Ankaragücü takımı, genç ve dinamikti.
Bu kadar sıkıntılara rağmen Ankaragücülü futbolcuları yaptıkları onur savaşını alkışlıyorum.
Geçen hafta Mersin'den 3 puan getirdiler, Beşiktaş gibi bir devden de 1 puanı aldılar. Helal olsun onlara. Gel gelelim Beşiktaş'a...
Nasıl ki, bir kanatsız kuş uçmazsa, futbolda da kapalı defansa karşı kanatları iyi kullanamazsan maçı da kazanamazsın.
Dün Beşiktaş maçı kazansa idi çok üzülürdüm. Carvalhal, böyle kapalı oynayan bir defansa karşı oyunu kenarlara dökmeliydi ve rakibi de hata yapmaya zorlayarak golü bulmalıydı. Koskoca Beşiktaş 90 dakika boyunca iki şut attı. Biri 41. dakikada Veli'nin, 87. dakikada Edu'nun şutlarıydı.
Simao, sakatlıktan sonra bu maçta kaptan olarak çıktığında bu maçı kurtarır diye düşündüm ama yanıldım.
Simao gibi bir oyuncunun sahada yürüyecek hali yoktu. Mustafa Pektemek kanatlardan top gelmeyince oyundan düştü. Almeida da artık bir tank gibi. Gol özelliklerini kaybetmiş ve ağırlaşmış bir santrfor olmuş. Bu felsefeyle gol atmak da zordu zaten atamadı. Aferin Cenk... Görevini en iyi yapanlardan biri sendin.
Hele 27. dakikada kurtardığın top senin gelecekte iyi bir kaleci olacağının sinyaliydi. Orta sahaya bakıyorum, onlar da o kalabalık Ankaragücü karşısında kayboldular.
Kartal sağ kanatta Hilbert'i çok aradı. Yüreğiyle oynayan tüm Ankaragücülü futbolcuları, özellikle de kaleci Bora'yı kutluyorum.