ABD Başkanı Trump'un, sahibi olduğu varlıkların bazılarını bağışlıyormuş gibi Filistinlilerin topraklarını İsrail'e verdiklerini söylemesi ve taraflardan birisi işin içinde olmadığı halde tek taraflı hazırlanan metne 'Yüzyılın Anlaşması' adını vermesi, gülünç…
Dünya üzerindeki bütün problemlerin anası olarak kabul edilen meselenin ana unsuru olan Filistinlilerin fikirleri bile alınmadan hazırlandığı anlaşılan saçma-sapan bir metni 'yüzyılın anlaşması' olarak lanse etmek, gücün verdiği şımarıklıktan.
'Biz yaptık oldu' mantığı ile hazırlandığı anlaşılan planda, Batı Şeria ve Gazze'de yaşananlara ek olarak ülkelerine dönmeyi bekleyen milyonlarca mülteci sebebiyle Filistin meselesinin günümüzde aldığı halin zerre kadar hesaba katılmadığı, çok açık.
Yoğun propaganda faaliyetleri sebebiyle bazılarınca pek bilinmese de, 'En iyi Filistinli ölü Filistinlidir' bakışına sahip Netenyahu ve ikinci defa seçilebilmek için onun her dediğini yapmaya hazır Trump'tan başka türlü bir plan beklenmezdi zaten.
Her iki ismin yakınlarda yapılacak seçimlerde tekrar başarı kazanabilme ihtimalini yükseltebilmek için bu işi yaptıkları, malum. Ama, dünya görüşleri ile yapmaya çalıştıklarının çakıştığını da akıldan çıkarmamak gerek.
ABD'de açıklanan saçma sapan planın akşamdan sabaha uygulanması gibi bir durum yok. Ama, dünyadaki cari sistemin ne kadar acınacak durumda olduğu gerçeğini düşünerek, Filistin konusunda işlerin bundan sonra daha da zorlaşacağını söyleyebilmek mümkün.
Donald Trump ve Binyamin Netenhyahu'nun kural tanımama ve gücü haklılığın temel esası kabul etme anlayışları hatırlandığında, ciddi birtakım neticelerle karşılaşabilme ihtimalini akıldan uzak tutmamak gerekiyor.
İsrail canavarını vaktiyle bölgenin ve Filistin'in başına bela eden Birleşmiş Milletler'in, kendisini tamamen yok sayan bu plan karşısında sadece bir inilti çıkarabilmesi, meselenin en vahim yönlerinden birisi…
Büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması sürecinde BM üyelerinden sadece birkaçının desteğini alabilirken, 128 ülkenin hayır cevabı ile karşılaşan ABD'nin Filistin meselesinde adaletli bir çözüm bulabileceği zaten beklenmiyordu.
Gün doğmadan…
Türkiye ve kendisine İslam Ülkesi denilmeyi hak eden ülkelere ek olarak büyük tepkisi ile karşılanan dayatma plana, ABD'nin ve dolayısıyla İsrail'in kuklaları mesabesindeki bazı halkı Müslüman ülkelerin de destek vermeleri, şaşırtıcı olmadı elbette…
ABD ve İsrail'in güya barış Planı adı verdikleri belgeyi hazırlarken danıştıklarının kuklaları olduğu zaten biliniyor. Filistinlilerle en ufak bir gönül bağı bile bulunmayan ve gerekirse o toprakların tamamını İsrail'e peşkeş çekebilecek kadar seviyesiz olanları danışman diye yutturmak, oyunun bir başka yönü.
Güya danışman statüsündeki iki ülke dışındaki kuklaların da koroya katılmalarının an meselesi olduğunu söyleyebiliriz. Koltuklarını ABD'ye borçlu olup, eğer bu ülke isterse kısa sürece alaşağı edilebilecek olanların Filistinlileri, İslam'ı ya da Araplığı düşünmeleri zaten beklenmez…
Yine de, bireysel istekleri söz konusu olduğunda sahiplerine çeşitli şekillerde kapris ya da naz yapabildikleri bilinen bu kuklaların, Filistin konusunda bu kadar kolay teslim olabilecekleri, daha da açıkçası, bu kadar alçalabilecekleri beklenmiyordu…
Durum çok kötü gözükse de, Filistin meselesi ile ilgili farkındalığın dünya çapında arttığı bir zamandayız ve bu hakikaten önemli…
Yapacak başka şeyimiz yoksa, dua edelim… Gün doğmadan neler doğar sözünü de unutmadan tabii…