Şimdi yazacaklarım pek çok insanın ezberini bozacak cinsten. Özellikle de her sıkıştığında batıyı örnek gösterip "Ah Avrupa, ah" diyenlerin:
- Avrupa'da olsa bunlar yaşanır mıydı?
Yaşanır, yaşanıyor ve bundan sonra da yaşanabilir. Hem de Türkiye'de yaşananlardan çok daha fazlası.
İşte örnekleri:
Kazım Rajavi, İran'lı rejim muhalifi bir isimdi. İran gizli servisi tarafından izleniyor ve ortadan kaldırılması için sürekli planlar yapılıyordu. İran, sonunda amacına ulaştı. Kazım Rajavi, Paris'te düzenlenen bir suikast sonucu öldürüldü.
Katilleri iki kişiydi ve yakalandılar.
İlginçtir, bu kişiler daha önce İsveç'te de suç işlemişlerdi. Bu yüzden İsveç makamları Fransa'ya başvurarak iadelerini istedi. İsveç'in bu talebi, Fransız ilgili mahkemesinde görüşüldü. Mahkemeden İsveç'e iade edilmeleri kararı çıktı.
Ama iade gerçekleşmedi!
Neden mi? Çünkü, Başbakanlık devreye girdi ve bir açıklama yapıldı:
- Fransa'nın ulusal çıkarları sebebiyle bu iadeyi gerçekleştiremeyiz.
"Ulusal çıkarlar" öne çıktı. Mahkeme kararı hiçe sayıldı. Hukuk ayaklar altına alındı. Fransa, belli ki İran'dan çekindi. İran'ın, "İade gerçekleşirse Fransa'yı karıştırırız" tehdidine boyun eğildi. "Başa bela almama" politikası, uluslararası antlaşmaları rafa kaldırttı.
* * *
Şimdi gelelim, bütün Türkiye'nin atladığı bir olaya...
Adem Uzun, Fransa'da yakalanan bir KCK'lı. Şu anda yanındaki iki kişi ile birlikte cezaevinde yatıyor.
Çünkü, PKK adına güdümlü tanksavar füzeleri temin etmeye çalışıyordu. Uzun süredir Fransız istihbarat birimleri tarafından izleniyordu. PKK adına 1,2 milyon Euroluk tanksavar mukavelesi yaptıktan sonra suçüstü yakalandı.
Olayın üzerinden aylar geçti. Türkiye, Adem Uzun'ın iadesini istemedi.
Hoş, istese de sonuç değişmeyecek. Bu iade gerçekleşmeyecek. Çünkü, Kürdistan Ulusal Kongresi, Fransa'yı açıktan tehdit etti:
"En ufak bir yanlış yapılırsa, Fransa'nın ulusal çıkarlarını vururuz."
* * *
Fransa'da geçtiğimiz yıl üç önemli siyasi cinayet işlendi...
Ocak ayı başlarında Irak asıllı İngiliz vatandaşı Saatd el Hill, eşi, annesi ve bir Fransız bisikletçi ile birlikte katledildi. İngiltere olayın siyasi bir cinayet olduğunu açıkladı.
Aradan tam 1 yıl geçti. Katiller ortada yok.
Dünyanın pek çok bölgesindeki yasa dışı suç örgütlerinin Paris'te büroları var. Tamil Gerillaları da bunlardan biri. Tamil Gerillalarının Paris Temsilcisi Mathinthiran bu enformasyon bürosunun önünde uğradığı silahlı saldırıda öldü.
Fransız makamları, olayın "siyasi boyutlarının bulunduğu" yönünde açıklama yaptı.
Buna rağmen silahlı saldırıyı gerçekleştirenler yakalanamadı.
Güney Fransa'da 3 Fransız askeri öldürüldü. Resmi makamlar, yine "siyasi cinayet" açıklamasını yaptı.
Onların katilleri de sırra kadem bastı!
Bu olaylara geçmişte Paris'te diplomatlarımıza karşı gerçekleştirilen ve failleri yıllardır yakalanamayan Ermeni saldırılarını da eklemek lazım.
* * *
Peki, uluslararası terörle mücadelede böylesine çekingen davranan, "görmedim, bilmiyorum" tavrı sergileyen Fransa, geçtiğimiz günlerde ne yaptı? Mali'ye asker gönderdi. Mali Hükümeti'ne karşı eylem yapan "teröristlerle" bizzat çatışmaya girdi.
Çünkü, Mali'de Fransa'nın önemli çıkarları var! İşte Fransa böyle bir ülke! O yüzden, Paris'te üç PKK'lı teröristin öldürülmesinin ardından takındığı tavrı yadırgamamak lazım.
Bakmayın batının sürekli olarak terörle mücadele nutukları atıp, süslü laflar etmesine.
Emekli Büyükelçi Onur Öymen, yılların tecrübesi ile bunların hepsinin kağıt üzerinde kaldığını söylüyor. Fransa'nın yıllardır sürdürdüğü "çifte standart" bugün de devam ediyor.