Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 12 Ocak 2023

Kırmızı ışık

İNSANLAR güçlü olduklarında kendilerine dönerler. Zayıf insanlar başkalarına hizmet eder. Bu çok eski bir kuraldır. Hep yaşar.
Bu yüzden herkes planını GÜÇLÜ TÜRKİYE üzerine yapmalıdır. Ancak bizde bu biraz zor olmakta. Bir şekilde DIŞARIYA bakma, oradan uzanan bir el bulma tutkusu hiç zayıflamadı.
Aylardır yazıyorum!
İKİ EKOL burada kıyasıya mücadele ediyor. Siyasi hareketlerimizin de bunları bilerek BURASINI düşünerek kendi yazılımlarını meydana getirmesi şart. Yoksa son tahlilde hüzünden kullanılmışlıktan başka elde avuçta bir şey kalmaz.
Seçimlere giderken KÜRESEL değerlendirme yapmak pek bize göre değil.
Şablonlar ve kısa boylu sözler, sert çıkışlar üzerinden yürümeyi severiz. Kolaydır çünkü. Oysa ANLAMAK için BİLMEK şart!
Son 20 yıla bakıp hızla bugüne gelelim...
Erdoğan, AK PARTİ içinde yer aldığında en zayıf siyasi figürdü. Daha doğrusu kişisel olarak en güçlü isim olsa da partisine ruh veren EKOL çok öndeydi. Erdoğan çok güçlü bir örgütlenmenin öndeki ismiydi. Organizasyondaki imza kendisine ait değildi. AK PARTİ'nin gelişimi, değişimi ve demir attığı yer itibariyle EKOLLER arası geçişi görmek mümkündü. Erdoğan partisinin içinde yalnız olduğunu hissedip bir volkanın tepesinde olduğunu gördükten sonra hem rakipleriyle hem partisiyle mücadele ederek CUMHUR İTTİFAKI'ndaki koordinatlara geldi. Bu değişim 2010 gibi başladı aslında... AK PARTİ'yi kuran EKOL'e karşı DEVLETİ yanına aldı. Birlikte mücadele yöntemi geliştirildi. AK PARTİ ERDOĞAN ile birlikte KÜRESELCİ yaklaşımdan karşı tarafa geçti. Ancak BAŞKANLIK sisteminde dün de yazdığım gibi "ÖTEKİ" gerekliydi. Orasını da AK PARTİ'ye kuruluşunda RUH verenler tesis etti.
Kemal Bey'in CHP'yi ele geçirmesi, Deniz Bey'in tasfiyesi ANTİ-TEZ olarak CHP'yi karşıda konumlandırıyordu.
Deniz Bey'in olduğu yere ERDOĞAN geliyor, CHP'nin yeni lideri ise partiyi değiştirip KÜRESEL EKOL'ün yanına park ediyordu. DENGE kabaca buydu. İYİ PARTİ, CHP ile MHP de, AK PARTİ ile yürüyecekti. KÜRT oyları ise küresel dengenin SONUCU OLARAK GİDECEĞİ YERİ ZAMANIN RUHUNA GÖRE BELİRLEYECEKTİ... Daha doğrusu Türkiye'ye biçilen elbiseye göre...
Bu noktada Kemal Bey'in aşırı hız yaptığını görmekteyiz...
Mesela "Dünyaya sesleniyorum: Beni Erdoğan'la karıştırmayın. Kuvayi Milliye geleneğinden geliyorum. Kimse kaçtığı yere askerimi bekçi; ülkemi de mültecilere açık hapishane yapamaz" sözüyle ya da "Türkiye'deki ABD askeri tesislerini kapamayı getirsinler Meclis'e, Kuvayi Milliye ruhuyla destekleyeceğiz" çıkışıyla ABD'ye daha doğrusu PENTAGON'a karşı olduğunu ilan ediyordu. Kemal Bey ve KÜRESEL EKOL AVRUPA üzerinden ABD'ye uzanmaktaydı. Zaten bu sebeple CHP lideri danışman olarak şimdilerde ortalarda görülmeyen Rifkin'i buluyordu.
Rifkin'in temsil ettiği ABD ile Kemal Bey'in AVRUPA'sı aynı çizgideydi... Sanırım Kemal Bey için de 6'lı masa için de sorun burada başlıyordu.
