Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u kuşattığında şehri toplarla dövmeye başladı. İlk top atışlarından sonra Galata'da yaşayan Cenevizliler apar topar Fatih'in huzuruna koştular.
"Attığınız toplar Bizans'a değil üzerimize düşüyor. Halbuki bizi korumanız için size vergi veriyoruz" dediler. Fatih, hemen tüm zararların tazminatını ödeyip, o an karar verdi.
Gece, matematik ve fiziği konuşturdu.
Sabah yeni toplar döktürdüğünde 16 yaşındaydı ve dünyanın ilk havan topunu bulmuştu.
Çağ açıp çağ kapatan cihan imparatorluğunu yıkanlar bu ülkede eğitimli insanlar ve üretim olmasın diye ellerinden geleni yaptılar. Uçak yapmak istedik "Ne gerek var, biz veririz" dediler.
Araba yapmak istedik "Deli misiniz, bizde hazırı var" diyerek engellediler. Sadece onların jandarması olmamızı istediler. Nobel ödüllü Profesör Aziz Sancar önceki gün Amerika'nın Sesi VOA'ya röportaj veriyor ve "ABD'ye eğitime gelirken en büyük hayalim tekrar ülkeme dönmekti. Vatanım için çalışmak istiyordum. Ancak ülkemde bilimsel çalışmalar için laboratuvarlar olmadığından dönemedim. Daha yeni kuruldular ve şu anda ülkemde bu eksiklik giderildiği için çok mutluyum" diyordu. Bu ülkeyi yıllarca bir çivi dahi çakmayan iktidarlarla yönettiler. Milyonlarca gencimiz okul yokluğu nedeniyle yıllarca üniversite kapılarından döndüler. Bugün geldiğimiz noktada bırakın şehirleri artık benim doğduğum kasaba Yenişehir'de bile yüksekokul vardı. Metallerin ayrıştırılması, saflaştırılması, kullanma maksadına göre işlenmesi ile ilgili bir bilim dalına METALURJİ diyorlardı. Bugün, tanklar, toplar, tüfekler, füzeler, uçaklar, arabalar, hatta uzay mekikleri için bile en önemli bilim dalıydı. 16 yaşında çocukların havan topu yaparak cihan imparatorluğu kurduğu dönemden, Metalurji ile ancak 1970'lerde tanışabilen ve okul açabilen bir ülke haline getirilmiştik. Halbuki 1930'larda Amerika'dan gelen genç bir Türk delikanlısı paldır küldür İnönü'nün huzuruna çıkarılıyordu. "Bu delikanlı Amerika'da Metalurji eğitimini tamamlamış" diyerek takdim ediliyordu. İşte o Türk mühendise derhal bir iş ayarlandı ve trene bindirildi.
Sivas'ın Divriği ilçesindeki Demir-Çelik fabrikasında çalışmaya giderken trende ağlıyordu. Çünkü ona Divriği'de "KANTAR MEMURLUĞU" görevi verilmişti. Kantar bozulursa tamir edecekti. Nobel ödüllü Profesörümüz Aziz Sancar da yıllar önce gittiği Amerika'da eğitimini tamamlayıp memleketine dönseydi, sanırım biyokimyager ve moleküler biyolog olarak herhalde ona da bir mezbahada veya tavuk yetiştirme çiftliğinde görev verilirdi. Bizim ne işimiz vardı, araba, uçak yapmakla, Nobel'le... Bu ülkede Vatan caddesi yapıldığında "Ne o buraya uçak mı indireceksiniz? Hayııır" diye bağıran CHP milletvekilleri vardı. Köprülere, havaalanlarına karşı çıkan hep aynı ittihatçı zihniyetti. Geldiğimiz son noktada ise bugün bir CHP milletvekili çıkıyor, "Uçak gemisi yapmaya kalkıyoruz. Ne işimiz var uçak gemisi ile... Ne o operasyon mu yapacağız?" diye bağırıyordu. Bunu hiç yadırgamamak gerekirdi. Etrafımız denizlerle çevriliydi, Akdeniz'de kıyısı olmayan yabancı uçak gemileri neredeyse lunaparkta çarpışan arabalar modunda geziyordu. Türkiye Somali'de üs kuruyor, mallarını Afrika'dan Asya'ya kadar taşımak için liman satın alıyordu. Afrika ülkelerinden 23'üne Cumhurbaşkanı ile giderek, kara kıtaya en çok çıkartma yapan ülke oluyordu.
Tüm ticaret yollarında uçak gemileri ile güvenlik ve güç gösterisi yapanlar BÜYÜK DEVLETLERDİ. Bizim CHP'li "Ne yapacağız Uçak gemisini, operasyon mu çekeceğiz" diyordu. Adam ne yapsındı, yıllarca operasyon yemeye alışmış bir kültürden geliyordu. Eski Türkiye'yi gelen tokatlıyor, giden tokatlıyordu. Bizim de "Operasyon" çekecek noktaya gelmemizi anlayamıyor, hazmedemiyordu. İstanbul'da dün Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı başladı. Orada Türkiye'nin dünyadan yıllar sonra ürettiği MİLLİ ve YERLİ silahlar göz kamaştırıyor, büyük ilgi görüyor. Artık milyarlarca dolar savunma araçları ihraç eder duruma geldik. İnşallah daha daha ileriye taşınıp, Nobel ödüllü Aziz Sancar'ın deyimiyle artık "LABORATUVARLAR" kurulan ülkemizi teknolojide devler seviyesine getireceğiz. Benim tek endişem "Ne işimiz var bizim uçak gemisi ile" diyen CHP milletvekilimizin İstanbul'daki fuarı da gezmesi... Bize de, "Bugüne kadar neden uçak gemisi yapmadık" diye sorması gerekirken, başka sularda geziniyorsa "Ne işin var fuarda" deme hakkı doğuyor.