Tarihi 27 Mayıs 2024

Sahibinin sesi

ABD'NİN en büyük kabusu Rusya ve Çin'in asla kopamayacak düzeyde müttefik olmasıydı.
Washington'un küresel çıkarları bu Rus-Çin müttefikliğini sona erdirmekti. Bunun için en büyük çabayı harcayanlardan biri de yıllarca ABD Dışişleri Bakanlığı yapan ve başkanlara en büyük yol gösterici olarak bilinen ünlü stratejist Kissinger'di. Yine en az onun kadar ünlü ve sözü dinlenen ulusal güvenlik danışmanı ve stratejistlerden Brezinski de ABD'nin nasıl bir dış politika izleyeceğinin önemini vurguluyordu.
"Washington'un gözü Moskova'da olacak.
Rusya gelecekte Atlantikçi bir Avrupa mı, yoksa Amerikan karşıtı bir Çin'le mi yakınlaşması gerektiğini hesap etmeye çalışacak" diyordu. Kissinger, Rusya'nın Batı bloğu içine girebileceğini düşünüyor ve bunu '32. Gün'de Mehmet Ali Birand'ın programında açıklıyordu.
Dünyanın çok yakından takip ettiği iki stratejist de çok korktukları başlarına gelmeden öldü. Artık onlarsız olan dünyada Rusya ve Çin kaya gibi sağlam temellere oturmuş birer müttefikti ve dahası buna İran da eklenmişti.
Ukrayna'yı savaşa sokarak Rusya'ya yem ettiler ve Moskova'nın çökmüş bir ekonomi ile Çin'e yar olamayacağını düşündüler. Ancak bu hesapları şimdilik tutmadı. Washington ne yapabilirdi? En güzel yollardan biri Gürcistan'ı da Rusya ile savaşa sokmaktı.
Hemen harekete geçtiler.
Gürcistan içinde ülkeyi savaşa sürükleyecek nitelikte esip gürleyen sivil toplum örgütlerine milyonlarca dolar yardım yağdırdılar. Gürcistan hükümeti, "Hangi STK'lar hangi Batı ülkelerinden ne kadar yardım alıyor? Kimler etki ajanlığı yapıyor?
Şeffaflık sağlanacak, hainler kamuoyuna lanse edilecek" diye bir yasa tasarısı hazırladı.
"Bizi Rusya ile savaştırmak isteyenler asla başaramayacak" diye gürledi. ABD bu ülkede şu günlerde yasaya karşı sivil toplum örgütlerini sokaklara döküyor, tehditler yağdırıyor ve yaptırımlar uyguluyor. Son dönemde yaşadığımız İran-İsrail krizi ve "Acaba savaşacaklar mı?" beklentisinden tutun, İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin sabotajla helikopter kazasına kadar yaşanan tüm gerilimlere hep bu açıdan bakmak zorundayız.
İran, Azerbaycan'la gerilim yaşayıp, savaş tamtamları çalarken, Türkiye'nin devreye girmesiyle bu oyun bozuldu. Ankara'nın "Tuzağa düşme" diye uyardığı İran, "U" dönüşü yaparak Azerbaycan ile el sıkıştı.
İran Cumhurbaşkanı'nın Azerbaycan'dan barış rüzgarları eşliğinde dönerken düşen helikopterde can vermesi tesadüf değildir. Türkiye Dağlık Karabağ savaşında Azerbaycan'a destek vererek Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile kapalı olan yolların bir koridor ile açılmasına imkan sağlamıştır. Bu tarihi ve muazzam stratejik hamle Asya'dan Avrupa'ya kadar tüm dengeleri sarsacak ve değiştirecek bir olaydır. Bölgede barışın hakim olması Türk Cumhuriyetleri'nden yüz milyarlarca dolarlık enerjinin Ankara üzerinden Batı'ya taşınmasına, yıllık 3.2 trilyon dolarlık İpek Yolu'na can simidi olacak alternatif yolların hayata geçmesine yol açacaktır.
Kissinger, bu tabloyu 100 yaşında ölmeden aylar önce görmüş ve alelacele Çin'e giderek devlet başkanı ile görüşmüştür.
Bu görüşmenin en önemli gündem maddelerinden biri de Türkiye'ydi. Kissinger "Ankara hemen etrafınızda yer alan Türk Cumhuriyetleri ile muazzam ilişkiler ağı kuruyor ve bu Çin açısından büyük tehdit" diye uyarmıştı.
Halbuki gerçek bunun tam tersiydi.
Türkiye'nin son yıllardaki Türk Cumhuriyetleri hamleleri birilerini rahatsız ediyordu.
Moskova'nın derin adamı Dugin bile "Eğer tekrar imparatorluk kurmak istiyorsak, Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetleri'nde Türkiye ile ortak hareket etmek zorundayız" diyordu.
Tüm hesapların, planların yapıldığı maslarda her yol Ankara'ya çıkıyordu.
Bu da bazıları için kabus gibiydi. Nitekim Milli İstihbarat Akademisi geçtiğimiz günlerde bir rapor yayınladı. Suriye ve Irak'ta özellikle Türkiye'nin verdiği mücadele ile etkinliğini kaybeden DEAŞ, ABD'nin çekildiği Afganistan'da son dönemde büyük bir yapılanmaya gidiyordu.
Tacikistan ve Özbekistan gibi ülkelerden çok sayıda militan toplayıp eğitiyordu.
Özellikle Türkistan ve diğer Türk Cumhuriyetleri için büyük tehdit oluşturuyor, son Moskova saldırılarını bu elemanlarla, Taciklerle yapıyordu. ABD Afganistan'dan çekildiği ilk günlerde sürekli "CIA şimdi burada DEAŞ kampları oluşturup bölge ülkelerine terör ihraç edecek" diye yazdık. Bugün geldiğimiz nokta aynen bu seviyeye ulaştı. Kafkaslardan tutun Ortadoğu ve Orta Asya'ya kadar yeni gerilim dalgaları yolda. Dünyayı güçlerini koruma ve çıkarları adına hızla barut fıçısına çevirmeye çalışanların kanlı planları durmak bilmeyecek. O açıdan dünyanın merkezi haline gelen Türkiye, herkesin gözünü diktiği, "SAHİP" olmak, kullanışlı elemanlarla yönetmek istediği "HAYATİ" bir ülke konumuna geldi.
Ankara tüm bunları görüyor ve Savunma Sanayii'ne Cumhuriyet tarihimizin en büyük yatırımlarını yapıyor.
İçeriden bazı çatlak sesleri her gördüğünüzde biliniz ki; "Atlar sahibine göre" kişniyor.