SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 12 Mayıs 2012

Ver pasını Lefter'e

Takvim'in dünkü sürmanşeti ve iç sayfalarında harika fotoğraflar, sihirbazlık ürünü pizampajlar vardı da bayılmıştım görünce. Fenerbahçe-Galatasaray şampiyonluk maçı için statın bulunduğu bölgede ne var ne yok yazmışlar, iş yerleri, ertelenen düğünler, güvenlik önlemleri ne varsa hepsini tek tek irdelemişlerdi. Kıskanmadım desem yalan olur. Ben de ucundan kenarından yetişeyim diye, dün motosikletime atladım fırladım gittim eski mahalleme.
Niye mahallem? Çünkü doğma büyüme Üsküdarlıyım ama ortaokulu Kadıköy'de Çayırbaşı Kemal Atatürk Ortaokulu ve şimdinin Akmar Pasajı haline gelmiş Marmara Koleji'nde okudum. O zaman futbol aşkıyla yanıp tutuşan bizler mahalleden ekip kurar, onca kilometreyi yürüyerek Altıyol yakınında Anadolu yakasının yegane spor mağazası 'Av Spor'a gider vitrin bakardık. Neymiş 3-5 teneke kupa, 3-5 forma, futbol topu, kaleci eldiveni, kramponlu ayakkabı göreceğiz.
Yatılı öğrenciydik çarşambaları yarım gündü.
Gece etüdüne kadar vakit var diye okulda pineklemek yerine duvardan atlatıp Dereağzı Tesisleri'ne gider antrenman seyrederdik.
Abdullah Gegiç yönetiminde Fenerbahçe toprak sahaya çıkar kaleciler Hazım ve Ali, sonraları Rdoviç bekler Şükrü Birant, Özcan, haflar Ali İhsan, Ercan, Şeref Has, Yılmaz Şen Yaşar, Nedim, Selim, Fuat, Ziya daha pek çok futbolcuyu doyasıya seyrederdik.

Futbol okulu
Şimdi yine Kadıköy'de bugün oynanacak şampiyonluk derbisinin arefe gününde izliyorum atmosferi. Fenerbahçe sevgisi artık dere ağzına sığmak bir yana, sel taşkınına dönmüş, tüm bölgeye yayılmış. Bostancıya kadar motosikletimle dolaştım ve şaştım. Vitrinler, şampiyonluk menülerini Alex Kebap, Gökhan Gönül Tostu, Volkan Şerbeti şeklinde değiştirmiş nice muzip dükkâncı var.
Dereağzı tesislerinde bu defa kavruk top toplayıcı çocuklar yerine aynı yaşlarda ama sarı lacivert formalar içinde futbol okulu evlatları var.
Biletler çoktan bitmiş ama umut dünyası diyerek stat kapısında tur atanlar, evvelden edinilmiş biletleri karaborsadan 3-4 misline satmaya çabalayan gençler dolu. Şehir efsanesi mi bilmem. O karaborsacı gençlerden biri arkadaşına; "Yahu bizim Tevfik Hollanda'dan gelen bir Türk çifte 2 bileti tanesi bin 500 liradan kilitlemiş" derken kulaklarımla duydum.
Stadyumun hemen alt dükkânları arasında ışıl ışıl yanan Feneryum'a da girdim elbette. Şu an her şeyi neredeyse yok satıyorlar ama esas iş bugün ve yarından sonra diyorlar. Şampiyonluk için de formalar, tişörtler yapılmış. Bunlar kolilerle mağazalara dağıtılmış ama üniversite sınav soruları gibi gizli, kilitli kolilerde.

Ne şiir ama

Galatasaray'ın şampiyonluğu ve kupayı kazanması halinde büyük olaylar çıkacağı endişesi esnafı hayli endişelendiriyor. "Allah korusun ama Fener alamazsa" diye başlayan cümleleri sıralasam yer yetmez sayfada. Şu anda bile stat çevresi çevik kuvvet ekipleri, sivil güven timleri, spor polisleriyle dolu. Saracoğlu Stadı'nın ön cephesinde Aziz Yıldırım'ın dev posteri önünde fotoğraf çektirenler ibadullah.
Hemen üst bölümde ise efsane Fenerbahçe futbolcusu Ordinaryus Lefter'in devasa posteri asılı.
İster istemez Bedri Rahmi'nin dizeleri geliyor aklıma:
"İstanbul deyince aklıma stadyum gelir.
Güne güneşe karşı yirmibeşbin kişi
Hepsinin dudağında İstiklal Marşı
Bulutlar atılır top top pare pare
Yirmibeşbin kişilik bir aydınlık içinde eririm
Kanımın karıştığını duyarım ilik ilik
Memleketimin insanlarına
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına
Ben de bağırırım birlikte
Avazım çıktığı kadar
Gögsümü gere gere
Ver Lefter'e yaz deftere"