Tarihi 4 Ocak 2021

Aşikar Kabahatin Tenhada Özrü

Konumuz yine başörtüsü. Açıkcası bu gündemden bıkkınlık duyanlardan değilim. Aksine daha fazla konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Başörtüsü sancılı modernleşme hikayemizin hulasası gibi. Ne zaman başörtüsünü konuşsak aslında geçmişimizle, doğru yaptıklarımız ve yapamadıklarımızla yüzleşiyoruz. Onun için bu tartışmayı faydalı buluyorum. İstiyorum ki herkes konuşsun, eteklerdeki taşlar dökülsün, söylenmedik söz kalmasın. Mesela bazı muhafazakar kadınların kendi mahallelerini başörtüsü üzerinden eleştirirken kullandıkları argümanların bir kısmına katılmıyorum. Sonradan gündeme gelmiş toplumsal cinsiyet temelli argümanlarla 80'lerin, 90'ların hatta 2000'lerin başörtüsü mücadelesi hakkında hüküm verebiliyorlar. Yahut başörtüsünü muhafazakar ve batıcı siyaset arasındaki kimlik mücadelesinden soyutlayıp tartışabileceğimizi düşünenler de var. Bu argümanların geçersiz ve tutarsız olduğunu uzun uzun anlatabilirim. Ama günün sonunda bu tartışmanın devamından yanayım.

Bir de öbür mahallenin - ki ben buna gönül rahatlığı ile başörtüsü karşıtı mahalle diyebilirim- başörtüsü açılımı var. Tutum kendi içerisinde bir paradoks barındırıyor. Bir yandan artık Türkiye'nin başörtüsü meselesini geride bıraktığını, yasak ve ayrımcılık diye bir gündemimiz olmadığını söylüyorlar. Hatta Kılıçdaroğlu en son bu konunun tartışılmasının bile abes olduğunu söyledi. Bir açıdan bakınca olumlu bir gelişme. Az buz iş değil CHP genel başkanı başörtüsüyle ve başörtülüyle bir sorunları olmadığını söylüyor. Paradoks ise tam da burada; başörtüsü ve başörtülüyle bir sorunumuz yok ama mesele tartışılmasın, konuşulmasın, gündeme gelmesin. Dün yasak diyorduk yasaktı, bugün yasak kalktı ve artık serbest. Yasağı kaldıran da CHP değil. CHP zihniyeti kendi koyduğu ama başkalarının kaldırdığı, üstelik başkaları kaldırırken CHP'nin sonuna kadar direnç gösterdiği bir yasağı konuşmamızı istemiyor. Gerekçeleri ise şu; Biz artık yasağı savunmaktan vazgeçtik. Başörtüsünün o kadar da tehlikeli olduğunu düşünmüyoruz. Haydi bu meseleyi kapatalım.

Başörtüsü yasağının kaldırılması için çabalayan, yasağı kaldıran aktör CHP olsaydı, "artık bu konuyu kapayalım" çağrısına kulak kabartabilirdik. Hatta CHP bir de üstüne kamusal bir muhasebe yapsaydı çok daha iyi olurdu; "Geçmişte şu gerekçelerle başörtülü kadınların neredeyse tüm kamusal haklarından mahrum bırakılmasını savunduk. Aradan geçen zamanda yaşanan şu gelişmeler bizim haksız olduğumuzu ortaya çıkardı. Biz de yeni gelişmeleri değerlendirdik, özeleştiri yaptık, yeni bir tutum belirledik ve artık başörtüsü yasağını savunmuyoruz" deseydi, "bu konuyu kapatalım" çağrısı çok daha anlamlı olurdu.

Bunun yerine CHP "Geçmişte yasağı savunuyorduk. Ancak başarılı olamadık. Yasak bizim irademiz dışında ve bize rağmen kalktı. Bugün artık biz de yasağı savunmuyoruz" demekle yetiniyor. Hal böyle olunca ciddi bir inandırıcılık sorunu ortaya çıkıyor. Yasakçı tutumdan, özgürlükçü tutuma nasıl gelindiğini bilmiyoruz. Yasakçı geçmişle ilgili bir nedamet veya pişmanlık beyanı da duymadık. İster istemez yarın şartlar müsait olunca, canları öyle isteyince tekrar yasakçılık ve başörtüsü düşmanlığı yapıp yapmayacakları hakkında şüpheliyiz. Bana sorsanız aslında şüphem de yok; ilk fırsatta fabrika ayarlarına döneceklerinden adım gibi eminim.

Daha çok konuşacağız bu meseleyi. Dediğim gibi konuşmamız da lazım. Halleşmemiz, hesaplaşmamız, hatalarla yüzleşmemiz gerekiyor. Ama CHP'nin yaptığı gibi olmaz; "Geçmişte olan oldu, biten bitti. Dün yasakçıydık, bugün değiliz. Konu kapanmıştır" demekle olmaz. Özür dilerken bile nobranlık yaparsanız, insanlara en temel özgürlüklerini bir lütuf gibi sunarsanız, yıllarca aşikar işlediğiniz kabahatin özrünü tenhada konu mankenleriyle dilerseniz olmaz. Olmuyor da zaten!