Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 14 Ağustos 2018

Yoldaki muz kabuğu!..

Münasebetsizlik saymayın ama, halimizle meşhur Karadeniz fıkralarından birinin yakın alakası var gibi...

Hani Temel (Dursun da olabilir), yolda giderken önünde bir muz kabuğu olduğunu görür ve fıkra gereği söylenir: 'Ula yolda muz kabuğu var, gene düşeceğiz!'

Temel ya da Dursun'u Türkiye, yoldaki muz kabuğunu da ABD Doları olarak düşünürsek, fıkra anlamını buluyor.

Haydi dolarla tanışmaya başladığımız ilk yıllardakini saymayalım ama 1990 sonrası yaşadıklarımıza bakıldığında, ABD Doları yüzünden canımız epeyce yanmış. Bu da gösteriyor ki, dolar hayatımızda olduğu sürece krizlerle karşılaşma ihtimalimiz hep mevcut...

Buradaki en önemli mesele, ülke olarak krize sebebiyet verebilecek bazı adımlar atmamış olsak bile, birilerinin düğmeye basarak ortalığı karıştırabilme imkanına sahip oluşu.

Daha önce yaşananların bir şekilde izahı olsa bile, dolardaki son dalgalanmayı sadece uluslararası piyasalardaki gelişmelerle izah mümkün değil. Ekonomik gidişatımızın böylesi bir dalgalanmaya sebebiyet vermeyecek kadar sağlam olduğu da açık.

90 sonrası yaşadığımız ve adına kriz denilen gelişmelere bakıldığında, bunların gerek iç ve gerekse dış birtakım şartlar tarafından tetiklendiğini söyleyebiliyoruz.

1994'de yaşadığımız ekonomik krizde TL'nin değer kaybı yüzde 174... 1998-99 krizinde yüzde 163 değer kaybı söz konusu... 2000-2001 krizinde ise yüzde 203...

2016'dan beri boğuşmak mecburiyetinde kaldığımız ve artık tersine döneceğini umduğumuz sürecin faturası ise yüzde 130 civarında...

1994 krizi, fiiliyatın resmileşmesi gibiydi bir anlamda. 1998-1999 krizi de ceberut bir zihniyetin arkasına sığınıp devletin kasasını soymaya çalışanlar sebebiyle kaçınılmaz hale gelmişti. 1999'da yaşanan iki büyük deprem de krizin ağırlığını artıran sebepler arasındaydı.

Uğraşıyorlar, uğraşacaklar da...

Post modern darbe olarak tanımlanan 28 Şubat süreci, ideolojik kılıf giydirilmiş bir soygun harekatıydı ve ekonomiye ödettiği esas fatura da 2000-2001 krizi ile karşımıza çıktı.

Birçok ülkeyi alt üst eden 2008 Küresel Ekonomik krizi ise, AK Parti hükümetinin dirayeti sayesinde bizi teğet geçti.

2013'te tam da IMF'ye olan borcumuzun bitirildiği ve enflasyonun nerdeyse negatife indiği bir süreçte başlayan Gezi Olayları ve ardından gelen 17-25 Aralık, birilerinin ülkemizin dik durma kararlılığından hoşlanmadıklarının işaretiydi.

15 Temmuz Darbe ve İşgal girişimi, kendi göbeğimizi kendi kesme kararında olduğumuz sürece kendi halimize bırakılmayacağımızı net olarak gösterdi. Bizimle uğraşıyorlardı ve belli ki daha da uğraşacaklardı...

15 Temmuz'un başarısızlığının ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişimizle, ekonomik saldırılar iyice görünür hale geldi.

Önceki kriz dönemlerinin makul ve mantıklı imiş gibi gözüken sebeplerinin aksine, bu defa hakim güçlerin açık dayatmaları ile karşı karşıyayız.

2016'da başlayan kur oynaklığının son günlerde ABD yönetimi tarafından hareketlendirilmesi ile TL'de, yüzde 130'a yaklaşan değer kaybı, bunun göstergesi.

Yaşananlar, kendi ayaklarımız üzerinde durma kararlılığımız ve sürekli bizim ve başkalarının kayıplarına sebep olan sömürü sistemini değiştirme niyetimizle alakalı...

Birtakım mihraklarla mücadele ettiğimiz için bu sonuçlarla karşılaştığımız, doğru. Ancak mücadele etmezsek ödeyeceğimiz faturanın daha yüksek olduğunu da kesinlikle unutmamak gerek.

ABD Doları yolumuzda duran muz kabuğu olmaya devam ettikçe düşme riskimiz her zaman var.

Mesele açık: Ya o muz kabuğunu yolumuzdan kaldıracak ya da yolumuzu değiştireceğiz...