SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 21 Nisan 2012

Böyle polis mi olur sayın Genel Müdür

Herkes nefesini tuttu seyretti. Eskişehir'de Tabakkane Köprüsü civarında oynarken, kaçan topunu almak isteyen çocuk, Porsuk Çayı'na düştü çünkü. Sonra akıntıya kapılarak yaklaşık 500 metre kadar sürüklendi. İşte bu manzara, amatör kameramanlar tarafından anı anına tespit edildi, yayınlandı ve ödümüz patladı.
Çocuğu kurtarmak için seferber olan güvenlik kuvvetleri ve çevredeki vatandaşlar büyük çabalar sarf ettiler.
Ancak akıntının fazla olması nedeniyle çocuğa ulaşılamadı. Uğraşlardan sonra netice alınamaması üzerine, vatandaşın bir tanesi suya girerek küçük çocuğu yakalayıp sudan çıkarmayı başardı.
Olay yerinde yapılan ilk müdahale sonrasında Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesine kaldırılan çocuğun hayati tehlikeyi atlattığı öğrenildi.
O kahraman yurttaş, su yuttuğu için baygın haldeyken muhtemelen ölümden kurtardığı çocuğu hayata döndürdüğü için 'Mutluyum' diyerek dile getirdi duygularını. Ben ise başka bir duygumdan söz edeyim: "Utancımdan". Çocuk çayda sürükleniyor, polisler sanki sıradan yurttaşlar gibi telaş-panik içinde ve "Eyvah-vah vah" çekerek, kıyıdan izliyorlar onun sürüklenişini. Bir tanesi artık nasıl ele geçirdiyse uzun saplı bir edevat bulmuş kelebek avına çıkmış meraklı gibi, havuz temizlemeye, kıyıdan ufak tefek balık-böcek almaya yarayan o şeyle güya çocuğu, sabitleyip, gücü yeterse kıyıya çekmeyi düşünüyor. Saniyelerin bile hayati önemi var ama bir polisin aklına telsizi, tabancayı arkadaşına verip suya atlamak gelmiyor.

Vah ki vah

Sonradan öğreniyoruz ki aslında polis arkadaşların aklına gelmiş bunu böyle yapmak.
Ama kurtarıcı vatandaşa, "Valla iyi ki sen vardın, biz de isterdik atlayıp çocuğu almayı ama" demişler. İşte buradaki ama sözcüğünün gerisi utanç duymama yol açtı. O polislerden hiçbiri yüzme bilmiyormuş iyi mi?
Sizin için fazla yorum yapmaya gerek yok aslında. Yüzme bilmeyen polis olur mu olmaz mı, siz düşünün kararınızı verin.
Ama ben; işin içinden gelen biri olarak düşüncemi de lafımı da burada bırakmam.
Hesabı direkt en üst makamdan, emniyet genel müdüründen sorarım. "Bari polis olayım" sözü, teşkilatın canına okuyan bir laftır sayın genel müdür. Maalesef pek çok yurttaş, pek çok genç, "İş bulamadım, dikiş tutturamadım, bari polis olayım" diye başvuruyor yalan mı?
Hadi onlar öyle düşünsün de siz buna ne önlem alıyorsunuz? Daha 1 hafta önce Polis Bayramı dolayısıyla Taksim Meydanı'nda açılan sergiyi gezip hem gazeteden hem "a haber" kanalından yayınladım röportajları. Son derece ileri teknik, muhteşem aletler, araç gereçler, gurur duyulacak modern bir yapılanma.
Ama bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür sayın genel müdür.
Oradaki polisler muhtemelen karada gelişecek bir başka benzer olayda, canları pahasına da olsa onu ortaya koyar, kurtarmaya çalışırlardı o yavruyu.
Ama altını çizerek söylüyorum.
Konumuz polisimizin fedakârlığı, cesareti, kahramanlığı konusu değil. O konuda kuşkum yok, kimsenin de olduğunu sanmam. Ama bu devirde hala yüzme bilmeyen polis varsa bu en azından "şaşırtıcıdır".
40 sene önce, toy polis muhabiriyken, deniz polisinin yegâne teknesini kullanacak kaptan polis yoktu, dışarıdan bir balıkçıyı işe almışlardı sivil görevli olarak.
Personelin çoğu yüzme bilmiyor, hatta deniz tutup kusanlar oluyordu aralarında. İyi de o 40 yıl önceydi...