Tarihi 25 Ocak 2013

İşte Müslüman Türk kadını

Onlar, bu ülkenin asli hamuruyla yoğrulmuş insanlar. Aslında sayıları hiç de az değil. Sessiz, vakur ve sade bir hayat sürüyorlar. Bizim gözümüze hep başka örnekler sokulduğu için yok olduklarını sanıyoruz. Ama kaybolmadılar ve hiçbir zaman da kaybolmayacaklar...
Antalyalı Gülsüm Kabadayı sadece bir örnek...
Adını bile bilmediği felçli bir Rus gencine annelik yapıyor.
Bir trafik kazasında yaralanan o Rus genci yürüyemiyor, konuşamıyor, elini kolunu oynatamıyor.
Beslenmesi bile problemli; altına da sahip değil.
Gülsüm Anne, tam dört yıldır O'nu sırtında taşıyor, altını temizliyor ve bir bebek gibi biberonla besliyor.
Üstelik üç çocuğu daha var. Onlar da annelerinin bir kopyası. "Bu da nereden çıktı?" demiyorlar. Hep birlikte kimliği dahi belli olmayan Rus gencine yardımcı olmak için koşuşturuyorlar. Rızıklarını paylaşıyorlar; sofra başında elerini göğe açıp dua ediyorlar:
- Allah'ım sen O'na yardım et.
Bitmedi, dahası var...
Gülsüm Kabadayı'nın yıllar önce ayrıldığı eşi de "Bana ne" demiyor. O da yardım için kolları sıvamış. Sık sık yanlarına uğrayıp felçli gencin vücuduna masaj yapıyor.
Muhteşem bir fotoğraf! İşte bu fotoğrafın altında, binlerce yıllık birikimin oluşturduğu gerçek Anadolu kültürü yatıyor!

* * *
Magazin basını "Vücudum bozulacak" diye çocuk doğurmak yerine köpek besleyenleri "örnek" olarak toplumun önüne koyabilir.
Zaman zaman birkaç kimliksiz doğurduğu çocuğu çöpe ya da ortalığa atabilir. Bazı anne müsvetteleri kadın kılığında ortalıkta gezebilir...
Olabilir, olabilir, olabilir...
Bunların hiç biri moralimizi bozmasın.
Müslüman Türk kadını, Gülsüm Kabadayı ile aynı mayayla yoğrulmuş!
Yapmamız gereken tek şey o anneleri taçlandırarak onurlandırmak. Haklarını teslim etmek.
Rus Miletvekili Roman Hodyakov gibi önlerinde diz çöküp ellerini öpmek.
Korkmayın, Türk kadınının ve annelerinin yoğrulduğu maya binlerce yıllık maziye sahip. Özünde, insan ve insanlık var!
Kolay kolay bozulmaz.

* * *
CHP'DE KIRILMA

Bu köşede defalarca ortaya koyduk.
CHP'de "kırılmalar yaşanabileceğini" belirttik. CHP'nin iyi yönetilmediğini savunduk. Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün doğurduğu sıkıntıya rağmen Kılıçdaroğlu'nun, hakkında hiçbir işlem yapamayacağını yazdık.
Karaman toplantısında, CHP teşkilatlarının ikiye bölündüğünü anlattık...
Gelişmeler sonunda haklı çıktık. Yine bir Kılıçdaroğlu klasiği yaşandı. Kılıçdaroğlu, Çin dönüşü "Aygün Krizi"ni soğumaya bıraktı.
Önce, Hüseyin Aygün'le yarım saate yakın bir telefon görüşmesi yaptı. Sonra, önceki günkü MYKtoplantısında parti yöneticilerine bilmem kaçıncı defa "Aygün'ü uyardığını" anlattı:
- Şimdi benim söylediklerimden sonra kimsenin bu konuda konuşmasını istemiyorum.
Ve kestirip attı:
- Partinin Genel Başkan Yardımcıları'ndan üyesine kadar herkesin bu konuda hassas davranıp konuşmalarına dikkat etmesi gerekli. Biliyorsunuz, daha önce CHP'de bir HEP krizi yaşandı. Bu yüzden vereceğimiz kararlarda dikkatli olmalıyız.
HEP
örneğini vererek CHP'lilere, "Parti bölünür" sopasını gösterdi. Hüseyin Aygün'ü bir kere daha kurtardı.
Bu defa başka bir yerden patlama geldi.
Kılıçdaroğlu kontenjanından CHP'ye gelen, hatta bir dönem Genel Başkan Yardımcısı bile yapılan Birgün Ayman Güler, Meclis'te "Türk Ulusu ile Kürt Milliyeti eşit olamaz" dedi.
Ortalık alabildiğine karıştı. Zaten fırsat kollayan CHP Adıyaman Milletvekili Salih Fırat da partisinden istifa etti.
Sonuç ortada. "Yeni CHP" diye diye getirdiği isimler, Kılıçdaroğlu'nun başına iş açtı. Beklenen oldu. CHP'de kırılma başladı.
Şimdi bu tabloya bakıp da "CHP iyi yönetiliyor" diyebilir misiniz?