaçınılmaz sonuçları olarak değerlendiriyor. Geçiş tamamlanıp Türkiye'nin üreterek büyüyeceği zamanlara kadar da mevcut programdan en fazla etkilenen toplum kesimlerine çeşitli iyileştirmeler, maaş artışları, krediler, farklı yatırım imkanları sunuluyor.
Bu kendi içerisinde mantıklı, tutarlı bir program. Başarılı olup olmayacağını hep beraber göreceğiz.
Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ülkenin menfaati için girmiş olduğu bütün mücadelelerden evelallah başarı ile ayrılmış olmasına güveniyorum.
Geçici ve fakat yakıcı sonuçları hepimizi zorlamasına rağmen bu yeni ekonomik programa devam edilmesini destekliyorum. Pek tabiiki seçmenin bir kısmı da bu programdan şikayetçi. Kimisi yapılanları büsbütün tutarsız buluyor, kimisi de iktidara güvenmiyor. Günün sonunda seçim zamanı geldiğinde destekleyen de desteklemeyen de oyunu kullanacak ve milli irade tecelli edecek.
Bunlar olurken muhalefet ne yapıyor peki? Muhalefetin alternatif bir ekonomik programı var mı? Tabiiki yok! Mevcut şartları iyileştirmek için önerdikleri programı hepimiz yakinen biliyoruz; faizler yükselecek, kur bu yolla kontrol altına alınacak. Sermaye üretime değil faize yönelecek. İstihdam artmayacak.
Yabancı yatırımcı yüksek faizden yararlanmak için parasını Türkiye'ye getirecek. Piyasada bizim olmayan sıcak paranın bolluğu yaşanacak.
Ülkecek aslında bizim olmayan parayla bol bol tüketerek sahte bir refah yaşayacağız.
İyi güzel de şu soruyu soralım; bu geleneksel ekonomi politikasını uygulayarak gelişmiş, büyümüş ve güçlenmiş bir ülke var mı? Kendi yağında kavrulurken devler ligine, küresel ya da bölgesel güç seviyesine çıkmış tek bir örnek var mı? Bu modeli uygulayarak üretimini arttıran, daha önce sahip olmadığı kritik bir teknolojiye mesela savunma sanayi teknolojisine sahip olan bir ülke var mı? Bugün dünyanın gelişmiş ülkeleri, güçlü devletleri, büyük ekonomileri bu politika sayesinde mi oldukları konuma geldiler?
Ekonomideki mevcut durumu ve alternatif politikaları tartışmaya bu soruları sorarak başlamak gerekiyor.