Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 6 Ekim 2022

Koro haber

KÜRESEL mücadele tam gaz sürmekte. Sanırım artık bunu anlamayan kalmadı. Türkiye de burada kendi için en doğru, en keskin, en can alıcı hamleleri yapmakta.
Haritayı önümüze alıp baktığımızda iç içe geçmiş pek çok sorunu görmek mümkündür. Bu da doğaldır. Ancak genel bir fotoğraf çekildiğinde, ABDRUSYA ayrı TÜRKİYE ile AB ayrı düşmektedir.
Bizim AVRUPA ile ortak özelliğimiz ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIKTI! 500 milyon nüfuslu 2.5 trilyon EURO'luk ekonomi, Rusya'nın elinde oyuncak oldu. Zaten oyun da bunun üzerine kuruldu.
Avrupa'da her şey vardı.
Enerji yoktu. "YOK" olan üzerinden yüklendiler. Bunu en iyi Türkiye görmekte ve bilmekte... İçinden geçtiğimiz zaman diliminde petrolün de gazın da fiyatları uçtu.
Ülkelerin ekonomileri alt üst oldu. Enflasyon patladı. Nerede duracağını da kestirmek güç. Silahların gölgesinde büyük bir EKONOMİK SAVAŞ sürmekte.
Olaylara böyle bakın!
Konu enerji olunca herkes kartlarını buna göre oynamakta. Haliyle Türkiye de... Ankara bir şekilde ENERJİ BAĞIMSIZLIĞINI kazanıp yoluna bakmak durumunda. AVRUPA'nın yaşadığı kriz ortada. Herkes gibi Ankara da olanı biteni görüyor. Bu amaçla bir iki gün önce yine LİBYA'ya gidildi. Bu ziyaret kısa haberlerle geçiştirildi. Bizde önemsenmeyen bu ziyaret, AVRUPA'yı ayağa kaldırdı.
Tabii bir de bunun ABD'yi ilgilendiren tarafı vardı.
Dedeağaç ve Girit'teki üs'lere kadar konu uzanmaktaydı.
Gelin hepsine birlikte bakalım...
Dengeyi görelim...
Libya'ya giden TÜRK HEYETİNDE Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın bulunuyordu.
Türk heyeti ile Libya heyeti arasında Hidrokarbon mutabakat muhtırası imzalandı.
Amaç da buydu. Açıklama da bu kadardı. Sonrasına kimse bakmadı. ANLAŞMA ilan edilir edilmez önce Yunanistan sonra Fransa ardından tüm AVRUPA BİRLİĞİ ve MISIR tepki yağdırdı. Çünkü bu imzalanan anlaşma ile Türk ve Libyalı şirketler petrol -gaz araması yapabilecekti. Toplam 9 şirket bu iş için hazırda bekliyordu. Arama çalışmaları Libya'nın hem kara parçasında, hem de sularında olacaktı.
Libya'nın keşfedilen gaz bakımından bir DENİZ olduğu herkesin bildiği bir SIR'dı.
Petrol de ise durum farklı değildi. Dünya petrollerinin yüzde 4.1'i Libya'daydı!
Yani böylesine stratejik öneme sahip bir konuda önemli bir adım atılmıştı.
Yunanistan konunun yakından takip edildiğini belirtip "Bu adımlara ikili düzeyde, Avrupa Birliği'nde ve NATO'da tepki verilecektir" açıklamasında bulundu. Mısır aynen destek çıktı. AVRUPA BİRLİĞİ de "Anlaşmayı tanımamız mümkün değil.
Yasal değil" diye tepki gösterdi.
Hep Türkiye'nin DENİZ KUVVETLERİ HEDEF alındı. Bunun bir nedeni vardı elbette. AKDENİZ'de söz sahibi bir TÜRKİYE istenmiyordu. Bu son dönemde de bu görüldü. Dikkat ederseniz Türk Donanması artık DOĞU AKDENİZ'de fazla bayrak göstermiyordu.
