Malum muhalefet cenahında Ekrem İmamoğlu'nu gömmek moda. Dün kendisini ikinci Atatürk ilan edenler bugün birer birer "yanılmışız" diyerek günah çıkarma sırasına girdi. İmamoğlu'nun meşhur Karadeniz gezisine katılanlardan CHP yandaşı Özlem Gürses de otobüsten inip İmamoğlu'nu rezil etme trenine bindi. İBB'nin gezide kamu kaynakları kullanılmadı açıklamasını yalanlayarak gezinin masrafının İBB tarafından karşılandığını söyledi. Bu ne gazetecilik ne de ahlaklı bir davranış. Eğer gezinin masrafının İBB tarafından karşılanması siyasi ahlakla bağdaşmayan bir davranışsa yandaş Gürses neden o geziye katıldı? Eğer ortada bir siyasi etik sorunu yoksa neden şimdi bu açıklamayı yapıyor?
Derdim ne İmamoğlu tartışmasına girmek ne de CHP yandaşı gazetecilerin mesleki ahlakını tartışmak. İkisi de ümitsiz vaka, ikisi de benim sorunum değil. Meselem şu; İmamoğlu'na bunu yapan bir zihniyet, grup, siyasi güç odağı başkasına neler yapmaz? Çok merak ediyorum acaba CHP'nin trenine binenler bu soruyu kendilerine soruyorlar mı? Beklentim olanları görüp birden bir aydınlanma yaşamaları ve ittifakı terk edip Cumhurbaşkanı Erdoğan'a destek açıklamaları değil. Çocuksu hayaller içerisinde değilim. Ancak, olmaz ya CHP'nin, bu kıyıcılığın, linç kültürünün, çıkarına ufacık bir tehdit sezinlediğinde ikinci Atatürk ilan ettiği kişiyi bile çiğ çiğ yiyebilen bu yıkıcılığın es kaza ülkede söz sahibi olsa yapabilecekleri kanımı donduruyor.
Allah korusun ülkede iki yönlü bir sürek avı başlar. İlk sürek avının hedefi kamu kaynakları olur. Dem bu dem, devran bu devran diyerek yemek, çarçur etmek, cebe indirmek yarışı başlar. Siyaset üretemeyenlerin aslında kamu kaynaklarını iç etmek için ne kadar yaratıcı metotlar bulduğunu ağzımız açık, elimiz böğrümüzde seyrederiz. Bu yargıyı CHP'ye karşı sahip olmakla iftihar ettiğim ideolojik mesafeden dolayı söylemiyorum. Spekülasyon yapmıyorum, yaşadığımız somut gerçekliklere dayanarak konuşuyorum. İstanbul, Ankara, İzmir büyükşehir belediyelerinin milyarları bulan bütçesinin akıbeti meydanda. Bir tane dişe dokunur, elle tutulur, ciddi maliyeti olan hizmet, temel atma, açılış gördük mü? Taş üstüne taş konulmadığı gibi yapılmış olanların bile hali meydanda. Sadece dün İstanbul'da patlayan bir ana su hattına saatlerce müdahale edilmediği için yollar göle döndü, tramvay ile İETT otobüsü düz yolda çarpıştı, bir İETT otobüsü çıra gibi cayır cayır yandı ve birkaç hafta önce alınan sıfır metrobüs arıza yaparak yolda kaldı. Yatırım yok, bakım yok, hizmet yok, proje yok, temel atma yok… Peki bu şehrin parası, İBB'nin bütçesi nereye gidiyor. Cevap basit: yağmalanıyor.
İkinci sürek avının hedefi ise birbirleri olacak. 6'lı masanın ortakları, olmaz ya, seçimi kazanırlarsa bir koalisyon hükümeti kuracaklar. CHP'nin kendi belediye başkanına neler yaptığı meydanda iken kurulacak koalisyon hükümetin bakanlarının, bürokratlarının, iş alan müteahhitlerin, genel müdürlerin, amirlerin, memurların birbirlerine neler yapacağını bir düşünün isterseniz. Devletin kurumları birbirine düşecek, işi gücü bırakıp birbirlerine operasyon çekme yarışına girecekler.
Yanlış anlaşılmasın, muhalefetin genetiğinde ne hizmet var ne de icraat. Onlardan bir beklentim olduğu için hayal kırıklığına uğramış değilim. Seçim kazanamayacaklarını da düşünüyorum. Ama binde bir de olsa ülkenin böyle bir kavga, karmaşa, kaos sarmalına girme ihtimali uykularımı kaçırıyor.