Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 26 Kasım 2020

Ortak hedef

İNSANLARIN aynı partide olması, aynı çatı altında, aynı ideolojik kalıplarla yürümesi AYNI İSTİKAMETE gittiğini göstermez. Siyasi tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Gençler pek bilmeyecektir ama Rahmetli Özal rahmetli Mesut Yılmaz'la aynı partide bulunuyordu.
Ancak FARKLI SİYASET kulvarlarında yürüyordu...
Yılmaz "Avrupa Birliği'ne giden yol Diyarbakır'dan geçer" diyordu.
Hatırlayın o dönemi Özal, BABA BUSH ile çok yakındı.
Sık sık telefonda konuşurlardı.
Aralarında çözerlerdi sorunları.
Tıpkı Trump ve Erdoğan gibi...
Trump'ın da Bush çizgisinden geldiğini söylemek zorlama olmaz sanırım...
Özal ile Yılmaz'ın aynı partide farklı rotalarda olmasının karşılığı AK PARTİ'de Erdoğan ile Gül'dü... İki eski arkadaş Refah geleneğinden FAZİLET PARTİSİ içinden gelse de aynı kulvarda olsa da gittikleri yön yani SİYASİ rotaları farklıydı.
Abdullah Gül, Recai Kutan'a kaybediyor ve YENİLİKÇİ EKOLLE başka bir yol açıyordu.
Erdoğan'ın liderliğinde AK PARTİ inşa ediliyordu. SAĞ PARTİLERDE yaşanan koalisyon AK PARTİ'de de vardı. Refah'a açılan KAPATMA DAVASI AK PARTİ'nin de kapısına dayanacaktı.
AK PARTİ'ye açılan KAPATMA DAVASI da içerideki bu ayrılığın son bulması, ERDOĞAN'ın tasfiyesi için planlanmıştı. O dönem Erdoğan ve bazı vekiller yasaklı olacak diğerleri yani FARKLI KULVARDA olanlar yürüyecekti. Nasıl ANAVATAN içinde, nasıl FAZİLET içinde farklı kulvarlar varsa, AK PARTİ içinde de vardı... Doğaldı da...
Belki şimdilerde unuttuk ama aynı ÇATIŞMA CHP içinde de vardı! Aynı şekilde MHP içinde de... İşinde gücünde olan insanlar pek zaman ayırıp düşünme fırsatı bulamaz. Ama soru şu! İKİSİ DE TÜRK MİLLİYETÇİSİ
OLAN VE BU POLİTİKALARI
YÜRÜTEN MHP İLE İYİ
PARTİ ARASINDA NE FARK
VAR? Bu sorunu cevabını bulamadan siyaseti anlama ve çözme şansımız yok... Aynı şekilde hepsi muhafazakar olanları ayıran ne? CHP'ye dönelim...
Deniz Baykal bir kaset kumpasıyla gitti. Yerine Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Kemal Bey, Deniz Bey'in bütün kadrosunu tasfiye etti. Bu da doğaldı! Ama neden? İkisi de ATATÜRK'ÇÜYDÜ. İkisi de CUMHURİYETİN bütün değerlerini benimsiyor, taşıyor ve yönünü buna göre belirliyordu.
Ama arada görünmeyen çok ince ama çok etkili bir çizgi vardı...
Zaten bu nedenle Deniz Baykal her şekilde AK PARTİ'nin içindeki birçok isme siyaseten karşıydı.
Mesela ABDULLAH GÜL'e...
Cumhurbaşkanlığı krizinde bunu 2007'de gördük mü? Gördük...
Gül 352 OY alırken CHP bunu ANAYASA Mahkemesi'ne taşıdı.
"367 ŞART" diyerek... Ardından e-muhtıra geldi.
367 krizini yaşadık mı?
YAŞADIK. Peki aynı Deniz Baykal nasıl oluyordu da AK PARTİ'nin YASAKLI ismi ERDOĞAN'ın önünü açmak için çabalıyor ve AK PARTİ'ye rağmen bunu başarıyordu! Deniz Bey olmasaydı mesela o gün CHP'nin başında Kemal Bey olsaydı Erdoğan büyük ihtimalle silinip gidecekti. Hiç olmayacaktı.
Unutulacaktı. 7 Haziran seçimlerinden sonra BAHÇELİ bir soru üzerine "Deniz Baykal olmasaydı Erdoğan da olmazdı AK PARTİ de..." diyordu. Ama bence YASAK hayata geçseydi bu sadece ERDOĞAN için geçerli olacaktı...
Peki Deniz Baykal ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki fark neydi?
Söylenmeyen açıklanmayan ancak FARKLI olan neydi?
