ÖLÜMÜNÜN 79. yılında büyük Atatürk'ü rahmet ve özlemle anıyoruz.
Bugün yazı formatımızda bir farklılık yapıyoruz.
İşin uzmanını bulduğumuzda sütunumuzu da sözümüzü de onlara bırakalım, sözün özünü dinleyelim istiyoruz.
Bilenler bilmeyene, duyanlar duymayana, okuyanlar okumayana aktarsın diye.
İhracatta rekorlar kırıyoruz, işsizlik oranları beklenenin altına inmiş, üretim ve yatırım desen üyesi olduğumuz devletler topluluğundaki onlarca Avrupa ve Asya ülkeleri, hatta ABD'den iyi durumda ama bakıyorsunuz 2018 yılına dair malum çevrelerin kalemleri, dilleri ve sözcüleri bir kıyamet senaryosu yazıyor ki sormayın gitsin. Biz de işin en yetkilisinden dinleyelim istedik; halimiz nedir, nicedir, nereye geldik, nereye gidiyoruz? Biz ekonominin patronu Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'ye sorduk, Takvim için yanıtladı:
Öncelikle dolar-döviz ekonominin göstergesi değil.
Kime sorarsanız bunu söyler.
Ekonomik değerlendirme yapacaksanız özel sektör ve kamu borçlanmasına bakacaksınız: 110 milyar dolardan söz ediyoruz.
Rezervlerimize bakacaksınız; kısa vadeli mükelleflerimizi yerine getirmede zerre sıkıntı yok.
Türkiye olarak ekstra maliyeti ödeyen bir hastalığımız yok. Kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 26'lar civarında.
Gelişmiş ekonomilere, mesela AB ülkelerine bakalım; ortalama 100'lerin üzerinde.
ABD için bu oran yüzde 200'lerin üzerinde. Bu sihrin en büyük sırrı DİSİPLİN..
Cari açık rakamlarına bakalım; son 4 yıldır Türkiye üzerinde oynanan tüm ihanet ve oyunlara rağmen ve son olarak 15 Temmuz darbe girişimine rağmen cari açık sadece yüzde 4'ler seviyesinde..
Planlanmış öngörülen bütçe açığımız tavan hesabı yüzde 2, hedef seviyemiz yüzde 1.
Büyüme rakamı yüzde 5.1 ki; yüzde 2.2 ihracat (rekor kırdık) ve geri kalan yatırım.
Ve bu yatırım öyle iddia edildiği gibi kamu yatırımı değil, özel sektör-reel sektör yatırımı. Üyesi olduğumuz G-20 ve OECD ülkeleri arasında 1 numarayız ve 3. çeyrekte Çin ve Hindistan'ın da önüne geçeceğiz.
ALGI OPERASYONLARINA RAĞMEN SÜPER LİGDEN İNDİREMEDİLER
Ekonomi anlatırken rakamlar üzerinden konuşulur. Ama işin bir de edebiyat kısmı var ki; onu da ben söyleyeyim. Son 4 yıldır bunca algı operasyonuna, darbe girişimlerine ve sadece içeride değil tüm bölgedeki ateş çemberinin ortasında kalan Türkiye, bütün gelişmiş ekonomileri geçip hem bu rakamlara ulaşıyor hem de istikrarına (ekonomik ve siyasi) sahip çıkıyor ise; bunun tesadüf olmadığı ortada.
Bitmedi; IMF, Dünya Bankası, Standart And Poors gibi 8 kuruluşun en az 2, hatta 3 kez Türkiye üzerine büyüme rakamlarıyla ilgili isabetsiz tahminlerine yönelik revizyona gitmesine rağmen hala bu kuruluşlara itibar edilmesinin ne gibi bir mantığı olabilir? Bizim tüm hedeflerimizin yüzde 90'in üzerinde tutması somut örneği dururken, kime ve neye hizmet ettiği artık apaçık ortada olan bu yanlı kuruluşlara itibar eden de onlardandır.
Her şey bu kadar iyiyse, enflasyon rakamları neden beklenmeyen oranda yüksek çıktı diye sorduk. Bakan Zeybekçi'nin yanıtını herkes duysun:
Enflasyon oranının yüksek çıkması; ekonomideki ateşlemeyi gösterir. Arz-talep oranında talebin çok olmasıdır bu. Daha çok üret ki; daha çok tüketeyim der piyasa.
Yatırım teşviklerinde, 2017 yılı sayısındaki artış.
2016'ya göre yüzde 51 arttı. Yani; bu yıl, geçen yıla göre yüzde 51 daha fazla teşvik belgesi verildi. Yıl sonu itibarıyla da 2017'nin rekorların kırıldığı bir sonuçla tamamlanacağını da şimdiden ilan edelim.
2018 SENARYOLARI
Son soru; felaket tellallarının en felaket senaryosu oldu. 2018 yılı Türk ekonomisinin çok fazla küçüldüğü ve hatta krizlerle boğuşacağı yorumları doğru mudur? Sözü ekonominin patronuna verelim ve biz artık susalım:
2018, 2017'den çok daha iyi olacak. Üretim hızlanacak, yatırımlar artacak ve tüm çarkların çok daha hızlı döndüğü bir yıl olacak.
Bu yalan senaryoları söyleyen, yazan ve yazdıranlar da gelsin beni bulsun onlara bir ekonomi dersi de ben vereyim...