Tolgay oynadığı zaman orta saha daha iyi top yapar diye düşünür ve denersiniz, olmuyorsa ısrar etmezsiniz. Tolgay sakatlık sonrası futbolu unutmuş. Oğuzhan'ı da bozduğu gibi, ortada rakibe basamadığı için her takım yürüyerek ceza sahasına geliyor.
Tolgay'ın bomboş durumda kaptırdığı topla başlayan atakta pozisyon dahi olmayacak top, Tosic'in eski model tanklar gibi ağırlığından dolayı gol oldu. Kabadayılık ve sert futbolla tribüne oynanıyor ancak.
Tosic futbolcuların en kötüsüydü.
Evet penaltı ve kırmızı kart rezalet ama Beşiktaş iki sezondur, istisnalar hariç her maça kötü başlıyor.
İlk yarılar "saldım çayıra mevlam kayıra" düzeniyle oynandığı için devreye kadar rakibin performansına teslim oluyor. İki senedir ısrarla yazdığım bu sorunun sorumlusu, takımı zihinsel olarak maça çıkaramayan hocadır.
Kötü olmayı göze alarak, Beşiktaş'ın Napoli hariç ligde bile hiç bir güçlü takımı yenemediğine, kısacası gerçek duruma dikkat çekiyordum.
Çok övülen beraberliklerin çoğunda da şans bizim yanımızdaydı.
Şairin dediği gibi "yalanla sizi besliyorlar"dı. Kötü oynuyordu, çünkü hem kadrosu yetersiz ve hem de kötü yönetiliyordu.
Türkiye Ligi her sene daha kötüye gidiyor. Üç-beş takım dışında, takımlar Süper Lig seviyesinde bile değil. Bu anlaşılmadığı için ligdeki ite kaka gidiş taraftarı yanılttı.
Kadıköy'deki facia oyun yancılar tarafından seyirciye başarı gibi aktarıldı.
Farkın sorumlusu 2-0 ve 10 kişiyken hücum oynatan, 4-0'ken 2. santrforu alan Şenol Güneş'tir.
Her seviyeye uygun takım ve teknik kadro farklıdır. Beşiktaş'ın sol açık, stoper ve orta saha oyuncusuna ihtiyaç var. Bu takviye yapılırsa sadece ligde iddia sürer. Şampiyonlar Ligi için ise yeni takım ve o seviyenin hocası gerekiyor.