Tarihi 27 Ekim 2010

Başbakan dikkat etsin!

Pek fazla büyütülmedi, çok öne çıkarılmadı, ama Başbakan oldukça önemli sözler söyledi. Bir nikâh töreninde yine en az üç çocuk istedi. Bu defa sebebini de açıkladı:
- Ülkenin, milletin nitelikli nesillere ihtiyacı var. Yıllarca Türk Milletinin kökünü kurutmaya çalışanlar ve milletin yaşlanması için gayret sarf edenler oldu.
Ardından, herkesi dikkatli olmaya davet etti:
-Sorumluluk mevkiindeki bir insan olarak, Başbakan olarak, vatanımı, milletimi çok sevdiğim için bu hassasiyeti hatırlatıyorum.
Başbakan,
siyasetçilerimizin özellikle kaçtığı bir alana girdi. Pek kimsenin dile getiremediği doğruları söyledi.
Tarih, bu milleti dilediği gibi yönlendirmek ve kökünü kurutmak için gösterilen çabalarla dolu...
***

Önce, yakın tarihten başlayalım...
Adnan Menderes, kendisine çizilen çizgilerin dışına çıkmıştı. Milli Koruma Kanunu'nu ciddi biçimde uyguluyordu.
Ayrıca, Rusya'ya yakınlaşmıştı. Birilerine göre, yoldan çıkmaya başlamıştı!
1960 Darbesi yapıldı, darağacına gönderildi.
İhtilalin arkasında Amerika vardı.
Darbeciler, bu yüzden ilk yaptıkları açıklamada bir noktanın altını önemle çizdiler:
- NATO'ya ve CENTO'ya bağlıyız.
Bizzat rahmetli Alparslan Türkeş anlatmıştı: İhtilalin ardından Başbakanlığın giden ve gelen evrak bölümlerine birer ABD'li uzman yerleştirildi. Türkeş, Başbakanlık Müsteşarlığı'na gelince ikisine de yol verdi. Bu yüzden ciddi baskı altına alındı.
***

Bayram değil, seyran değildi. 1932'de, ABD Kara Kuvvetleri Komutanı General McArthur, Ankara'ya geldi.
Japonya'yı işgal eden adam olarak tarihe geçen McArthur, uzun süre Türkiye'de kaldı ve Atatürk'le defalarca görüştü.
Türk Tarih Mecmuası, o görüşmelerden birinde Atatürk'ün, AB'li generale şunları söylediğini yazdı:
- Allah bana sağlık ve ömür verirse, Musul ve Kerkük'ü alacağım. Adalar ve Selanik dahil, Batı Trakya'yı da Türkiye sınırlarına katacağım.
Batı'ya göre, Atatürk iyice yoldan çıkmıştı!
Bu sözlerinin ardından, kendisiyle ilgili kararın verildiğini ve Atatürk'ün zehirlenerek öldürüldüğünü iddia edenlerin sayısı hiç de az değil!
Denir ki:
- Zehirlendiği ortaya çıkmasın diye gömülmedi ve tahnit (mumya) edildi.
***

Şimdi biraz daha geriye gidelim...
1860'lı yıllarda Karadağ'ın Baş Papazı ve Kralı olan Negoş tarafından belli prensipler ortaya atıldı. Bütün Balkanlar ve Batı'da kabul gören bu prensiplerin özü şuydu: "Türk pisliğini Dünya üzerinden kazımamız lazım. Bütün Türkler öldürülmeli, hatta bu pisliğin kokuları bile ortadan kaldırılmalı."
Aslında Negoş yeni bir şey söylememişti.
Türklere karşı Haçlı Seferlerini başlatan Papa 2. Urban, baştan fetvayı vermişti: "Türklere karşı zalimce davranılmalı, bulundukları yerde öldürülmeli."
Daha pek çok örnek var... Bu işin takipçisi olan Papa İnosent'i de unutmamak lazım.
Bunlara bir de bundan 30-40 yıl önce Türkiye'nin özellikle belli bölgelerinde başlatılan doğum kontrol seferberliğini ekleyin. Üzerine de finansmanı hangi ülkelerin sağladığını koyun.
Tablo açıkça ortaya çıkıyor...
Başbakan doğru söylüyor. Tarih, bu milletin kökünü kazıma çabaları ile dolu!
***

Başbakan çok doğru söylüyor, söylemesine de... Bu coğrafyada, bu tür doğruların söylenmesi ve istenmeyen adımların atılması, birilerini çok rahatsız ediyor. Durum bu olunca, karşı saldırılar da beraberinde geliyor.
Onlar rahatsız da olsalar, Başbakan, doğru bildiklerini her geçen gün daha da açarak söylemeye devam ediyor...
İyi oluyor, olmasına da... Yine de Erdoğan'ın, dikkatli ve tedbirli olmasında fayda var!