Tarihi 15 Kasım 2016

Anneler ve çocuklar

Cumartesi günü Ataköy'de Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM'in düzenlediği bir foruma katıldık. 15 Temmuz'un Kadın Kahramanları konuşmacıydı.
14 yaşındaki Adviye Gül İsmailoğlu, televizyonlarda tankları görünce hiç düşünmeden korkusuzca sokağa fırlıyor. Saraçhane'de üniformalı teröristler kendilerine "Yapmayın" diyen sivillere ateş açıyor. Adviye "Önümde biri yığıldı" diyor.
Ona yardım için eğilip "Ne olur ateş etmeyin" diyor. Dinleyen yok, üzerlerine mermi yağıyor, biri kolundan girip sırtından çıkıyor. Adviye "20 dakika katılabildim darbeye karşı verilen mücadeleye. Bana yetmedi, keşke daha fazla kalabilseydim. Çok üzgünüm" diyor. Adviye daha bir çocuk...
Ayla Aşkın ise üç çocuk annesi kanser tedavisi görüyor. 15 Temmuz akşamı iki çocuğunu evde bırakıp, bir çocuğunu yanına alarak Büyükşehir Belediye binası önüne koşuyor. Eşi de oraya geliyor. Silahlar, ellerinde sadece bayrak olan insanların üzerine ölüm kusuyor. Ayla'nın eşi gözleri önünde vuruluyor. Üzerine kapaklanırken kendi de ayağından giren mermiyi hissediyor. Eşi şu anda yürüyemiyor. Ayla "Sokağa çıkarken arkadaşlarımı aradım" diyor. Ona "Sakın çıkma, senin çocukların var" diyor arkadaşları.
"Bugün çıkmazsam yarın çocuklarıma yaşayacak vatan mı kalır?" cevabını veriyor Ayla. 15 Temmuz gecesinden iki gazi portresi. Biri bu vatanın evlatlarından Ayla ve o daha bir çocuk. Diğeri "Çocuklarım vatansız kalmasın diye sokağa çıktım" diyen bir anne. İkisine de kurşun yağdıran, onlar gibi binlercesine helikopterlerden ateş açan, uçaklardan bomba yağdıranlar, o katilleri sayfalarından destekleyenler, o canilere hizmet edenler, bugün BATI'nın başkentlerinde sefa sürüyor. Saraylarda ağırlanıyor, çiftliklerde besleniyor, villalarda korunuyor. Ayla ve Adviye, Türkiye'de yedikleri kurşunları anlatıyor. Katiller ve hizmetçileri Amerika'dan Avrupa'ya şehir şehir gezip gazetelerin sayfalarında "Arkadaşlarımız cezaevlerinde, insan hakları yok" diye bağırtılıyor. Adviye'nin kolundan girip, sırtından çıkan kurşundan bahseden yok. Ayla'nın yatağa mahkum edilen eşinden, ayağına saplanan mermiden, onların insan haklarından dem vuran hiç yok. Ayla ve Adviye'yi Avrupa'da saraylarına çağıran da yok. Ayla ve Adviye'yi Batı'da sayfalarına taşıyan hiç yok. Karşımızda katillere ve destekçilerine kucak açan bir topluluk var. Katillerin ve destekçilerinin insan hakları savunuculuğuna soyunan ikiyüzlü vicdansızlar onlar. Çıkarları adına insanlıktan çıkan bu gözü dönmüş devletlere ve yöneticilerine karşı bir şeyler yapmak zorundayız. Katillerin beslendiği başkentlerde yaşayan halklara Adviye ve Aylaları anlatmalıyız. 15 Temmuz'un belgeselini çekip İngilizce'den İspanyolca'ya, Fransızca'dan Arapça'ya tüm dünyaya karşılıksız dağıtmalıyız. Süratle filmini çekip, dünya sinemalarında oynatmalıyız. Digitürk'te 11 Eylül belgeselini defalarca izlettiler bizlere.
Sinema filmlerini döndüre döndüre oynattılar bizim ekranlarda. Mısır'daki kalkışmalar bile sinema-belgesel olarak hem tüm dünyada hem de bizde televizyonlarda yayınlandı.
İkiz kulelerde yaralanan itfaiyeci Michael'i tanıyoruz, Adviye ve Aylaları biz bile bilmiyoruz. Öldürülen 246 vatandaşımızın fotoğrafları ile birlikte tüm dünya medyasına ilanlar verip, "Onların katilleri aranızda olabilir" diye kampanya başlatmamız lazım. Yaralanan 2 bin 185 kişinin listesiyle ilanlar verip, "Cani Pensilvanya'da çiftlik sarayda, hizmetçileri Avrupa başkentlerinde villalarda" diye duyurmamız gerekiyor. Adviye ve Aylaların yer aldığı belgeselin cd'sini, "Türkiye'de insanlar tutuklanıyor" diye bağıran Avrupa Parlamentosu üyelerine, Batı medyasına, siyasilere, devlet başkanlarına göndermeliyiz. O belgeselin en sonuna "Adviye ve Aylaların, öldürülen 243 kişinin insan haklarında neden uzaylısınız" diye sormalıyız. "Sizde zerre kadar vicdan var mı?" diye eklemeliyiz.
Maalesef kendimizi ifade etme, doğruları anlatma gibi bir yeteneğimiz ve vizyonumuz yok. Adamlar KATİLLERİN insan haklarını bize yayın yolu ile dayatıp saldırırken, biz öldürülenlerin YAŞAMA HAKLARINI vicdanlarında nasıl toprağa gömdüklerini bile yüzlerine vuramıyoruz. Birileri o belgeseli mutlaka ve süratle çeksin. Adı; "15 Temmuz çocukları ve anneleri" olsun.