Savcılar o dönem(1988-89'da) bu soruya cevap ararken 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yapılan ilk seçimde (1983) iktidar olan Turgut Özal'ın icraatlarına dikkat çekiyor: "ANAP'ın iktidarı sırasında görülebilen önemli faaliyetlerden biri 12 Eylül 1980'den önce sıkıntısı duyulan bazı tüketim mallarındaki ferahlama ortamıdır.
Uzaklaştırma planı
Bugün için denilebilir ki; gayrimeşru ve yasadışı ortam içinde piyasada
karaborsa olarak tanımlanan ortam mümkün olduğunca ortadan kaldırılmışsa; bu yönüyle bazı çıkar sahiplerinin iktidarda bulunan partinin genel başkanına elbette sempati duymayacakları ve kısa zaman içinde her ne şekil ve şartta olursa olsun iktidardan uzaklaştırılması için faaliyete geçecekleri açıktır. Sonuç itibarıyla devlet büyüklerine yapılan suikast girişimindeki kişi ve kişilerin amacı, 1- Demokratik düzen içinde seçim yoluyla elde edemeyecekleri politik çıkarlarını, 2- Ekonomik düzen içinde meşru yollar dışında elde etmeye alıştıkları menfaatlerini sağlamaktır."
Savcı Nusret Demiral, kongre günü gerçekleştirilen suikast girişiminin nasıl olduğunu aktarırken, herkesin aranmadan salona girdiğini belirtiyor: "Ankara Atatürk Spor Salonu'nda yapılması kararlaştırılmış ve herkesin aranmadan girdiği genel toplantının ilk gününde saat 12.00-12.30 arasında parti kongresine iştirak edecek üyelerin dışında sanık Kartal Demirağ'ın da girdiği ve olay anında taşınması ve bu bulundurulması yasak Webley-
Scott marka 7.65 çapındaki tabancasını ateşleyerek Başbakan Turgut Özal'a ateş ettiği, tabanca mermilerinin ilkinin Özal'ın sağ eline, ikincisinin de mikrofon ayak borusuna çarptığı, bu olayda ateş edilmeyle sanığın yakalanma anına kadar geçen zamanın 18 saniye kadar olduğu video kamerasından tespit edilmiştir...
Failin yanında ikinci bir kişinin olup olmadığı, bu olayı kendisine azmettiren bir grubun bulunup bulunmadığı, keza sanığın eylemini işlemesinden önce bu eylemin gerçekleştirilmesi için kendisine yol gösteren ve yardım eden kişi veya kişilerin olup olmadığı, yukarıdaki düşünceler içinde araştırılmasına, soruşturma anında ayrıca tevessül olunmuştur.
Sanık Kartal Demirağ'ın, olaydan sonra hastanedeki tedavisi bitiminden itibaren soruşturma sırasında ifadesine müracaat olunmuş ve beyanının doğruluğu her şekliyle araştırılmıştır."
'Polis beni aramadı'
İddianamede suikastçının yalnız olmadığını gösteren pek çok bilgi yer alıyor. Ayrıca Demirağ'ın özgeçmişi onu kimlerin kullanmış olabileceğine ilişkin fikir veriyor.
Demirağ ifadesinde, 12 Eylül öncesi eylemlere katıldığını, defalarca cezaevine girdiğini, bazı kamplarda eğitim aldığını anlatıyor. Sanık, suikasttan beş ay önce cezaevinden kolaylıkla kaçıyor. "Dazkırı'ya gittim. Polis beni aramadı." diyor. Suikast sonrası gideceği yurtiçi ve yurtdışındaki adresleri belirleniyor. Pasaport için fotoğrafını Osman Atay'a veriyor.
Demirağ, iddianameye yansıyan ifadesinde, 1978-1979 yıllarında Dazkırı'da Kemal Duruhan'ın başkanlığında (kendisi ikinci başkan) Ülkücü Gençlik Derneği'ni kurduklarını, derneğin amacının Türk milliyetçiliğinin ve Türk devletinin güçlülüğüne çalışmak olduğunu, aslında silahlı mücadeleyi benimsemediklerini ancak solcu grupların silahlanması üzerine bazı üyelerinin de bu harekete silahlanmak suretiyle karşılık verdiklerini, görevinin 1980 yılı başlarına, eğitim enstitüsüne tekrar kayıt oluncaya kadar devam ettiğini ve okuma sırasında ülkücü faaliyetleri bıraktığını söylüyor...
Devam edeceğiz...