İstanbul caddelerine asılan İBB imzalı 'birlikte başardık' afişlerini görünce, 16 milyondan birisi olarak birlikte başardığımızın ne olduğunu düşündüm…
İstanbul emanet alınan halinden bir adım daha ileri götürülmüş olsaydı, bir başarı olduğunu elbette kabul ederdik, İstanbul'da yaşıyoruz çünkü… Ama bırakın ileri gitmeyi, yerinde saydığını söylemek bile güç…
Yapılamayan ya da düpedüz yapılmayan hastane yolu, iptal edilen ya da yarım kalan metro hatları ve tüneller, kokmaya başlayan Haliç; bitirilme aşamasında durdurulan meydanlar, tesisler, otoparklar…
Altında kalınan büyük iddialar ve yalanlar, işlerinden edilen insanlar, hizmetlerin hepsine yapılan ölçüsüz zamlar ve benzerleri başarı ise diyecek bir şey yok.
Ancak, bunların başarı hanesine yazılamayacağı çok açık. Haliç'ten yükselmeye başlayan kötü kokular da 'Temel Atmama Töreni'nin aslında bir gaflet olduğunu haykırıyor.
Hizmetteki 1. yılı yaklaşırken katıldığı bir TV programında söze, 'İstanbul tabii çok büyük bir kent' şeklinde başlamıştı İBB Başkanı İmamoğlu… 1 yılda İstanbul'un çok büyük bir kent olduğunu anlamış olması da az bir şey değildi aslında.
Mahalli ya da genel iktidarlar açısından işbaşına gelişlerinin 100. günü ve hele de 1. yılı oldukça önemli bir göstergedir. Gerçi bir de 500. gün meselesi vardır. Ama ilk yüz gün değilse de hizmette geçen ilk yıl, işbaşında bulunanların yaptıkları ve yapabilecekleri konusunda ciddi fikirler verir.
Belediyelerde geçen 1 yıldan sonra, işbaşına gelen başkan ve kadrosunun o ildeki hizmetlerin sürekliliği, çeşitlendirilmesi, geliştirilmesi ve daha ileri aşamalara taşınması konusunda yaptıklarının ve tabii yapmaya niyetli olduklarının kamuoyu tarafından net bir fotoğrafı çekilebilir.
Hizmetlerin bugünkü durumu ve gelecekteki hali konusunda fikir edinmek açısından İstanbulluların çekecekleri bu fotoğraf için geçen 1 yılın yeterli olmadığı, belki detay...
Esas mesele ise 'her şeyin çok güzel olacağını' söyleyerek işbaşına gelenlerin İstanbul için hazırlıksız oldukları…
Bu fotoğraf başka…
İstanbul'un çok büyük bir kent olduğunu nihayet anlayan Başkan'ın, 'İstanbul'a bir yılda neler yaptınız' sorusuna cevaben '12 ayda ancak fotoğraf çekersiniz' demesi, henüz kendilerinin fotoğraf çekme aşamasında olduklarını gösteriyor. Şehri daha yeni tanımaya başlamışlar yani…
Haksızlık etmemek açısından bu 1 yılın son birkaç ayının Kovid-19 salgını sebebiyle olağanüstü şartlarda geçtiğini unutmadık tabii.
Salgın sürecinin birçok konuda olduğu gibi belediye faaliyetleri açısından da sıkıntılar getirdiğine itirazımız yok. Ama İBB, salgın döneminde üzerine düşenleri yerine getirmemek için çırpındı adeta…
Salgın sürecinde ayrı baş çekme hevesine kapılarak kendisine göre bilim kurulu oluşturması filan bir tarafa. Sadece şu meşhur Fazilet Durağı ile ilgili kuyruklu yalanlar bile, yönetimdeki zihniyet konusunda fikir vermeye yeterli.
Yalan olduğu herkesçe bilinen bir iddiaya ısrarla sahip çıkmak, olmayan görüntüleri izlerken 'kanının donduğunu söylemek' ve benzeri atraksiyonları, belki yandaşlar önemsemeyebilir. Ama bütün bunları insanımızın takip ve not ettiğini de unutmamak gerekli.
Toplu ulaşım vasıtalarının sosyal mesafe kurallarına göre ayarlanması hususunda karşılaşılan zorluklar, İstanbulluların asla unutamayacakları arasındaki yerini çoktan aldı bile.
Gelişmeler İBB yönetiminin, başta 'her şeyin çok güzel olacağını' zannedenler olmak üzere İstanbulluları üzeceğine işaret ediyor.
Ancak belli ki en sonunda İBB Başkanı çok daha fazla üzülecek…