Daha önce de defalarca gündeme getirilip cevabı arandı. Ancak Türkiye'de son yıllarda yaşadığımız bazı olaylar başka bir ülkede yaşansa idi neler olurdu şeklindeki soru, halen önemimi korumayı sürdürüyor.
'Gezi' benzeri olayların mesela Almanya'da yaşanması halinde neler olabileceğini gördük diyebiliriz.
Ama aslında göremedik.
Hamburg'da yaşanan Gezi benzeri olaylar sırasında hemen olağanüstü hal ilan etmişlerdi Almanlar.
Yayın yapma konusunda ısrar eden televizyon kanallarının lisanslarını iptale kadar da vardırmışlardı işi.
Gezi Olayları sırasında saatlerce canlı yayın yapma konusunda ısrarlı olan uluslararası yayın kuruluşları arasında Almanlarınki de vardı.
Kendi ülkelerinde haddi aştığını düşündükleri göstericilere vahşice davrananların, güvenlik güçlerimizin ölçülü müdahalesini vahşet olarak tanımlamaları da dikkat çekici idi.
Terör olayları sebebiyle Fransa'nın uyguladığı olağanüstü hale kimsenin toz kondurmamaya çalıştığı malum. Ancak, 15 Temmuz gibi kanlı bir darbe girişimi atlatmış ülkemizde uygulanan OHAL, nedense dışarıda ve içeride çok kişinin gözüne batıyor.
Bütün bu olup bitenler içeresinde en tipik olay ise galiba MİT TIR'ları ile ilgili gelişmeler. Suriye Türkmenleri'ne yardım için MİT tarafından gönderilen TIR'larla ilgili gelişmeler, milli olanla gayri milli olanı anlayabilme konusunda tam manasıyla bir mihenk taşı gibi.
Medyamızda aylardır ülkemiz tarafından terör örgütü olarak tanınan PYD'ye ABD tarafından gönderilen silahlarla ilgili haberler çıkıyor. ABD'nin gönderdiği silah yüklü TIR'ların sayısı herhalde binden daha fazla. Dile kolay, bin TIR dolusu silah ve mühimmat.
Başkaları yapabilir, Türkiye asla!
ABD'nin gönderdiği silah yüklü TIR'lar, meselenin sadece bir yönü.
Güya DEAŞ'la mücadele adı altında bölgeye akın eden onlarca ülkenin de, az ya da çok, benzer şeyler yaptığı da hepimizce malum. Bu silahların sadece DEAŞ'la mücadele için mi geldiği yoksa Suriye'nin geleceği ile ilgili başka planlar mı olduğu, sorulması gereken temel sorulardan birisi.
ABD tarafından PYD-YPG'ye gönderilen silahların, daha sonra Türkiye'ye yönelik terör olaylarında kullanılıp kullanılmayacağı sorusunun cevabını zaten biliyor gibiyiz. Çünkü şu anda bile bu silahlardan bazılarının PKK'da yakalanmaya başlandığı biliniyor.
ABD tarafından DEAŞ'a karşı kullanılma bahanesiyle PYD-YPG'ye gönderilen yüzlerce TIR dolusu silahla ilgili bir başka vahim durum ise, bu silahların bir kısmının DEAŞ'ın eline geçtiği gerçeği.
Bu aşamada belki de en vahim durum ise galiba bizimki. ABD başta olmak üzere batılı ülkelerin kendi menfaatleri doğrultusunda Suriye'ye yüzlerce TIR silah göndermelerini normal karşılayan birileri yaşıyor ülkemizde.
Bu kişiler ülkemiz için önemli fedakarlıklarda bulunan Bayırbucak Türkmenleri'ne gönderilen birkaç TIR dolusu yardım malzemesini, iktidara ve devlet kurumlarına yönelik saldırıları için malzeme yapıyorlar.
ABD ve diğer batılı ülkelerin yaptıklarını normal karşılayanlar, vatandaşı oldukları Türkiye Cumhuriyeti'ni köşeye sıkıştırabilmek için kıvranıyorlar yani.
Elin ABD'lisi, Alman'ı, İngiliz'i, kendi devletlerinin yaptığını alkışlayıp ülkemizi karalamaya çalışırlarken, bizden gözükenlerin de o ülkelere ses çıkarmayıp Türkiye'yi karalamaya çalışmaları, ciddi bir mesele.
Vatana ihaneti ve casusluğu 'gazetecilik' hatta zaman zaman 'vatanseverlik' olarak yutturma peşinde de olan bu güruhun en büyük destekçilerinden birisi ise ülkenin ana muhalefet partisi ve onun lideri, ne yazık ki.
Milli olmak ya da olmamak böyle bir şey.