Tarihi 2 Ocak 2021

Riya

ALI Bey'in DEVA Partisi 1. Olağan Büyük Kongresi'ni gerçekleştirmiş. Nereden bakılsa büyük bir gelişme. Büyük Kongre'yi de gerçekleştirdiklerine göre herhalde seçime katılma hakkını kazanmış oluyorlar. Olası bir seçimde Kılıçdaroğlu'nun sahibinden, az kullanılmış vekillerini kiralamak zorunda kalmayacaklar.
Gerçi Ali Bey liberal "değerlere" canı gönülden bağlıdır. Herhalde müşterisi olan bir malın pazarda satılmasına pek itirazı olmazdı.
Neticede alan razı veren razı!
Laf masraftan açılmışken Ali Bey'den göz dolduran Büyük Kongre'nin ve dahi partinin diğer faaliyetlerinin masraflarının nasıl karşılandığını açıklamasını bekliyoruz. Şimdiye kadar hangi partiden masraflarını açıklamasını istedin, diye kızmayın hemen.
Ali Bey gibi şeffaflığı virdi daim etmiş bir siyasetçiden değirmenin suyunu sormayacağız da kimden soracağız. Bir de Muharrem Bey var ama ona kimse sormuyor.
O kendi kendine sorup, kendi kendine cevaplıyor. Evden erzak getiriyorlarmış. Onu yiyip içip, geziyorlarmış. Yerseniz tabii.
Yemezseniz paket yaptırırsınız.
Biz tekrar dönelim Büyük Kongre'ye ve kongrede Ali Bey'in titreyen çenesine. Doğrusu etkileyici bir manzara. Ali Bey kıymetli ablasının başörtülü olduğu için ODTÜ'de gördüğü zulüm ve baskıyı anlatırken birden hisleniyor. Kısa bir an duraksıyor. Hafiften eli titriyor, gözleri buğulanıyor. Bir yudum su içip, derin bir nefes aldıktan sonra konuşmasına devam edebiliyor. O esnada Ali Bey'in partidaşları da duygu çoşkunluğu ile nara atıyorlar.
Slogan atarak Ali Bey'e destek olmak isteyenler oluyor ama kitle bir arada olmaya pek alışık olmadığı için başaramıyorlar. Aslında iyi de yapıyorlar. Mazallah slogan atmaya başlarlarsa eski alışkanlıkla "Recep Tayyip Erdoğan" diye bağırıverebilirler. Bilinçaltı bu, nerede ne zaman meydana çıkacağı belli olmaz! Pek tabiiki kardeşinin yaşadığı başörtüsü zulmü Ali Bey'i hislendirecektir. Bir kardeş olarak rahatsız olacak, anlatmaya çalışırken boğazı düğümlenecektir.
Haşa, Ali Bey'in duygulanmasını sorgulamıyor, rol yaptığını iddia etmiyorum.
Kardeşi nihayetinde, neden duygulanmasın ki! Birçokları gibi başörtüsü yasağının kalkmış olmasını Ali Bey'in ya da bir başkasının başına kakacak da değilim. "Siz ve sizin gibilerin şimdi arkasından atıp tuttuğunuz Tayyip Erdoğan olmasa o yasak hala devam ediyordu" da demeyeceğim. Hakikat böyle ama söylemeyeceğim. Çünkü hakikat kendi başına kavrayamayana sokma akılla hiç kavratılamaz.
Ali Bey'e AK Parti'de siyaset yaptığı dönemde partisine oy atmış bir seçmen olarak bu konuyla alakalı bir soru sormak isterim.
Okur mu okumaz mı, tenezzül buyurup cevap verir mi vermez mi, bilemem. Ama sorum şu; Sizin bu ülkede bakanlık ve başbakan yardımcılığı yaptığınız dönemde başörtüsü yasağı her alanda tamamen kalkmamıştı. Yetki sahibi olduğunuz ve ne söylediğinize bugünkünden daha fazla kulak kabartıldığı dönemlerde üniversitelerde, kamu kurumlarında, mecliste, adliyelerde ve daha birçok yerde başörtüsü yasaktı. Sizi bu kadar üzen, çenenizi titreten, boğazınızı düğümleyen, sesinizi boğuklaştıran bu yasak hakkında o zaman neden konuşmadınız? O zaman neden başörtüsü yasağının ne büyük bir zulüm, ne saçma bir uygulama olduğunu bu kadar kesin ve net dile getirmediniz? Kaç defa meydanlara çıktınız başörtüsü yasağı için? Hiç üniversite kapısında eylem yaptınız mı?
Anayasal düzeni değiştirmekle yargılanan başörtülü öğrencilere destek için adliyeye gittiniz mi?
Yoksa söylemek, yapmak istediniz de dönemin şartları gereği susmak zorunda mı kaldınız? AK Parti'nin MKYK toplantısında, bakanlar kurulunda konuyu gündeme getirdiniz, yasağı kaldıralım, bunun için gerekirse bedel ödeyelim dediniz de genel başkanınız Recep Tayyip Erdoğan mı kabul etmedi? Sizi sakinleştirmeye, "şimdi sırası değil Ali Bey" diyerek vazgeçirmeye mi çalıştı? "Yasağı kaldırırsak bedeli çok yüksek olur, ülkede gerginlik çıkar" sözleriyle sakin, uzlaşmacı hatta tavizkar olmaya mı davet etti? Bir cevabınız var mı Ali Bey? Bu arada Büyük Kongre'nin koşuşturmacasından belki fark etmemişsinizdir Ali Bey; paçanızdan vıcık vıcık bir şey akıyor!