Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 2 Aralık 2022

Rif-Kim!

ÇOK uzun zamandır sizlere İKİ EKOL'ün çarpıştığını, çatıştığını ve büyük mücadele içinde olduğunu aktarmaya gayret ediyorum. Bunu göstermek için de çok kez Rusya'nın UKRAYNA'ya müdahalesini buraya taşıdım. Özellikle ekonomik sonuçları itibariyle kazanan ve kaybedenleri iki grubu ayırdım.
Savaşın aslında kimler arasında olduğunu göstermeye çabaladım...
Yukarıdaki TABLO her ülkeye bir gölge gibi düşerdi.
Türkiye de bundan muaf değildi. Başkan Erdoğan ve MHP, bir EKOLÜ temsil ediyorsa karşısındakiler de doğal olarak ötekiydi! Bu ABD'de de Almanya'da da İngiltere'de de böyleydi. Çin'de de...
Son dönemde ısrarla Kemal Bey'in de 6'lı masanın da ERDOĞAN karşısında şansının çok az olduğunu yazdım.
Bunu yazarken de "Muhalefet AVRUPA'ya yakın. Ufkunda Paris-Berlin hattı var. Küresel ölçekte AB kaybederken, Türkiye'de nasıl kazanacaklar" diye de ekledim. Bunu çok sık yaptım. Dünyada neoliberal rüzgarlar vardı. Sonucunda biz ÖZAL'ı gördük. Kemal Derviş'i gördük. Şimdi ise ABD içinde başlayıp Moskova'ya kadar uzanan DEVLETİ YANINDA TUTAN NEOLİBERAL ANLAYIŞA SAVAŞ AÇMIŞ bir EKOL var.
Kavganın tanımı bu. Dünyaya yayılan da bu... Kabaca...
Erdoğan'ı tasfiye etmek için masa etrafında toplanan tüm partiler ve onlara dışarıdan destek verenlerin baktığı ODAK AVRUPA'ydı. Bütünleşmek istedikleri merkez de orasıydı.
Doğal mı? Elbette...
ABD-RUSYA ekseni, yanlarına İngiltere'yi alarak AVRUPA'nın kazanmaması için ellerinden geleni yapacaklardı.
Aksi halde kendi kayıpları olurdu.
Bu nedenle isteseler de istemeseler de Türkiye'nin Erdoğan'ın yanında durmaya mecburdular. Erdoğan makas değiştirse ya da 6'lı masa AB YANLISI tutumuyla iktidara gelse kaybedecek olan onlardı. Biliyorlardı. Bu nedenle asla ve kat'a Erdoğan'dan uzak kalamazlardı. Örtülü ya da açık destek vermek zorundalardı. NET!
Kemal Bey ve arkadaşlarının iktidara gelmesi AVRUPA'nın Rusya'yı yenmesi, ABD'yi küçültmesi, küresel ölçekte tam EGEMEN olması gibi sonuçları doğuracaktı. Bu büyük bir savaşın getirdiklerinden daha keskin ve daha sertti!
Bütün bunların ışığında Kemal Bey ve masadaki diğer aktörlerin, AB için son şans olduğunu da ekledim.
Türkiye HAZİRAN 2023'e hazırlanırken dünya için önemli bir seçime giderken muhalefetin de rengini göstermesi gerekmekteydi.
Ben ne olacağını bilsem de somut gelişmelere ihtiyaç vardı.
Onlardan biri sahne aldı. ABD ve İngiltere'ye özel seyahatler yapan Kemal Bey, Amerikalı neo-liberal ekonomist ve toplum kuramcısı Jeremy Rifkin'i kendisine danışman yaptı. Rifkin, 3 ARALIK'ta Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda, CHP'nin Vizyon toplantısında sunum yapacaktı.
Bu ortaya çıkınca haliyle koca bir türbülans da oluşuverdi. Övgü de yergi de fazlasıyla vardı... Ben işin orasında değilim. Bay Rifkin, CHP'yi nereye taşıyacaktı? Ne vaat edecekti? Bunlara cevap arıyorum...
Açalım... Örneklerle gidelim.
Ve mücadele nasıl şekillenecek görelim... Jeremy Rifkin, Teksas'a göç eden Rus Yahudi göçmeni Vivette Ravel Rifkin ve plastik torba üreticisi Milton Rifkin'in çocuğu olarak dünyaya geldi. Chicago'da büyüdü. 1967'de Pennsylvania Üniversitesi'ni bitirdi. Yani WHARTON SCHOOL OF FINANCE AND COMMERCE'yi... Başarılıydı.
Liyakat ödülü bile aldı. Rifkin daha sonra fikirlerini şekillendirecek bir olaya daha 1973'te imza attı.
