Gözlüğümü buluncaya kadar sadece o garip numarayı görebildim.
El yordamıyla başucumda duran gözlüğümü alınca mesajı okuyabildim: "Kahvaltıya bekliyorum. Aynı yerdeyim.
Gelirsen iyi olur..."
Saat 09.00'u geçirmeden orada olmalıydım. Sabah trafiğini göze alarak kendimi bir an önce dışarı attım. Kahvaltı masasına ulaştığımda harika bir tablo ile karşı karşıyaydım! "Yok", yoktu!..
Devletin AKLI yine karşımdaydı.
Böyle fırsat kaçmazdı. Sorularım hazırdı ama önce onun ne söylemek istediğini anlamaya çalıştım. Biraz beklemeyi düşünürken "pat" diye konuya girdi:
1993 yılında işlenen cinayetler ile Uğur Mumcu yazılarınızı okudum...
Top bendeydi artık.
Durmanın bir anlamı yoktu!
Genelde evet. Ama eksik yanları var.
1993 yılı ABD ile İngiltere-Almanya arasındaki çatışmanın tavan yaptığı yıldı. İki taraf da bizi bitirmek istedi. Uçurumun kıyısından döndük!
O yıl, Özal gibi KÜRT sorununu çözmek isteyen BEYİNLER ile LAİK kanadın simgesi haline gelmiş Uğur Mumcu gibi isimler ortadan kaldırıldı!
Turgut Özal, Adnan Kahveci ve Eşref Bitlis gibi isimler KÜRT sorununun askerle, silahla değil akılla çözüleceğine inanmıştı. Devletin bir kanadı böyle düşünüyordu. Bu kanat, İngiltere ve Almanya'nın amansız takibi ve saldırısı altındaydı. Çok acımasızca davrandılar. Ölüm kustular. Avrupa bunu yapınca "Türkiye'de en büyük güç" benim diyen Amerika devreye girdi. Bir taşla iki kuş vuracaklardı!
Uğur Mumcu gibi Avrupa kanadına yakın bir ismi ortadan kaldırarak hem cevap verilmiş olacak, hem de İran'ı hedefe koyacaklardı. Olaydan sonra İran namlunun ucundaydı zaten... Amerika yani CIA, Humeyni ile kaybettiği alanı Türk-İran düşmanlığı yaratarak geri almak istiyordu. Çünkü İran düştüğünde Amerika, Ortaasya'ya kadar durmadan giderdi! Ama olmadı!
Elbette. İlk kez sana söylüyorum.
Kimse bilmez ama Uğur Mumcu'nun MİT'in Yenimahalle'deki kampüsünde odası vardı! Orada oturur, araştırmalarını yapardı!
Ben söylersem dedikodu olmaz, bilirsin! Odasını biliyorum! Vaktinde görmüştüm!
Rahmetli Mumcu'dan çıkan dosyalar devletten çıkmıyordu hatırlarsan! Başlarda Özal'a muhalifti. Daha sonra temas sağlandı. Uğur Bey kör inançlı biri değildi. Doğruyu gördüğünde ikna olurdu! Amerikalılar onun çok önemli bir bilgiye ulaştığını anladı. Diğer kanattan önce harekete geçip ortadan kaldırdı!
Kim bilir! Belki Öcalan'la ilgili hiç bilmediğimiz bir gerçek bu! Buna takılma, zamanla ortaya çıkar nasıl olsa! Asıl olan iki tarafın kıyasıya mücadelesi...
Bir yanda Neo-Conlar'ın emrindeki Washington, Londra ve Berlin hattında Kürt sorununun bitmesini istemeyen güçler, diğer tarafta İran'ı tepelemek isteyen öteki Amerika!
1993'te her iki kanadın da amacı bizi uçuruma itmekti! Belki ileride kitabı-filmi yapılır, ama çok zor yıldı! Faturayı hep biz ödedik. Giden hep bizden oldu. Çok şükür şimdi işler değişti. Kimse istediği gibi at oynatamıyor.
Bu saatten sonra bulacağımız kimse yok! Olanlar zaten Boğaz kenarında!
Ali Balkaner "Bizi 18 aile yönetiyor" demişti!
Kimse o sözü duymadı! Aslında adam o sözle KİTABA sığmayacak bir bilgiyi verdi! Bu saatten sonra olaya el atacak kişiler perde önündeki isimleri bulurlar en fazla! Derinliğine inilemez! Önemli olan bundan sonra gol yememek!
Özal'a karşı olanlar Köşk'ü çekilmez hale getirdi!
Bu nedenle inip yeni bir parti kurmayı düşündü rahmetli... Zaten o dönem ve hemen arkasındaki periyotta hangi asker önemli bir görev yaptıysa mükafaat olarak fazlasını aldı!
Darbelerden sonra kimin hangi patronların yanında çalıştığına bir bak! Derin Washington, Londra ve Berlin hattındaki baronlara yaranmak isteyen işadamları vitrini paşalardan kurdu!
Mesaj açıktı: Biz sizdeniz!
NOT:
Daha önceki yazılarımda birkaç kez rahmetli Uğur Mumcu'nun bilgileri Hiram Abas'tan aldığını yazmıştım! Bunu unutmuş değilim...