Rifkin, Avrupa Birliği ve Çin hükümetlerinin yanı sıra eski Almanya Başbakanı Angela Merkel'e "Üçüncü Sanayi Devrimi"nin uygulanması konusunda danışmanlık yaptı. Bilimsel ve teknolojik değişimlerin ekonomi, işgücü, toplum ve çevre üzerindeki etkileri ile ilgili 20'den fazla kitap yazdı. "İlerleme çağından" sonra "dayanıklılık çağına" geçilmesini önerdi. YEŞİL ENERJİ'nin altını çizdi. "Şu anda fosil yakıtları kullanarak inşa ettiğimiz 200 yıllık bir sanayi devriminin faturasını ödüyoruz" diyen Rifkin, Avrupa Birliği'ne ekonomi, iklim değişikliği ve enerji güvenliği alanlarında danışmanlık hizmeti veriyordu. Rifkin, PETROL üreticilerini zamanla yedek kulübesine alacak bir değişimi öneriyordu.
Ve ekibiyle de bunun için çalışıyordu. DAVOS ruhuna çok uygun adım atıyordu. Bu YOL'a en şiddetli itiraz Trump ve arkasındaki PETROL şirketlerinden geliyordu.
Hatırlayın. İşte Kemal Bey, Rifkin ile gaza basıp gitmek istiyordu. O EKOL'ün açtığı kulvarda hız yapmak niyetindeydi. Ancak bunun dışarıda olduğu kadar içeride de DENGELERİ vardı. Ve bu kağıt üzerinde görüldüğü kadar basit bir hadise değildi. İşte bu İKLİM 6'lı masanın ortasında egemenliğini kurmuştu. Meral Hanım dışında sözü olan da yoktu. Kemal Bey "CHP'yi değiştirdim Türkiye'yi de değiştiririm..." diye bakıyordu.
Ve bununla seçimi kazanacağını düşünüyordu. Hesap hatasını gören ise İYİ PARTİ lideriydi...
Başkanlık sistemi devam edecek ve iki ekol'ün içinde yer alan MİLLİYETÇİ frekans belirleyici unsur olacaktı.
6'lı masa da BAŞKANLIK sistemine çok uzak değildi.
Bakmayın siz söylenen sözlere.
Sadece rötuşla ilerleyeceklerdi.
Bir makyaj onlara yetip de artacaktı bile... Ancak Kemal Bey KUVAYİ MİLLİYE vurgusuyla aslında ABD karşıtlığı yapmakta, konumunu belli etmekteydi. CHP lideri AVRUPA'da yeşeren ABD'nin içinde büyük güce ulaşan KÜRESEL EKOL'le yürümek istemekteydi. PETROLSİLAH- PENTAGON üçgeninden uzakta duruyordu.
Ancak ABD'ye ruhunu veren bu üçlü de ÇİN ile AVRUPA'nın arasını açmak için kendi elleriyle büyüttükleri PEKİN'i durdurmak niyetindeydi.
RUSYA'nın UKRAYNA savaşı ve Çin'in en büyük ortağı haline gelen AVRUPA'nın durması, gerilemesi bu nedenleydi.
AVRUPA'nın zor durumu PUTİN'in iştahını kabartıyor, saldırıların artışı da UKRAYNA'ya yapılan silah yardımının ritmini yukarı çekiyordu. Yani kontrollü uzun bir savaş için ortam hazırdı!
Ve burada Türkiye Başkan Erdoğan'la muazzam bir denge kurmuş SAVAŞIN belki de en büyük kazananı olmuştu...
İşte bu nedenle AVRUPA bile kazanmasını istediği KEMAL BEY'den desteğini küçük küçük adımlarla çekecektir.
Savaşın uzaması AVRUPA'nın yıkımı anlamına gelmektedir.
AB elbette 6'lı masanın gelmesini, Erdoğan'ın gitmesini ister. Ancak ERDOĞAN'sız Türkiye'nin meydana getireceği BOŞLUK, başlarına daha da büyük belalar açabilir...
Onlardaki gizli korku bu...
Rusya kapının hemen önünde!
Bu nedenle MASA şimdiye kadar aday açıklayamadı...
Açıklamaları da kolay değil...
Seçimin Türkiye ayağı kadar KÜRESEL tarafı da çok önemliydi. MASA bunu pek anlamadı sanırım... Patinaj yapma nedenleri bu olsa gerek...
Kemal Bey bu kez ısrarla aday olmak istese de, geri adım atmayı aklına bile getirmese de, sanırım MİLLİYETÇİ DAMAR kendisini durduracaktı... Asıl mücadele MASANIN göbeğindeydi...