Yeni krizlerden kaçınmaya gayret ediyordu. Zaten LİBYA meselesi yüzünden hem FRANSIZ hem de ALMAN gemileriyle AKDENİZ'de büyük sürtüşme yaşandı. Libya'ya giden ticari gemilere bile tacizde bulunuldu.
Fransız gemileriyle çatışmaya ramak kaldı. Hatırlayın!
Buraya kadar olan kısım, Türkiye ile AB arasındaki gerilimi tanımlıyordu. Bir de AVRUPA'yı enerji konusunda sıkıştırmaya ve bunun üzerinden diz çöktürmeye çalışan ABD vardı. Onlar da devredeydi. Peki hem DOĞU AKDENİZ'i hem LİBYA'yı hesaba katan ABD ne yapıyordu?
Hem Türkiye'ye 45 kilometre uzaklıktaki Dedeağaç Limanı'nı genişleterek ÇANAKKALE BOĞAZI'nı kontrol etmek için hamle yapıyordu. Hem de AKDENİZ'de etkinliğini artırmak için Girit'teki Suda Üssü'nü silahla dolduruyordu.
Bu nedenle de Yunanistan'ı kendi gündemleri içine çekerek Ankara ile karşı karşıya getiriyorlardı. Dedeağaç kritik önemdeydi! Çanakkale Boğazı'nı hedefe koyabildiği gibi Romanya üzerinden doğrudan Ukrayna'ya bağlanan bir stratejik yolu açıyordu. Dahası da vardı...
Güney Kıbrıs'a silah ambargosunu kaldıran ABD, Yunanistan topraklarında silahlanmayı tırmandırıyordu.
Hem Dedeağaç hem de Girit'e ilginç yüklemeler yapıyorlardı.
Bunlardan en öne çıkanı ise ABD'li ünlü Amiral'den ismini alan Arleigh Albert Burke'ler için limanların açılması ve hazırlanmasıydı.
Bu gemiler özellikleri itibariyle farklıydı. Arleigh Burke'ler FLIGHT-1 olarak inşa edilse de sonradan Flight-2 ve Flight-3 olarak geliştirildi.
Bu gemilerle BALİSTİK FÜZELERİ EN YÜKSEK NOKTADA İMHA EDEBİLİYORDUNUZ.
Deniz dibinden gelecek saldırılara karşı savunma geliştirebiliyordunuz.
Hava savunma sistemini devreye alabildiği gibi SU YÜZEYİNDE de oldukça etkili olabiliyordu. En ayırt edici özelliği AEGIS sistemi ile FÜZELERİ en tepede bulup imha etme kabiliyetiydi. TOMAHAWK ve HARPOON can alıcı silahlarıydı. SM-2 Block, SM-3 ve SM-6 da bulunmaktaydı.
Yani özel gemiler özel silahlarla donatılmıştı...
ABD Dedeağaç'tan Girit'e oradan da Güney Kıbrıs'a kadar olan bölgeyi silahlandırıp AKDENİZ'deki etkinliğini artırma çabasındaydı. Bu hamlenin Türkiye'ye bakan tarafı olsa da asıl amaç AVRUPA'nın DOĞU AKDENİZ'den Libya'dan ya da bölgedeki başka bir noktadan ENERJİ İLE BULAŞMASININ ÖNÜNE GEÇMEKTİ. Türkiye'nin tam bağımsız bir ülke olmasını isteyen hiç kimse yok.
Bu gizemli bir konu değil.
Biliyoruz. Ancak ABD için öncelik AVRUPA'nın RUSYA karşısında düştüğü enerji krizini başka bir yolla çözmesini engellemekti... İstesek de istemesek de bu BÜYÜK SAVAŞIN merkezinde Türkiye de vardı. Bulunduğumuz coğrafya BÜYÜK HESAPLAŞMANIN anavatanıydı! Yapacak bir şey yoktu. Avrupa'nın düştüğü duruma düşmemek için de ENERJİ meselesini çözmek istiyorduk. Kendimizden başka kimseye güvenmeden...
Bileğimizin gücüyle...
Başka da yol yok... Risk olsa da umut çok daha büyüktü... Tepkilerden bunu anlayabiliyorduk...