7 Haziran seçimlerinden sonra Bahçeli'nin Davutoğlu'na kapıyı kapatmasının amacı neydi? İsmi üzerinde koalisyon GÖRÜŞMELERİNE rağmen neden önceden KARARINI açık ediyordu. Neden görüşmüyordu neden böyle yapıyordu?
Dün olduğu gibi bugün de PARLAMENTER sistemi Davutoğlu ile aynı masa etrafında oturup tartışmıyordu. Kabul etmiyordu. Davutoğlu kendi kurduğu partiyle bile gelse Bahçeli kesinlikle "HAYIR" diye cevap veriyordu. NEDEN?
Bunun üzerine Davutoğlu niye KÜRTÇE slogan ile gönderme yapma gereği duyuyordu.
Erdoğan'la birlikte yola çıkan-yürüyen sonra başka yönü tercih edenler vardı. Ahmet Davutoğlu da Ali Babacan da böyleydi. Abdullah Gül öncesinde ayrıydı ayrılmıştı... Meral Hanım MHP'ye dönmek istemiş engellenmiş ve kendi yolunu çizmişti. Şimdi bir şekilde BÜTÜN MUHALEFET yan yana omuz omuza geliyordu... Kılıçdaroğlu'nun görüşmediği muhalefet temsilcisi var mıydı? İYİ PARTİ? DEVA?
GELECEK? SAADET? Evet hepsiyle görüşüyordu. HDP ile de... Farklı siyasi partiler farklı ideolojiler... Ancak SİYASET YOLU aynıydı... Anlamadığımız da buydu. Biz her partiyi ismi FARKLI diye FARKLI sanıyorduk.
Oysa yaşadıklarımız AYNI PARTİ içinde FARKLI partiler olabileceğini öğretmişti bize...
Örnek çoktu...
Mesela CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ortak basın toplantısı düzenledi.
Kılıçdaroğlu Bülent Arınç'ın istifasıyla ilgili soruya "Cumhur İttifakı'nın büyük ortağı, küçük ortağı tarafından esir alınmış" dedi.
Yani MHP'yi hedef aldı. DEVA zaten aralıksız "KOALİSYON" vurgusu yapıyordu. En son "Seçimlerde vatandaş oy verdi, bir cumhurbaşkanı seçti. Seçilen cumhurbaşkanı tuttu, yüzde 10 oy almış bir genel başkana memleketi teslim etti..." diye tutumunu ortaya koydu... Davutoğlu da farklı değildi.
Hem de hiç değildi... İlginç bir şekilde bütün MUHALEFET MHP NOKTASINA parmak basıyor ve AYRILIĞI körüklüyordu... Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu da AK PARTİ içine uzanıyor ve orayı kaşıyordu...
Özal-Bush çizgisi Trump- Erdoğan frekansıyla devam ediyor ancak Biden gelince iklim değişiyordu... Daha BEYAZ SARAY'a oturmadan hem de... Açıkça görüldüğü gibi MUHALEFET MHP üzerinden baskı uygulayıp ERDOĞAN'ı saflarına çekme amacında...
HUKUK da YARGI da REFORM da denilse MUHALEFET MHP olduğu sürece hiçbir adımı itibarlı görmeyecek. Ve en küçük bir sorunu bile devamlı kaşıyacak...
Günlerdir anlatmaya çalıştığım gibi bütün bu yaşadıklarımızın kolay bir tanımı vardı!
Washington-Berlin hattı devreye girdi Washington-Londra hattı beklemeye alındı... Dünya üzerinde öyle ya da böyle YÜZDE 15 FAİZ yok! Normal şatlar altında YABANCI PARANIN GELİP TL'ye dönmesi ve FAİZ sistemine girmesi gerekir. Peki öyle mi oluyor? Hayır olmuyor!
Olmayacak da... Çünkü isimler üzerinden anlatmaya çalıştığımız tablo KÜRESEL olanla ULUSAL olanın savaşı... Başkan Erdoğan'ın MHP ile araya mesafe koyması için herkes elinden geleni yapacak.
İçerisi de dışarısı da... PARA bu iş için ön cephede olacak. Bunu gören Erdoğan da dün "Bu ittifak kanla kuruldu" diyerek CUMHUR İTTİFAKI'NA sahip çıktı...
Parlamenter sistemin söz konusu olamayacağını da ilan etti...
Peki bunun deşifresi nedir?
Basit! SAVAŞ, MÜCADELE TÜM HIZIYLA SÜRECEK!..
Ankara bu kez ABD ile AVRUPA'yı karşısında bulacak...
Hamburg Firkateyni ile ilk mesajı verdiler. ABD'nin TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ için FON ayırması da madalyonun diğer yüzü...
TABLO BÖYLE... Aslında ortada bir "SIR" yok. Herkes kartlarını açık oynuyor...