KUVEYT'TE sarı yelekliler ortaya çıkınca güldüm. Başkan Erdoğan'ın Kuveyt ziyaretinde, ülkenin önde gelen işadamlarından biri Türk heyetini akşam yemeğinde ağırlamıştı. O davette Kuveytli bir işadamına "Burada en çok kim seviliyor" diye sordum. "Türkler seviliyor ama en çok İngilizler" demişti o işadamı.
Sonra dışarıdaki geniş caddeyi gösterdi.
"Bu cadde bir dönem Saddam'ın tankları ile doluydu. Sonra İngiliz uçakları gelip hepsini bombaladı.
Caddeyi tank mezarlığına çevirdi.
Bizi kurtaran onlardır" diye ekledi.
O günden beri Kuveyt'te bir iş kurmak istiyorsanız, bir İngilizle ortak girmek zorundasınız. Saddam'a "Kuveyt'e gir" diye gaz veren ülkelerin başında İngilizler geliyordu. "Saddam'ın kimyasal silahı var" yalanını MI6'ya hazırlatıp Amerika'yı oraya sokan da onlardı. Körfez savaşlarında Irak'ın en sorunsuz ve verimli bölgesi İran yanlısı Şii'lerin olduğu güneye İngilizler girdi. Pentagon bir rapor yayınladı önceki gün. Irak'ta Amerika'nın büyük maddi kayıplara uğradığını ve en çok kazananın İran olduğunu anlatıyordu o rapor. İngilizler Şiileri çok sever. Kullanır... Kuveyt de bu tezgahtan geçip İngiliz kucağına oturtulmuş bir ülkedir. O yüzden bu küçücük ülkede bile sarı yelekliler sokağa çıkıp "İngilizler dışarı, Amerika içeri" sloganlarıyla yürüdü. CIA, İngilizleri Kuveyt'ten atmaya, yerini doldurmaya hazırlanıyor. İngiltere, Hollanda, Belçika, Arjantin, Zimbabwe, Kuveyt gibi 17 ülkede sarı yelekliler sokağa çıktı. Görüntüde hep "Özgürlükler" vardı, hoştu. Bu hareketin arkasındaki gücün ABD, hedeflerinin ise Rothschild ailesi olduğu artık gizli değil. Ancak hala kavgayı anlayamayanlar var. Pazar günü Fransa'da sokağa çıkanlar sarı yeleklilere tepki gösterdi. Sarı yeleklilere karşı bir simge gerekiyordu o da "Kızıl Fular" oldu. Yani kızıl fularlılar, sarı yeleklilere isyan edip Fransa'da ABD'yi istemediklerini haykırdı.
Rothschild'in anlamı 'Kızıl Kalkan'a atıfta bulunarak "Kızıl Fuları" simge seçen on binlerce kişiyi yöneten de biri vardı. Bu kişi Laurent Soulie'ydi... Laurent Soulie, Fransa'nın ve ailenin en güçlü ismi David de Rothschild'e yakın biriydi. Fransa'da kızıl fularlıların çoğunluğu HSBC, CİTİBANK çalışanlarıydı. Bu bankaların patronu da Rothschild ailesiydi, bu bir tesadüf değildi.
David de Rothschild, Macron'a eğitim bursu veren, bankalarında yöneticilik yaptıran ve Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtan kişiydi. Macron seçim kampanyalarını Rothschild ve Lehmann Brothers yatırım banklarının mali desteğiyle yürüttü. Aile ona "Kapitalizmin Mozart'ı" ünvanını vererek sahaya sürdü. Beyaz Saray'ın resmi yayın organı bile Fransa'da olaylar başlamadan önce Macron'u eleştirirken, "Onun hakkında bilinen tek şey Rothschild hanedanlığının bankacılarından PARLAK bir genç olduğuydu" diye yazıyordu. Beyaz Saray, Macron'un ardında kimlerin olduğunu deşifre edip, hedef gösterecek kadar kartları açık oynuyordu.
'Parlak Çocuk' diye dalga geçtiği Macron üzerinden yayın organında bile aileye vuran bir Beyaz Saray vardı karşımızda. Sarı yeleklilerle o yüzden saldırıyorlar, Macron'u Mozart'ın cenaze marşıyla siyasi mezarlığa gömmek istiyorlardı. Zaten Mozart da evine gelen siyahlara bürünmüş bir adamı Azrail zannederek cenaze marşını yazmıştı.
"Kızıl kalkan" anlamına gelen Rotschild de renklerle mesajların uçuştuğu Fransa'da "Kızıl fularlılar" ile Macron'a destek verip "Ona kalkanız, yedirtmeyiz" diyordu. Macron da bu kavgaların tam ortasında, 2. dünya savaşında ABD ile müttefik olup savaştığı Almanya ile "Avrupa Ordusu" kurma anlaşması imzalıyordu.
Hem de 5 bin ABD askerinin öldürülüp toprağa gömüldüğü Aachen'da... Daha önce kurdukları liberal sistemde birlikte dünyayı yiyorlardı. Şimdi birbirlerini yiyorlar.
Liberalizmi anlatan "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" diye ünlü bir Fransız deyimi vardır. Bu deyim üniversitelerde iktisat fakültelerinde ders olarak anlatılır.
Artık "Bırakınız yapsınlar, bırakınız birbirlerini yesinler" dönemi... Kavgaları taa Zimbabwe'den, Kongo ve Nijerya'ya kadar taşıyor, Kuveyt'te bile sokakları vuruyor. 100 yıldır soyarak refah içinde yaşayanlar, şimdi birbirini buduyor. Mozrat da cenaze marşında "Bir yıl, iki yıl 100 yıl birlikte... Sonra hayat seni bir çiçek gibi koparır" diyor. Onların artık koparılma dönemi başladı. Geriye dönüş yok. Bundan kazanan ve en karlı çıkan Türkiye olacaktır.
Yeter ki Ankara'nın yanında olalım, enerjimizi dışarıya harcayalım...