Tarihi 24 Temmuz 2023

Arşiv adayı

MİT, sessiz sedasız muhteşem operasyonlara imza atıyor. Hemen her gün terörist PKK'nın lider kadroları birer ikişer imha ediliyor. PKK'ya baktığımızda tamamen Amerikan ordusuna bağlı bir terör örgütü. Onlara verdirilen her zayiat aslında Pentagon'un hasar almasına yol açıyor. MİT her vurduğunda, Washington gözyaşı döküyor.
Dünyada Sam Amca'nın elemanını imha edecek başka ikinci bir ülke yok. Son olarak bir Amerikan elemanı daha mezara gömüldü.
Pentagon'a bağlı PKK'nın alçak satılmışlarından biri daha, bir yıl süren takip sonucu cehenneme postalandı. Bu hainin Amerika adına yaptığı eylemler korkunçtu. Antalya, Muğla, Mersin ve Hatay'da 150 bin hektarlık alanda ormanların yakılması emrini veren bir caniydi o. O bölgelerde yaşayan trilyonlarca canlının, yüzbinlerce ağacın katiliydi. İki tane ağaç kesildi diye Gezi olaylarında ortalığı ayağa kaldırıp bu ülkede darbe yapmaya kalkanlar, ormanlarımızı yakan canilerle kol kola girip Taksim'de Atatürk ve APO posterlerini birlikte asıyordu. Birlikte şarkılar söyleyip, halay çekip el ele polise, işyerlerine saldırıyordu.
Amerika'dan izin almadan helaya gidemeyen PKK, ormanlarımızı birer birer yakarken, terör örgütünün siyasi kanadı HDP ile ittifak kuran muhalefetimiz de "Nerede bu yangın helikopterleri" diyerek devlete saldırıp yerden yere vuruyordu. Orman yakan hainlere gıkları çıkmıyordu. Çünkü onlarda "Gık" diyecek mecal yoktu. Oyunu kuranlar onları bu hale getirmişti. Zira muhalefeti yönetecek lider bile, tıpkı PKK gibi Amerikan Savunma Bakanlığına bağlı FETÖ eliyle servis edilen kasetle belirleniyordu. Nasıl "Gık" diyeceklerdi?
Şimdi o muhalefette gelenek ve görenekleri gereği parti içi kaset savaşları başladı. Muhalif belediyeler toplantısında, kurtarılabilecek asırlık tam 112 tarihi çınar ağacını gözünü kırpmadan ve kimseye sormadan kesen Ekrem İmamoğlu ile CHP'nin Bakırköy Belediye Başkanı birbirine girdi. Ertesi gün Bakırköy Belediye Başkanı Kerimoğlu'nun hanımlarla kaseti servis edildi. Adet yerini buldu. Başkan Erdoğan son yıllarda bu ülkeye hayal bile edemeyeceğimiz bir alt yapı kurdu. Köprüler, yollar, tüneller, barajlar yapıp, yüz milyonlarca ağaç dikti. Gözünü de içerideki insanlarımızın kılık kıyafeti ile uğraşmaya, fişlemeye dikmedi tamamen dışarıya odaklandı. Ülke çıkarları için kora kor mücadele verdi, gerektiğinde masa kordu, gerektiğinde masaları devirdi, "Önce Türkiye" dedi. MİT de tamamen dış operasyonlara yönelip, bu insan ve orman katliamcısı Pentagon'un satılmış elemanlarına da yöneldi. Halbuki geçmişte ülkeyi yöneten Başbakanlar "Türban" ile uğraşır, MİT de kendi halkını kovalayıp "Kim irtica" diye çetele tutardı. O yüzden bir İngiliz yayın organında Erdoğan için "1990'larda profesyonel bir futbolcu olarak futbolu bırakmış ve siyaset ve ekonomi dünyasına girerek Türkiye Cumhurbaşkanı olmuş olsa da futboldaki becerilerini siyasete de taşıdı.
Erdoğan'ın, futboldaki gibi siyasette de hücum oyuncusu olmayı sevdiği ve her turda gol atma arzusu ile rakiplerini sağa ve sola yönlendirdiği ve topu ittiği biliniyor. Türkiye bölgenin kilit oyuncularından biri" şeklindeki yorumu okuyunca gülümsedim. Türkiye artık kendi içinde halkına karşı savunmada değil, dışarıda her gün atağa ve hücuma kalkan bir ülke konumunda. Bu noktalara kolay gelinmediği için, birileri kullanışlı elemanlarına ormanlarımızı yaktırarak güya bizi durduracaklarını zannediyor. Bir hayal peşinde koşuyorlar. Çünkü artık uçak kalktı.
"Dünyada neler oluyor, Türkiye'nin çıkarları ne" diye sorsanız sadece "Gık" diyebilecek ve "Batı'dan aferim alacağız" açıklamasını yapan muhalefetimize gelince...
"Ben başkan olacağım" diye birbirlerini yiyorlar. Yine bir İngiliz yayın organında bu konuda da ilginç bir yorum vardı. Malum İmamoğlu Belediye Başkanlığı'nı kazanınca, onu daha da parlatmak adına "Kahramanın yolculuğu" adında bir kitap yazılmıştı.
İngiliz yayın organındaki makalede bu kitap hatırlatılıyor ve siyasi anlamda "Baba Katili"nin açıklaması yapılıyordu. Buna göre partisinin liderine meydan okuyarak, bir paradigma değişikliğine giderek onun sözünün üzerine söz söyleme veyahut onu aşacak nitelikte söylemlerde bulunmaya siyaset dilinde 'Baba katili' deniyordu. Ecevit'in İnönü'yü devirmesi örnekleme yapılarak makaleye "Kılıçdaroğlu'nu devirerek İmamoğlu Baba Katili Olabilir mi" başlığı atılıyordu.
İstanbul'u kar esir aldığı günlerde dahi İmamoğlu'nu İngiliz elçisiyle gizlice buluşturacak kadar önemseyen ve destekleyen ülkenin yayın organları bile "Kahraman"dan "Baba katili" noktasına gelip, bir siyasi figürü kenara atıyorlardı. "İmamoğlu da Abdüllatif Şener, Erkan Mumcu gibi siyasetin arşivine mi kalkacak" konusunu sorguluyorlardı. Dışarıya kör, dünyadan bihaber olan ve kullanılanların sonu hep böyle oluyordu.