Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 25 Kasım 2020

Avrupalı haydutlar!..

Avrupalı haydutlar!..

İstanbul'dan Libya'nın Misrata kentine gıda malzemesi ve boya götüren 16 bin tonluk Roselina-A adlı kargo gemisine yönelik Yunan-Alman ortak tacizi, birilerinin bir türlü anlamak istemediklerini anlayabilmeleri açısından net bir örnek...

Avrupalı ya da genelde Batılı denilen makule açısından en önemli konu menfaattir. Menfaatleri söz konusu olduğunda uluslararası kural filan tanımaz, ihlal ederler. Dahası kuralları ihlal etmeleri ile alakalı olarak muhataplarını suçlayabilecek kadar da yüzsüzdürler. Rosalina-A baskınında olduğu gibi…

Uluslararası kurallara göre aranması mümkün olmayan gemiye silah zoruyla baskın düzenliyor, 16 saat arayıp bir şey bulamayınca da 'Türkiye gemiyi aramamıza mani oldu' diye feryat ediyorlar…

Yaptıklarının tam olarak korsanlık olduğunu onlar da biliyorlar muhakkak. Ancak, Türkiye'nin haklarını koruma konusundaki kararlı tavrı sebebiyle, işlerine yarayabilecek şeyler bulmaya o kadar odaklanmışlar ki, gözleri uluslararası hukuk filan görmüyor.

Şükür, gemide bulunan boyaları, Libya'daki silahların boyanması için götürüyorlardı ya da benzeri saçma bahaneler duymadık henüz. Ama yakın zamanda onların ya da içimizdeki uzantılarının bu türden suçlamaları ile karşılaşmamız sürpriz olmaz… Ahlaksız olmalarına ek olarak etik dedikleri kavramla da alakaları yok çünkü.

Aramak istiyorlarsa, öncesinde Türkiye'den izin istemeleri gereken gemiye palas pandıras baskın düzenlemelerine sebep olarak, yaklaşan AB Zirvesi öncesi Türkiye'yi köşeye sıkıştırma niyeti gösteriliyor. Baskın yaptıkları gemide işlerine yarayabilecek bazı şeyler bulabileceklerini ümit ediyorlardı belli ki.

Gemiye yapılan kuralsız baskınla varmaya çalıştıkları hedefin, daha büyük bir kuralsızlık yapabilmelerine malzeme bulmak olduğu, malum. Eğer gemide işlerine yarayacak bazı şeyler bulabilselerdi, Türkiye'ye yönelik baskılar için diğer Avrupa ülkelerini ikna edebilmek için ellerine koz geçirmiş olacaklardı.

Güçleri yeterse!..

Akdeniz'deki baskının Almanlara ait bir gemiyle yapılması, Fransa ve Yunanistan'ın açıktan yapmaya çalıştıklarını bu ülkenin de desteklediğine işaret. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini engelleyerek, buradaki zenginliklere kendileri ya da işbirliği içinde oldukları enerji şirketlerinin konması, Almanya'nın da menfaatine herhalde.

Millet olarak bilmemiz gereken temel esas ise, Fransa, Almanya ve Yunanistan'ın yapmaya çalıştıklarının netice olarak bize neler kaybettireceği.

Söz konusu ülkelerin ve tabii ki onları teşvik ettikleri anlaşılan küresel enerji şirketlerinin derdi, Akdeniz'e en uzun kıyı şeridine sahip olan Türkiye'nin ve KKTC'nin Doğu Akdeniz enerji kaynaklarındaki haklarını gasp edebilmek.

İçimizdeki uzantıları herhangi bir beis görmese de, Libya'ya yük götüren gemiye yönelik haydutluğa bile imza atmaktan çekinmeyenler var karşımızda. Uluslararası hukuka rağmen bunu yapabilenlerin, Akdeniz'deki enerji haklarımızı gasp edebilmek için çok daha vahim ihlallere imza atabilecekleri de çok net. Tabii güçleri yeterse…

Güçleri ancak haydutluk yapmaya yetenlerin, daha fazlasına güç yetirebilmelerinin bizi zayıflatmaktan geçtiği ve bunu sağlayabilmek için içimizdeki uzantılarını kullandıkları, malum.

Zayıflatma girişimlerini tek tek saymak gereksiz. Avrupalılar gibi 'Akdeniz'de ve Libya'da ne işimiz olduğunu' sorup duranların, nelere mani olmaya çalıştıklarını düşünmek yeterli.

Haydutlarla baş etmek, kolay. Ama onlardan da zararlı olabilen içimizdeki uzantılarına da dikkat kesilmemiz gerek…