Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 3 Kasım 2019

Yenilginin acısı…

Yaptıklarınızın düşmanlarınız tarafından nasıl değerlendirildiği, doğru yapıp yapmadığınızı anlamakta kullanabileceğiniz metotlardan birisidir.

Türkiye'nin son dönemlerde Suriye'nin kuzeyini terörden arındırmak için yaptıklarını cezalandırmak isteyenlerin attıkları adımlar, doğru yolda olduğumuzun açık delilleri. Gerisi laf ü güzaf…

Bazılarına şaşırtıcı gelse de, ABD'nin yaptıklarının ilk olmadığı gibi son olmayacağını da biliyoruz. Son yaşananları, kitabında dürüstlük yazmayan bir gücün Türkiye'nin yerinde müdahalesiyle geri adım atmak mecburiyetinde kalışının acısını çıkarma çabası olarak değerlendirebiliriz.

Yapılan anlaşmalar, mutabakatlar ve verilen sözler, ABD açısından stratejik hedeflere giden yoldaki taktik durumlardan ibaret. ABD, haklılığın temelini güç olarak biliyor ve istediklerini mutlaka yapabileceğine, mani olanı da cezalandırabileceğine inanıyor belli ki…

Küresel enerji şirketlerinin ve İsrail'in menfaatleri için çabalayan ABD, sahada muharip asker bulundurmadığı ve lejyonerlerle iş tuttuğu için rahat. Parasını ödeyip istediğini yaptırdıklarını yüz üstü bırakmayı normal karşıladığı da biliniyor. Yakın tarih bu yöndeki uygulamalarla dolu.

Taşın altına parmaklarını bile koymayan Avrupa ülkelerinin her durumda rol kapma yarışına girmeleri de, alışık olduğumuz bir durum. Bir yandan Barış Pınarı Harekatı'nı kınarken, bir yandan da Türkiye'nin oluşturacağı güvenli bölgeyi uluslararası hale getirme yönünde teklifte bulunmaları, bundan.

Batılı güçler için önemli olan tek şey menfaatleri. Ve buna ulaşabilmek için çiğnemeyecekleri herhangi bir kural da henüz yazılmış değil.

Kıssadan hisse ise şu: Ne ABD'nin ve ne de Avrupa ülkelerinin, başta Suriye olmak üzere herhangi bir meseleye uluslararası kurallara uygun bir şekilde yaklaşmalarının mümkün olmadığı, bir kez daha ortaya çıktı.

Türkiye'ye düşen ise, yapması gereken her ne ise onu yapmak ve bu hususta dışarıdan ve içeriden gelen çatlak seslere zerre kadar ehemmiyet vermemek… Ülkemizin yaptığı da zaten bu…

ZIRCAHİLLER…
ABD Temsilciler Meclisi'nin 400 üyesinin haritada yerini bilip bilmedikleri bile şüpheli olan Türkiye'yi köşeye sıkıştıracağını düşündükleri tasarılara aşkla 'evet' dediklerine göre, ne yaptıklarının farkında olup olmadıkları, önemli.

Temsilciler Meclisinde kabul edilen tasarıların kesinleşebilmesi için bundan sonra uzun bir yol olsa bile, bunlar netice olarak ülkemizi ve Türkiye-ABD münasebetlerini ciddi şekilde etkileyebilecek şeyler.

Soykırım iddialarına evet diyen bu 400 üyenin hiç birinin, '1915'te ne oldu, neden oldu, nasıl oldu ve hakikaten diasporadaki Ermenilerin dediği şeyler mi oldu', gibisinden sorulara verebilecek cevapları olmadığı, kesin.

Üyeler açısından önemli olanın, doğru ya da yanlış yapmak değil ABD'nin çıkarları olduğu da belli. Eğer Türkiye Barış Pınarı Harekatı ile ABD'nin PYD-YPG'ye kurdurmayı düşündüğü terör koridorunu engellemeseydi, bu tasarılar Temsilciler Meclisi'nin gündemine gelir miydi sorusu, meselenin püf noktası...

Hepimiz iyi biliyoruz ki, eğer Türkiye Barış Pınarı'nı başlatmasa ya da başlattıktan sonra ABD'nin tehdit ve şantajlarına boyun eğip durdursaydı, bunlar yaşanmazdı.

Hainler hariç olmak üzere, hiç birimizin 'ABD'yi kızdırmanın ne alemi vardı, Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridoru kurmalarına müsaade etseydik keşke' deme lüksü yok…

ABD'nin son tasarıları doğru yolda olduğumuzu gösterdiğine göre, dünya karşımıza dikilse de devam etmemiz gerektiğini söylemeye bile gerek yok...

Durmak yok, yola devam…