Tarihi 29 Eylül 2022

Bağımsızlık

RUS haber sitesi Topcor, 2020'de bir haber yayınlıyordu. "Azerbaycan'ın başarıyla kullandığı Türk İHA'lar, son 70 yılda insanlığın biriktirdiği tüm askeri taktikleri değersizleştirdi" deniyordu o haberde. Binlerce tankın, topun, zırhlı aracın vardı ama artık nafileydi. Havadan gelecek İHA sürüsüyle, binlerce km. uzaktan joystickle kısa sürede imha ediliyordu. Artık yeni bir savaş çağı başlamıştı. İngiliz Savunma Bakanı bile kameralar karşısına çıkıyor "Türkler savaşların seyrini değiştirdi" diye haykırıyordu.
ABD'li siyaset bilimci Fukuyama da American Purpose dergisine demeç veriyor ve "Türkiye'nin SİHA kullanımı, kara gücünün doğasını, mevcut güç yapılanmasını sarsacak şekilde değiştirecektir" diyerek tüm dünyaya "Sarsılmaya hazır olun" çağrısı yapıyordu. Geçmişte ne zaman Türk girişimci vatanseverler silah, uçak fabrikası kursa ABD baskısıyla ya kapatılıyor ve soba üretmeye başlıyor veya fabrikasıyla havaya uçurularak can veriyordu. Türkiye'de silah sanayiine girip, bunda direnenleri ölüm bekliyordu. Çünkü bu pazara gireni öldürürlerdi. Asla bağımsız olamazdın. Kendi silahını üretemezdin. Sen kimdin? Savunma sanayii "Bağımsızlık" demekti.
Bağımsızlığı düşünmek bile hadsizlikti.
Bu günlere kolay gelinmedi. Her şey Şırnak 6. İç Güvenlik Tugayına yapılan bir ziyaretle başladı. Ziyaretçiler Bayraktar ailesiydi.
Yarbay Melih Gülova, Özdemir Bayraktar'a şehit kanlarını gösteriyor ve titreyen sesiyle, kahreden bir edayla teröre karşı teknolojik bir çare bulmaya çalıştıklarını söylüyordu.
İşte o gün karar alındı. Tugayın bulunduğu Gabar Dağı'nın eteklerinde atölye kuruldu.
Özdemir ve Selçuk Bayraktar yönetimindeki mühendisler üç yıl Gabar dağındaki o atölyede kaldı. Aylarca uçsuz bucaksız alanlar, geçit vermeyen dağlar incelendi. İlk İHA'nın temelleri, şehit kanlarımızın gözyaşlarımızla buluştuğu o dağda atıldı.
Amerikan askeri haber sitesi Defence Post önceki gün, Türkiye analizinde son dönemde savunma sanayii konusundaki başarılarımıza göklere çıkardı. Site, başta SİHA olmak üzere hava, kara ve denizdeki askeri yatırımları Türkiye'nin savunmada dışa bağımlılığını yüzde 80'lerden yüzde 20'lere indirdiğini yazdı. Defence Post, gelişmiş ülkelerden Japonya'nın bile savunma işbirliği konusunda Türkiye ile ortak çalışmak istediğine dikkat çekti. Türkiye'nin bölgesel etkinliğinin Rusya- Ukrayna savaşıyla daha da arttığını vurgulayan haber sitesi, "Türkiye artık birçok önemli noktada BELİRLEYİCİ ROL oynuyor" yorumunu yaptı. Başta Libya olmak üzere Karabağ savaşında da Türk SİHA'larının sonucu belirlediği satır aralarında beyinlere çakıldı. İşin ilginci Ukrayna'dan sonra Macaristan da geçtiğimiz ay "Ortak silah fabrikaları kuralım" diye Ankara'ya başvurdu.
Jane's Defence Weekly ve Defense News gibi yabancı askeri yayın organları da kısa bir süre önce "Türkiye son yıllarda savunma sanayi ihracat pazarını Ortadoğu ve Afrika'da hızla genişletiyor.
Türkler bu güçle Afrika'yı fethediyor" diye uyarı amaçlı yayın yaptı.
İş öyle bir hale geldi ki, Afrika'da her yıl "Terörle mücadele ve Afrika jandarmalarının bu alandaki stratejileri" konulu toplantıya Türkiye de davet edilmeye başlandı. Halbuki bu çok önemli toplantıya üye ülkeler dışında katılım yasaktı. Artık Afrika'nın her yerinde Türk Tomaları, zırhlı araçları dolaşıyor, Türk SİHA'ları başkentlere yürüyen darbecileri durduruyor, ABD, İngiliz, Fransız güdümlü teröristlere kaçacak delik aratıp, imha ediyordu. Son sekiz yılda Mali Burundi, Benin, Nijer, Nijerya, Cibuti, Çad, Ekvator Ginesi, Tanzanya, Fas, Fildişi Sahilleri, Gabon, Gambiya, Gana, Gine, Güney Afrika, Kamerun, Kenya, Kongo, Madagaskar, Moritanya, , Senegal, Sierra Leone, Somali, Sudan, Tunus ve Uganda gibi Afrika ülkeleriyle hem ekonomik hem de askeri işbirliği anlaşmalarına imza atıyorduk.
Bazılarında da üsler açıyorduk.
Hep söylüyoruz. Türkiye'nin önü açık...
Bizi bambaşka günler, muazzam gelişmeler bekliyor. Önemli olan biz tüm bunların ne kadar farkındayız ve ne yapacağız? Bizi 30 yıl türbanla uğraştırıp, içeriye hapsedenlerin, savunma sanayiimizi itibarsızlaştırmak için çırpınanların kurduğu masalarla mı yürüyeceğiz? "SİHA üretenleri yargılayacağız" diyenlerle mi? SİHA ve savunma sanayii düşmanlarını, Gabar katillerinin destekçilerini masa altında saklayanlarla mı, bu memlekete tek çivi çakmayanlarla mı koşacağız?
Yoksa içten ve dıştan her türlü saldırıya rağmen savaşların seyrini değiştiren, tüm askeri taktikleri yerle bir eden, öldürülme riskine rağmen "Bağımsızlık" anlamında üretim düğmesine basanlarla mı? Karar sizin!