Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 2 Şubat 2013

Mesaj

Aslında birkaç gün şehir dışına çıkıp kafamı dinlemek istedim. İstanbul'un yoğun trafiğinden uzaklaşmak, egzoz dumanından kaçmak, doğaya sığınmak istedim... İlk adımı başarıyla gerçekleştirdim. Ancak dün gazeteden arkadaşlar, dağ başında beni bulup "ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'ne canlı bomba daldı. Ortalık kan gölüne döndü" deyince planlarım suya düştü...
Hemen medeniyete ulaşmak için aşağıya indim. İnternetin olduğu bir yer buldum. Olayın ayrıntılarını okurken, garip bir şekilde 40 yıl geriye gittim.
Bağlantısız gibi görünen bir başka olaya...
Tarihler 27 Ocak 1973'ü gösterirken ihtiyar bir Ermeni olan Gurgen Yanikian (Karakin) elinde bulunan Abdülhamit'e ait çok değerli bir tabloyu Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar'a vermek istedi. Telefonla ulaştığı Baydar'ı, Santa Barbara'daki Baltimore Oteli'ne davet etti.
Tekliften gurur duyan Baydar, yanına Konsolos Bahadır Demir'i de alarak randevu yerine gitti. Tarihi bir mirasa sahip çıkmak için giden iki Türk, yaşlı Ermeni'nin silahından çıkan kurşunlara hedef oldu.
Baydar ve Demir şehit olurken, kanlı ASALA sayfası resmen açılmış oldu...
Karakin, 1984'te afla çıktı ama fazla yaşamadı.
Onun çektiği tetikten sonra onlarca şehit daha verdik... Hepsi kahpeceydi. Kadınları bile hedefe koyacak kadar zavallı insanlardı saldıranlar... ASALA ve katlettiği Türk diplomatları hakkında fazla bilgimiz yoktu!
Sanki bir el, ASALA'nın ve hedefteki diplomatların ortak özelliğini gizliyordu!
Diplomatlar gelişi güzel mi seçiliyordu, yoksa bilinmeyen başka bir gerçek mi vardı?
Uzun hikaye...
Ama şöyle bir cevap sanırım herkesi tatmin eder!
Bakın; Osmanlı'nın başına bela olan, yıkımına kadar giden süreçte silahlı ya da silahsız tüm oluşumların merkezi Avrupa'dır...
Mesela Jön Türkler... Merkezi Paris'tir. Ellerine silah almamış da olsalar keskin muhalefet yapmışlardır. Belki birinci derecedeki amaçları Padişah değildir ama yine de sistemi değiştirmek için mücadele etmişlerdir... Keza İttihat ve Terakki...
Birkaç genç doktorun temelini attığı masonik bir yapılanma olsa da Avrupa, kısa zamanda örgütün içine sızmıştır. Herkesi, kendi amaçları için kullanmıştır...
Onların da, Los Angeles'ta tetiği çeken yaşlı Ermeni'nin ortak paydaları Padişah Abdülhamit'ten nefret etmeleridir!
Ortadoğu'da hiç kimse Abdülhamit hayattayken rahat operasyon yapamadı! Bu nedenle de hedef olması doğaldır! Yani anlaşılmayacak bir şey yoktur!
Demem o ki; Avrupa, Osmanlı'dan sonra o coğrafyadan sildikleri Türkler'i bir daha orada görmek istemediler... Barış ve huzur içinde büyüyen bir Türkiye'den hiç haz etmediler!
ASALA'nın büyüyüp Türk diplomatları hedefe koyması da bu yüzdendi...
Dışişleri'nde o suikastlardan sonra kocaman bir tasfiye yaşandı...
Türkiye'nin geleceğini Avrupa'da gören birçok MONŞER göreve getirildi. Devlet diz çöktürüldü. İçe kapanması sağlandı.
Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek, diplomatlar yani monşerler hep aynı okuldan oluyordu.
Söz edilmeyen bir KAST vardı...
