Tarihi 22 Ekim 2010

Önce dinle sonra vur

Yargı, uzun süredir Türkiye'nin gündeminde. Herkes, yargı ile ilgili değerlendirmeler yapıyor, hakimlere yönelik eleştirilerini dile getiriyor. Genellikle de "Yargı siyaseti bıraksın, kendi işine baksın" deniliyor.
Almanya'da ise durum farklı... Yargıçlar, gırtlaklarına kadar siyasetin içinde. Siyasi partilerin toplantılarına bile katılıyorlar. Kimse de çıkıp tepki göstermiyor:
- Böyle rezalet olur mu? Çünkü, orada bu son derece doğal bir durum!
Bundan bir süre önce, Türkiye'den bir grup yüksek yargı mensubu, Almanya'yı ziyaret etti. Alman sistemi ile ilgili incelemelerde bulunuldu. Görüldü ki, Türkiye'den oldukça farklı bir yapı var:
Berlin'de, bir yargıç ikinci iş yapabiliyor.
Cübbesini çıkardıktan sonra film setlerine koşuyor. Sinema sektöründe çalışıyor. Mesai saatleri dışında dizi filmlerde görev alıyor.
Herhangi bir rahatsızlık gösteren yok.
Bir başka yargıç Sosyal Demokrat Parti'nin üyesi. O da mesai saatleri dışında parti binasına girip çıkıyor, toplantılarına katılıyor. Yargıcın parti üyeliği tartışma konusu yapılmıyor.
Türkiye'de ise, durum çok farklı. Bir yargıcın film setine gitmesi de, siyasi parti toplantılarına katılması da suç. İşte bu yüzden Türk yargıçlar, Alman meslektaşlarına sordular:
- İçinizde parti üyeleri var. Siyasi partilerin toplantılarına katılıyorlar.
Sonra da o parti içinde görev yapan arkadaşlarının davalarına bakıyorlar.
Nasıl olur bu? Bu durum kayırma ve iltiması da beraberinde getirmez mi?
Almanlar, "O kadar paranoyaya gerek yok"
cevabını verdiler:
- Eğer bu mantıktan hareket edersek, et yemeyen bir hakimin, et yiyenlerin davalarına da bakmaması gerekir.
***

Almanya
'da siyaset ve yargı iç içe...
Buna rağmen, hakimlerin aldıkları kararları tartışan yok. Orada, kimse "yargı siyasallaşıyor" türünden iddialarda bulunmuyor. Kimsenin aklına "Falanca partili yargıç, filanca partilinin davasına bakmamalı" türünden düşünceler gelmiyor.
Bizde, yargıçlar sözde siyasetin uzağında...
Buna karşılık, yıllardır yargı ile siyaset bağlarından söz ediyoruz. "Yargının siyasallaştığı" tartışmalarını sürdürüp gidiyoruz. Bitmedi, dahası var...
Orada, yargı kararları pek fazla tartışılmıyor.
Maşallah bizde yargı tarafından alınan ve tartışma konusu yapılmayan kritik karar yok.
Ya onlarda, ya da bizde bir sakatlık var!
***

Almanya'da, yargıçların ülke meseleleri ile ilgili görüş bildirmemeleri konusunda bir kısıtlama yok. Kendileri ile ilgili konularda da, ülkeyi ilgilendiren meselelerde de rahatça görüş açıklayabiliyorlar. Bizde ise bunun imkanı yok.
Alman yargıçlar konuşuyorlar, ama tartışma konusu yapılmıyorlar. Bizim yargıçlar konuşmuyor, ama alabildiğine tartışılıyorlar.
Burada da bir gariplik var!
***

Bizdeki durum bu olunca, bazı yargıçlar soruyorlar:
- O tartışma konusu değil, ben alabildiğine tartışılıyorum. O serbest, ben kısıtlanıyorum. Ben Alman yargıcından daha mı aşağılığım? Yoksa daha mı tehlikeliyim? "Hep biz eleştiriliyoruz" diyorlar:
- Adamı serbest bırakıyoruz, yerden yere vuruyorlar. Zaman aşımından dava düşüyor, biz suçlanıyoruz. Biz miyiz bunun sorumluları? Artırsınlar cezaları, zaman aşımının süresini uzatsınlar, biz de ona göre karar verelim.
Yargının penceresinden bakıldığında görünenler bunlar. Onlar da "vuracaksan yine vur, ama önce dinle" diyorlar.
Haksız da sayılmazlar!