BOSTON ÇAY PARTİSİ'nin 200. Yıldönümü Anma Töreni'nde petrol şirketlerine karşı kitlesel bir protesto düzenledi.
Boston Çay Partisi 1773'te siyasal ve ekonomik bir tepkiydi.
İngilizler'in ÇAYA koydukları yüksek vergiye koloniler itiraz ediyordu. Bu nedenle BOSTON'da çayla dolu İNGİLİZ gemileri yakılıyordu.
Bu ABD bağımsızlık savaşına giden yolu da açıyordu...
Rifkin ve arkadaşları da BOSTON'da petrol varillerini limana boşaltıyordu.
Protesto, 1973 OPEC petrol ambargosundan hemen sonra geliyordu...
Neyse...
Rifkin'in mezun olduğu okul gerçekten bir markaydı. Mesela ABD eski Başkanı Donald Trump da, SPACEX'in kurucusu Elon Musk da, milyarder yatırımcı Warren Buffet da aynı okuldandı.
Okul ayrıca ALPHABET Inc., Boeing, Comcast, General Electric, Johnson&Johnson, Oracle, Pfizer, PepsiCo, ve TESLA gibi Fortune 500 şirketinin eski yeni CEO'larını da mezun etmişti.
İşte bu okuldan mezun olan ve onlarca yayını bulunan Jeremy Rifkin, sıfır emisyon, iklim değişikliği Üçüncü Sanayi Devrimi gibi yeni bakış açısıyla yürüyordu... Mesela 31 Ocak 2017'de Avrupa Merkez Bankası "GELECEK VE AVRUPA'NIN DİJİTAL ENTEGRASYONU
VE PAZARI..." şablonuyla bir konferans düzenledi. Rifkin, Avrupa Birliği'ni akıllı bir üçüncü sanayi devrimine burada ikna etti...
Rifkin, Eylül 2019'da, The Green New Deal'i yayınladı.
Forbes, kitapla ilgili incelemesinde, "Rifkin, AB'nin uzun vadeli ekonomik vizyonu olan Akıllı Avrupa'nın baş mimarı ve Çin'in Üçüncü Sanayi Devrimi vizyonunun kilit danışmanıdır.
Yeşil Yeni Mutabakat, ABD'yi çökmekte olan 20. Yüzyıl fosil yakıt çağındaki uykusundan uyandırma girişimidir" yorumu yaptı...
Aynı yıl, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Van der Leyen, Avrupa'yı 2050 yılına kadar "Dünyanın ilk iklim nötr kıtası" haline getirme planı olan AVRUPA YEŞİL MUTABAKATINI duyurdu!
Jeremy Rifkin, iklim değişikliğini ele alma konusundaki çalışmaları nedeniyle Aralık 2020'de 13. yıllık Alman Sürdürülebilirlik Ödülü'nün sahibi oldu. Ödül, Almanya eski Dışişleri Bakanı, Ekonomi Bakanı ve Çevre Bakanı Sigmar Gabriel tarafından övgü dolu bir konuşmayla Rifkin'e takdim edildi. Bloomberg de geri kalmadı. "Neredeyse yirmi yıldır ABD'li yazar ve iklim aktivisti Jeremy Rifkin, Avrupa ve Çin'deki hükümetlere, üçüncü bir sanayi devrimi dediği şey için ekonomilerini nasıl yeniden donatacakları konusunda tavsiyelerde bulundu..." yorumu yapıyordu... Uzaktan bakıldığında bile Rifkin ve gönül verdiği akımı, AVRUPA ile ÇİN'de yankı buluyordu. Zaten bu ilişkiyi ve yakınlığı çeşitli vesilelerle sık sık yazmaktaydım. Rifkin'in temsil ettiği akım, doğal olarak Başkan Erdoğan'dan da Devlet Bey'den de uzağa düşüyordu.
ABD içinde önemli bir güçten de İngiltere'den de Putin'den de uzaktaydı... Kemal Bey, 6'lı masayı anlatacak en iyi danışmanı buldu bence. Böylece saflar netleşti... Ekonomik, siyasi ve askeri olarak bambaşka bir yerde olduklarını ilan ettiler. Bunun siyasi getirisi ya da götürüsü ne olur... Bunu bilemem. Bildiğim bu ekol'ün, ABD-RUSYA karşısında mağlup olduğu ve olacağıdır.
Kaybedenin AVRUPA olduğu bir savaşta BERLİN-PARİS ekseninden bu tarafa sert rüzgar esmesini beklemek ne kadar akla yatkındı? Yaşayıp göreceğiz...
Bakalım kim yanılacak... Ben mi MUHALEFET Mİ...