Tarihi 12 Şubat 2019

Ne?

STEPHEN Kinzer... O bir Amerikalı gazeteci-yazar... 50'den fazla ülkede görev yaptı. Yolu İstanbul'a da düştü. New York Times gazetesinin Türkiye bürosunu kurup yönetti. New York Times'ın yanında Guardian'da da köşe yazıları yazdı.
Amerika'nın 14 ülkede 101 darbe yaptığını söyledi. Boston Üniversitesi'nde dersler veriyor. Pulitzer ödüllü Stephen, çok sayıda kitaba imza attı. Bunlardan biri de "Hilal ve Yıldız" adlı kitabı. Ülkemizi anlatan "Hilal ve Yıldız"da Türkiye'nin 2001 öncesi çok kötü liderler tarafından yönetildiğini yazdı.
Bir uçak yolculuğunda yanında oturan bir Türk'le ilgili anısını da paylaştı. "Türk yolcu hostesle konuşuyor ısrarla aman bana domuz eti getirmeyin haram diyordu. Ancak aynı anda da viski içiyordu" diye... Türkleri çözememiş belli ki... Nitekim bir süre öncesine kadar Başkan Erdoğan'ı eleştiriyor, Türkiye'nin bölgesinde hızla güç kaybettiğini makalelerine taşıyordu. Geçtiğimiz hafta ahaber'de Yaz-Boz'a açıklamalarda bulundu.
Türkiye'nin NATO'dan bağımsız kararlar verebilen bölgesel güç olduğunu ve hızla büyüdüğünü anlattı. Stephen Erdoğan'ı Trump ile de karşılaştırdı. "Benzerlikler var" dedi. Trump karşıtıydı ve ilginç bir ayrıştırma yaptı. "Erdoğan hayatı boyunca siyaset yaptı, belediyecilikten geliyor. Trump belediye meclisinde bile çalışmadı." dedi.
Doğruydu. Bir de Erdoğan'ın arkasında halk vardı. Trump'ın ise Amerikan derin devleti... Trump'ın o kadar siyaset bilmesine gerek yoktu. Önüne projeleri koyarlar, istediklerini gözü kapalı yaptırırlardı. Adam nasıl olsa gözü kara bir deliydi. Stephen Kinzer, açıklamalarında Amerika'nın artık kartlarını nasıl açık oynadığını, dünyada ne tür, acımasız tezgahları piyasaya sürdüğünü ilginç benzetmelerle anlattı. Şu anda Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olan John Bolton'ın Venezuela'da darbe girişimi ile ilgili "Oradaki petrol şirketleri bizimkilerle çalışsa ne güzel olmaz mı" şeklindeki konuşmasını hatırlattı. Eskiden ABD bir yere müdahale ederken "Orada insanlar büyük acı çekiyor" kılıfı ile dalardı.
Şimdi en azından dürüst davranıyor.
John Bolton gibi Beyazsaray görevlisi ile petrol şirketleri adına darbe yaptıklarını açıklıyor. İşte Stephen ABD'nin bu dürüstlüğüne dikkat çekti. Artık yalanla, dolanla, uydurma demokrasi, hukuk, insan hakları yaygaraları ile darbe yapmıyorlar.
Tam aksine kartlar açık oynanıyor, kılıf aranmıyor. "Kardeşim bizim petrol şirketleri yararına darbe yapıyoruz, ne var bunda?" diyorlar. Orada insanlar ölecekmiş, çocuklar katledilecek, bebekler yetim kalacakmış kimin umurunda? Varsa da yoksa "Bizim petrol şirketleri"... Bizde de "Bizim çocuklar başardı" diye fısıldamışlardı 12 Eylül darbesi sonrası ABD başkanının kulağına... Stephen "Bizim çocuklar başardı darbesi Amerikan müdahalelerine en güzel örnektir" diye anlatıyor. Vatanı kurtarmak adına darbe yapıp ülkeyi 50 yıl geriye götürüyorsunuz, sonuçta "Onların çocukları" oluyorsunuz.
Bu işler hep böyle. Stephen CHP'yi de Amerika'nın müdahale edip değiştirmeye çalıştığını anlattı programda. E biz boşuna söylemiyoruz iki yılı aşkın bir süredir "CHP, HDPleşecek. Bu bir proje" diye...
İlla Stephen gibi bir Amerikalı tarafından onaylanması mı gerekiyor anlamak için.
Bugün herşey ortada. Bizim muhalefet üretemeyen, dışarıdan gelen projelerle yürüyen bir yokluğun içinde. Nitekim Stephen de "Türkiye'deki muhalefet kısır ve çölde yaşıyor" diyor. "Eğer Türkiye için tek tehdit CHP ise rahat olun güvendesiniz" diye dalga geçecek kadar da çözmüş işi...
Maalesef bu ülkede hala dallara oturtulmuş ve ellerine keser verilmiş, "Onların çocuğu" olduğunu bilmeden veya bilerek siyaset yapan, yazan-çizen bindirilmiş kıtalar çok.
Bakın Amerika'da bir Türk çocuğu var.
Türkiye'nin İsrail çıkarları için çalışmasını sağlama aşkıyla tutuşan Washington Enstitüsü'nde uzman kadroda yer alıyor, konferanslar verip, makaleler yazıyor.
Şimdi bu çocuk kalkmış o İsrail sevdalısı enstitüde bir tespitte bulunup "Bugün Yeni Türkiye'yi anlamak istiyorsanız Abdülhamid Han'ı övüp, Kut'ül-Amare savaşını gündeminizde bulunduracaksınız" diyerek geldiğimiz noktayla dalga geçiyor, ülkesini aşağılıyor, ihbarda bulunuyor. Ne yani?... Ne yapacaktık?... İlk İsrail Devlet Başkanı'nın "Türkiye'de 200 yıl ecdadına sövecek bir sistem kurduk" diyerek ifşa ettiği sistemin oyuncağı mı olacaktık? Ecdadımıza küfür mü edecektik? Bu topraklarda kutlanmasını bile yıllarca yasakladıkları Kut'ül Amare yerine 3 milyon metrekareden 780 bin metrekare toprağa düştüğümüz Lozan'la mı gurur duyacaktık? Amerika'nın darbelerine, işgallerine mi "Hurra" çekecektik? Ama... Ne?..