Çorlulu Ali Paşa'da nargile geyikleri

Eklenme Tarihi 5 Temmuz 2010
Her devrin İstanbul'unda hele de Beyazıt'a yakın fakültelerde okumuş bilcümle talebeden 'Çorluluyu' bilmeyen var mıdır? Çorlulu... Yani Çorlulu Ali Paşa Medresesi.
Çemberlitaş'
tan, Çarşıkapı'ya gidişte sağ kol üzeri, eski fakat eskimeyen bir mekân.
Soğanağa-Turanlı Sokak'ta mukim Ticari Bilimler Fakültesi'nde okurken de, mesleğe adım attığım Dünya Gazetesi yıllarımda da devam ettiğim bir harika yerdi orası. Gitmezsen yok yazılıp, devamsızlıktan kalacakmış gibi bir duygu yaratır insanda. Alışkanlığın da ötesinde bir tutku kıvamı vardı ki kolaysa ihmal et.
Sohbetin, muhabbetin, yoksul öğrenci bütçesiyle ziyafet tadında simit-poğaça yemenin merkeziydi.
Üstümüz başımızın susamla karışık nargile türünü kokmasının sebebiydi Çorlulu. Orada hazırlanıp içilen nargilenin alemde tek olduğunu söylerdi erbaplar.

AĞIR ABİLER
Erbap dediğim yaşını başını almış, ağır, racon bilir İstanbul beyefendileriydi.
Çoğunun kendine ait marpucu hatta şişesi vardı. Bin yıldır orada olduğu izlenimi veren her bir personel ve gelen gidenler isim isim tanırdı birbirini.
Geçenlerde epey ara vermiş olaraktan bir nostalji turu düzenledim kendime. Uğradığım yerler arasında kuşkusuz Çorlulu da vardı. Baktım ne içi ne dışında fazla bir değişiklik yok. Ateşçi Mustafa bile hala aynı ciddiyet, asalet ve hamaratlıkla görev başında. Orta yerdeki akvaryum yine yosun yosun ama albenili, müdavimler de yine her yaşın her çağın ama hepsi de ağır başlı, ölçülü kalabalıklar.

HUKUK ÖĞRENCİSİYMİŞ
Erenler
adıyla da anılan nargile kahvesinden gayrı iç kabuğa sıralanmış gibi duran turistik eşya mağazaları da lebalep müşteri. Bir delikanlı yanıma gelip selam veriyor ve soruyor:
- Hep mi gelirsin buraya yoksa ilk mi Savaş Abi...
- Eskiden çıkmazdık buradan evlat.
- Artık az mı gelir oldun...
- İş güç falan zor oluyor.
Araba koyacak yer de yok ya.
- Yürüme geleceksin abi. Çevrede görülecek o kadar çok şey var ki...
- Aman boş ver arabayı. Ben şimdi küçümen motoruma atlayıp geziyorum kenti. Bak gelip kapıya çektim tık diyen yok. Sen kimsin anlat hele?
- Abi hukuk öğrencisiyim ben de.
Aydınlı"yım. Arkadaşlarla bazen geliyoruz.
- İyidir buranın keyfi...
- Aynen katılıyorum abi. Bak şu kâğıtta burada nargile içmenin ve oturmanın kuralları yazıyor - Kim yazmış ki?
- Valla ben Ekşi Sözlük'ten kopyalayıp bastım. Hem matrak hem önemli...

KURALLAR KESİN
- Oku bakalım neymiş o usuller?
- Diyor ki; "Bu mekânda nargile içecekler için dikkat edilmesi gereken bir-iki husus, uyulması gereken bir kaç kural vardır. Mekân, yaşını başını almış nargilecilerle doludur ve rezil olmanın hiç manası yoktur netekim.
Kural 1: İçemeyeceğin şeyi ısmarlama.
Kural 2:
Marpucu toy âşıkların öpüştüğü gibi vantuzlayıp, emmeyeceksin.
Yalnızca gerektiği kadar dokunacak, içine çekeceksin.
Kural 3: Ateşi asla söndürme.
Kural 4: Sakın ha marpuca üflemeye kalkma. Ateşi söndürmenin en isabetli yolu budur. Ayrıca, öpüşmek gibidir demedik mi?

YANGIN ÇIKSA BİLE
- Bitti mi...
- Bitmedi abi. Kural 5: Nargile içerken sigara yakmak da ne oluyor!
Hiç mi ortam görmedin?
Kural 6: Acele etme, nargilenin adabı budur. Kimse acele etmez. İçilir, konuşulur, susulur, sonra yine içilir.
Her şey müthiş bir yavaşlıkla yürütülür, ne olursa olsun sakinlikle karşılanır. Sesler yükseltilmez, yangın bile çıksa mekân ağır ağır terk edilir.
- Bu kadar mı?
- Evet , bu kadar. Ne diyorsun abi?
- Valla bozuk bir saat bile günde 2 defa doğruyu gösterir derler ya...
- Yani?
- Yani Ekşi Sözlük bu defa doğru yazmış ha ha haaa.