Tarihi 28 Ekim 2010

Nezaket dönemi bitti

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı seçildiğinde, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den ciddi destek almıştı...
Bahçeli, Kılıçdaroğlu'na nezaket dolu sözler ve övgüler gönderdi. Yetmedi, SSK Genel Müdürlüğü sırasında MHP'lilere ciddi sıkıntılar çektiren Kılıçdaroğlu'nun bürokratlığını bile övdü:
- Kendisi başarılı bir bürokrattı...
Kurmayları, o dönemi yaşayan MHP'lilerden tepki alan bu cümleyi, "nezaket sözcükleri" olarak değerlendirdi:
- Büyütülecek bir konu değil. Genel Başkanımız, kendisine başarılar dilerken nazik bir üslup kullanmıştır.
Aradan bir süre geçti. Bahçeli, Kılıçdaroğlu konusunda farklı bir görüntü vermeye başladı. Zaman zaman eleştirilerinin merkezine Ana Muhalefet Liderini yerleştirdi.
Kılıçdaroğlu için "şark kurnazı" dedi.
Samimi olmadığını söyledi.
Daha da ileri gidip, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak "tek bir değerli fikrinin bulunmadığı" değerlendirmesini yaptı.
Bahçeli'deki bu tavır değişikliğinin iki sebebi var:
1) MHP'den CHP'ye oy kayması tehlikesi.
2) Genel olarak oy kaybetme riski.
Daha da açarsak...
Her partide olduğu gibi, MHP'ye de oy veren farklı yapıda insanlar var. Bir grup, her şart altında sandığa gidip MHP'ye oy veriyor. Diğer grup ise, sadece sempati duyuyor. MHP'ye oy vermiş, ama gelecekte bir başka partiyi destekleme ihtimali var.
MHP yönetiminin referandum öncesinde sergilediği CHP'ye yakın tavır, iki farklı etki doğurdu:
Birincisi, MHP'ye sempati duyan seçmenin, CHP'ye de benzer duygularla yaklaşmasına yol açtı. Kılıçdaroğlu'nun arkasından estirilen rüzgâr, o kesimi de etkiledi. Onların içinden "Kılıçdaroğlu'na da oy verebilirim" diyenler çıkmaya başladı.
İkincisi, tam tersi bir durum gelişti. CHP ile yakınlaşma, geleneksel MHP seçmenini rahatsız etti. MHP'nin de CHP ile aynı mesajları vermesi, tepkileri ve huzursuzlukları da beraberinde getirdi.
Kılıçdaroğlu'nun, "genel af" talebine ilişkin sözleri ise, tepkilerin üzerine tuz biber ekti!
Ak Parti, referandum kampanyası sırasında bu durumu gayet iyi kullandı.
Referandum sonuçlarını değerlendiren MHP de gidişatın farkına vardı. Nezaket dönemi rafa kaldırıldı. Kılıçdaroğlu ve CHP'ye yüklenme dönemi başladı.
Söylemler de giderek sertleşti.

SABAH ŞERİFLERİ HAYROLSUN

Önce, bütün siyasi partilerimiz el ele verip uzlaştılar. Güvenlik kuvvetlerine taş atan çocukların cezaevlerinden çıkarılması gerektiği konusunda fikir birliğine vardılar.
Ardından, TBMM'de gerekli adımlar atıldı. Bu konuda yasal değişiklikler gerçekleştirildi. PKK'nın sık sık kullandığı taş atan çocuklara ilişkin düzenlemeler yapıldığında, herkes ayakta alkışladı.
Sonra tahliyeler başladı...
Bizim medya, günlerce cezaevlerinin kapısında bekledi. Yeni düzenleme ile tahliye edilen çocukların peşinden koşuldu. Onlarla sayfalar dolusu söyleşiler yapıldı.
Taş atan çocuklar, "Pişman değiliz, gerekirse yine yaparız" dediler.
Gazetelerimiz, bu sözcükleri başlıklara çıkardı.
Uyarılar ve dikkatli olunması yolundaki tesviyeler bir kenara atıldı. Yapılan düzenlemeler, "bayram havası" içinde kutlandı.
Aynı kesim, şimdi de dövünmeye başladı!..
Diyorlar ki:
- Bu düzenlemeden Hırant Dink'in katili, Ogün Samast da yararlanacak, olmaz böyle şey.
Doğru yararlanacak. Ortada yadırganacak bir durum yok. Hukukun evrensel kuralları belli. Ogün Samast da cinayeti işlediği tarihte 17 yaşında olduğu için O'na da aynı kurallar uygulanacak.
Şimdi, dövünüp karalar bağlayanlara "günaydın" demek gerekiyor!