Malum kendisinin dedesi Türk.
Hal böyle olunca biz de beklenti içerisine girdik. Gavurlaşmış da olsa bir Türk evladı. İlla ki içinde bir yerlerde biraz mertlik, adalet, cesaret, fazilet kalmıştır?
Eh öyle olunca da ucundan kıyısından bizi kayırır? İngiltere'nin anahtarlarını bize teslim etmese de, uluslararası ilişkilerde bir iki kıyak geçer.
Gerçekten öyle mi acaba?
Bizim ahali avanak değildir!
Belki siyaset bilimi tahsili yok ama siyaseti takip etmeyi nice siyaset bilimciden daha iyi bilir. Kendi işinde gücünde, ekmeğinin derdindedir.
Sırası geldiğinde de sandığa gidip oyunu verir. Ahalimiz avanak olmadığı için Boris Johnson'ın da makarasını yapıyor. Yoksa Boris efendide Türklük namına bir şey kalmadığını, o koltuğa oturan kişinin dedesinin milliyetini takmayacağının farkında.
Türk'e yardım etmek için illa Türk olmak gerekmediğini, Her Türk'ün vatansever olmayacağının, bazılarının vatan haini olabileceğinin de farkında.
Mesela Can Dündar gibi...
Hani şu soğuk kış gecelerinde Amerikan'ın bayrağına sarılarak ısınan 'şey'. Adı sanı Türk ama işi gücü zarar ziyan.
Bir de Hakan Atilla var. Bak o isminin hakkını veriyor. Cesur, kuvvetli, vatanına milletine dinine devletine sadık biri!
Can Dündar'ın bayrağına sarılarak ısındığı ABD'nin tüm baskılarına, tehditlerine, korkutmalarına rağmen memleketini satmadı. Aslanlar gibi yattı, şerefli bir insan gibi memleketine döndü.
Hakan Atilla ABD'de tutsakken burada ahkam kesenler vardı.
Felaket üzerine felaket senaryoları çizdiler. Neler dediler neler;
"Atilla yüzlerce yıl hapis cezası alacak", "ABD şimdi Türkiye'nin defterini dürdü", "Bu dava ne ki daha devamı gelecek", "Sırada Halk Bankası var", "Türkiye ve Halk Bankası'na milyarlarca dolarlık ceza kesilecek", "Türkiye bu cezaları ödemezse ABD hiçbir bankacılık işlemi yapmayacak..." Anlattılar da anlattılar.
Bir kere de ABD'nin bu yaptığı hukuksuzdur, korsanlıktır, uluslararası kurallara uygun değildir, demediler! ABD'nin gönüllü reklamcısı oldular. Moralleri bozdular, karamsarlık pompaladılar. Hepsinin ismi Türk ismiydi. Ama gönülleri ve zihinleri belli ki başka yerdeydi.
Ayakları bu topraklara basmıyordu.
Devam edelim; ismini vermeyeyim bir de ekonomistler var mesela.
"Dolar garanti 12 TL olur. Batarız, biteriz, yanarız. S-400 alırsak ABD gözümüzün yaşına bakmaz.
Yaptırım üzerine yaptırım uygular.
Ekonomimizi çökertir. Aç gezeriz..." Anlattılar durdular; hiçbiri tutmadı. Onlar da bu ülkenin (sözde) vatandaşı. Boris Johnson gibi İngiliz isimleri yok.
Johnson'ın dedesinin ismi Kemal'di.
Ama İngiliz Kemal diye bilinirdi.
Hain bir İngiliz köpeğiydi. Demek ki bu işler isimle ve cisimle olmuyor.
Niyetle, yürekle ve akılla oluyor. Niyetin halis değilse, Yüreğinde korkaklık varsa, Aklın burada değil başka yerdeyse, Adın sanın Türkmüş değilmiş fark etmiyor!
Yine de biz çocuklarımıza doğru düzgün isimler koyalım. Mehmet, Hakan, Atilla olsun mesela isimleri.
Recep, Tayyip, Erdoğan da olabilir.
Kemal de, Mustafa da olur. Muharrem de güzel isim Ekrem de. Ama isim koymakla kalmayalım. İsmine layık olsun diye çabalayalım. Vatan millet sevgisi ile yetiştirelim.
İnşallah, vatana millete, dine, devlete faydalı olur diye dua edelim.
