BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 5 Ocak 2014

17 Aralık dalgası duvara tosladı

Küreselleşen ve her gün biraz daha küçülen dünyamızda, liderlik, geleneksel liderlik tarzının ötesine geçmiş ve STRATEJİK LİDERLİK kavramına ulaşılmıştır. Stratejik liderliğin özellikleri şöyle sıralanmaktadır: "Geleceği görme, vizyon oluşturma, esnekliği sağlama, stratejik olarak düşünme ve mantıklı ve iyi düşünülmüş bir eylemi yönetmek ve denetlemek...
Yalnızca bugün başarıyla çalışmayı değil aynı zamanda derin ve kalıcı değişimi, dönüşümü, bir ülkenin özünde yerleşik hale getirmeyi sağlamak..."
17 Aralık operasyonunun üzerinden geçen 20 gün, soğukkanlı bir analiz yapmak için yeterlidir.
Bu süre içinde Başbakan Tayyip Erdoğan, STRATEJİK BİR LİDERLİK sergileyerek, kamuoyunun önüne net fotoğraflar koydu.
Erdoğan'ın, başkaları tarafından algılanamayan fırsat ve tehditleri algılayabilen, Yeni Türkiye'nin ayaklarına kurşun sıkanları deşifre eden fotoğraflara kısa zamanda ulaşması, Büyük Türkiye yürüyüşünde hayati bir eşiğin aşılmasına işaret etmektedir. 17 Aralık suikastın net fotoğraflarına bir daha bakalım: "17 Aralık operasyonu Türkiye'nin büyümesini istemeyenlerin işidir.
YENİ TÜRKİYE'nin iç-dış odaklar tarafından kâbusa döndüklerinin resmidir.
Ülkemize, İslam ülkelerinin ve yakın coğrafyanın ilgisinin sürekli yükselmesi rahatsızlığıdır.
Reformlar, özellikle de çözüm sürecinin başarı ile yürümesi, demokratikleşme alanında atılan adımların istikrarsızlıktan çıkar sağlayan kesimleri rahatsız etmesidir."
Ne yaptılar? Dünyanın en stratejik konumuna sahip Türkiye, küresel güç odaklarınca gözaltında tutuluyordu. 2013'lere gelindiğinde, küresel gücün patronluğunda emniyet-yargı içine nüfuz eden iç odaklar kullanıma sokuldu. 17 Aralık'ta iç-dış odaklı Koalisyon düğmeye bastı, "tarihin en büyük yolsuzluk operasyonu" adıyla harekete geçtiler.

İÇ ODAK NASIL KURGULANDI?
"Büyük Türkiye"
yürüyüşüne başlayan ülkemizin, yeni iktidar kompleksinin çelik çekirdeğine aday olan paralel devlet organizmasını analiz edelim:
2010 yılında, TBMM'den geçen, Anayasa değişikliği kanununun bazı maddelerinin iptali için CHP; Anayasa Mahkemesi'ne gitti. Yüksek Mahkeme, bazı hükümleri iptal etti. "Her üye bir aday için oy kullanabilir" ibaresinin iptal edilmesi AYM ve HSYK'nın yapısını şekillenmesinde kritik bir öneme sahipti.
Bu ibarenin iptali ile HSYK'nın ve AYM'nin şekillenmesinde Cumhurbaşkanı'nın etkisi en aza indirilmiş oldu.
Örneğin 11 bin hâkim, 7'si adli 3'ü idari olmak üzere 10 üye seçecek. 11 bin hâkimden her birinin ancak bir adaya oy vermesi öngörülüyordu. Bu yüksek yargı kurulları için de geçerliydi. Bu hüküm iptal edildi. Yeni karara göre; 11 bin hâkim, adaylar arasında 10 kişiyi işaretleyecekti. Keza Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, YÖK gibi kurumlarda aynı amaçla yapılacak seçimlerde de 3 isim işaretlenerek adaylar belirlenecekti. Anayasa Mahkemesi, ayrıca HSYK'ya "iktisat ve siyasal bilim dallarıyla, üst kademe yöneticilerinden" atanmasını iptal etti. Bu kararla, 21 kişiden oluşacak HSYK'ya daraltılmış bir alanda seçim yapılma yolu getirildi.

KILCAL DAMARLAR...

Parelel devlet'in kurgulandığı dönem, HSYK seçiminin ana kumanda kadrosunun belirgin olarak açığa çıktığı ve hizmet kadrosu karşısında hükümetin eğilim ve taleplerinin ancak belirli sayıda tutulmaya başlandığı bir süreç olarak okunmalıdır. HSYK seçimlerinde "Adalet Bakanlığı listesi" olarak bilinen listenin, gerçekte "bakanlık- hükümet listesi" değil, bir "Hizmet listesi" olduğu artık anlaşıldı.
HSYK seçimi sonrası hem genel olarak yargı ve Özel Yetkili Mahkemeler, hem de yüksek mahkemelerin teşkilat ve kadro yapısının yer yer sıkı örgülü bir hale getirilmesi sağlanmıştı.
Yargı içinde gittikçe gücünü artıran CUNTA, hükümete dönük bir sonraki hamleyi de MİT Müsteşarı'na yaptı. Hakan Fidan'ın MİT'e hâkim olması, emniyet-yargı cuntasının MİT'e yönelik hareket kabiliyetini kesmişti.
Müdahale kuşkusuz birden çok sonuç doğurdu. Kürt sorununun çözülmesi gerekiyorsa, tabii ki onu da devletin, yani yeni iktidarın yapması gerekiyordu.
Cunta'nın bu hamlesi nihayetinde, milli iradeye meydan okumaydı.

SONUÇ:
17 Aralık'ın arka sahnesinde oturanlar, umduklarını buldu mu? Hayır.
Başbakan'ın sergilediği STRATEJİK LİDERLİK, ülkemize reva görülen suikastın başarılı olmasını engelledi. Azgın dalgalar, Halkımızın birlik ve beraberliğinin ördüğü duvara tosladı.
SÖZ MİLLETİNDİR...