Kimse de bunu yakın zamana kadar kıramadı. Yeni Türkiye'nin Büyükelçileri bir arada halay çekip BÜYÜK TÜRKİYE yemini ederken, onları hiç görmüyorduk!
Hatta yurt dışında başınız derde girdiğinde hiçbirine ulaşma şansınız yoktu! Parayı bu devletten alıp sırtlarını dönerlerdi...
Neyse... Konumuza dönelim...
ABD Ankara Büyükelçiliği canlı bombayla sarsıldı... İlginç olan saldırıya uğrayan Büyükelçilik PARİS Caddesi'ndeydi!
Anlaşılan birileri Paris'in gücünü gösteriyordu!
Tabii bunu PKK gibi koyunlarında besledikleri taşeron DHKP-C'ye yaptırıyorlardı...
Birkaç hafta önce, üç ayrı isimde farklı pasaport verdikleri Sakine Cansız ve beraberindeki 2 PKK'lı kadını da Lafayette 147 no'lu binada ortadan kaldırdılar!
Sakine Cansız bütün Avrupa istihbaratlarıyla içi içeydi! Tanımadığı yoktu. İlginç olan Cansız, Öcalan yakalandıktan sonra Avrupa'ya çıkıyordu! Hatta Öcalan, Şam'dan çıktıktan sonra "Neden sığınacak bir yer arıyorsun! Git Ankara'ya in" diyen ilk ve tek isimdi...
Cansız, PKK'nın Avrupa bankalarındaki parayı ONLARDAN izinsiz Kuzey Irak'a taşımak istediği için hedefti!
Çünkü PKK'nın arkasındaki baronları en iyi o biliyordu!
Lafayette'deki cinayetten sonra Avrupa birleşik gücü, durmayacaktı!
Durmak onların bitişi ve bölgeden kazınması demekti... Bedava enerjiden ve güçten uzak kalmaları demekti...
Bu nedenle saldırıyı bir başka ülkedeki ABD Büyükelçiliği'ne değil de, içinde PARİS olan bir yeri seçtiler...
Saldırıyı DHKP-C'nin ya da El Kaide'nin DAMAT operasyonuna karşılık yapması bir şeyi değiştirmez. Emri veren Avrupa!
Peki neden ABD Büyükelçiliği?
Amerika bunlarla Ortadoğu'da mücadelede başarılı olamadı. Savaştı, kan döktü ama istediğini elde edemedi! Washington'un derdi, petrol değil Avrupa'ya giden petroldü! Yani Irak işgali petrol için olsaydı, adamlar Venezuella'yı işgal ederdi. Hem daha yakındı, hem daha hesaplı olurdu!
Hesapları Avrupa'yı durdurmaktı...
Bunu da ancak Türkiye ile yapabilirlerdi!
İşte Türkiye kendi şartlarını kabul ettirdikten sonra işler karıştı...
Ankara "Sen çık git. Ortadoğu hem sizden hem Avrupa'dan çok çekti. Bölgede tek hakim ben olurum. Her şeyi yoluna koyarım" dedikten sonra, Washington çaresiz kabul etti.
Ankara olmazsa buraya pasaportla bile gelemezlerdi...
Bunu yaşayıp öğrenmişlerdi...
Ankara'nın şartlarından biri de vatanseverler, yani PATRİOTLARDI!
Amerika çaresiz buna da "evet" dedi.
İşte Paris Caddesi'ndeki canlı bomba PATRİOTLAR içindi!
Çünkü Maliki'nin arkasında yığınak yapan Avrupa'nın elinde, Türkiye'nin bu kozundan daha büyük bir kart yoktu!
Adamlar aptal değil...
Abdülhamit'ten sonra, aldıkları bölgenin ellerinden çıktığını görecek kadar akıllılar!
Maalesef bu kez yapacakları çok fazla bir şey yok!
Bu duruma alışsalar iyi olacak. Yoksa doktor doktor gezerler...
Benden söylemesi...