Ülkelerinin kapısını sonuna kadar açtılar. İngilizler'e vatanlarını peşkeş çektiler. Krallarla, diktatörlerle yönetildiler.
Ortada "Demokrasi"nin "D"si yoktu ama birileri onları öpüyor ve kokluyordu devamlı.
Siyasi kararlar Londra'dan geliyor ve uygulanıyordu.
Ekonomik kararları ise BATI'dan gelen petrol şirketleri veriyordu. CEO'lara teslim oluyorlardı.
Ortadoğu'nun hali buydu. PETROL DEVLETLERİ kurmuşlardı.
Sırtını Londra'ya dayarsan, ülkeni PETROL şirketlerine satarsan kurtulurdun...
Böyle düşünüyorlar, rahat yaşıyorlardı. Amerika ile Avrupa'nın Ortadoğu için birbirine gireceğini hiç düşünmediler. Savaş Paris'te veya Londra'da veya Washington'da olmuyordu. Tüm Ortadoğu başkentlerinde yaşanıyordu. Bir yandan savaş diğer yandan DÜŞÜRÜLEN petrol fiyatları hepsini mahvetti. Petrol Devletleri sarsılıyor, sallanıyor, yıkılıyor ve parçalanıyor.
Bölgemizde olan budur. Petrol onlar için tehlikeli rüyalar teşvik eden bir AFYON oldu. Independent aynen böyle yazıyor.
Uyuşturucu gibi petrolle uyuşturuldular.
Tatlı rüyalar gördüler. Ancak rüya bitti.
Uyandıklarında karşılarında Osmanlı'nın sevgi ve şefkat gösteren kolları yoktu. Tam tersine Batı'nın çakalları ve ağızlardan akan salyalar vardı. Independent yazarı Cockborn Kuzey Irak'a gitti. "Kürtler de yavaş yavaş rüyadan uyanıyor" diye yazdı. Petrol fiyatları düşünce, bir yanda da DAEŞ ile savaştırılmaları Kuzey Irak'ı perişan etti. Devlet memurları aylardır maaş alamıyor. Cockborn, hemen hemen her şeyin Türkiye ve İran'dan ithal edildiği bir düzende bazı Kürtler'in "Artık kendi domatesimizi bile yetiştiremiyoruz" diye şikayet ettiklerini belirtiyor. Evet bölgeye giren bir EL herşeyi alt üst etti.
Domates bile yetiştiremeyecek duruma getirdi. Daha da ötesi, hemen tüm bölge Türkiye'nin domatesine, biberine, patatesine muhtaç halde. Cockborn; "Geçmişe bakıp Kürdistan Bölgesel Yönetimi liderlerini, petrol gelirlerine fazla bağımlı oldukları gerekçesiyle eleştirmek kolay. Ancak DAEŞ'in yükselişini sadece onlar değil, kimse öngöremedi. Irak Kürtleri şimdilik siyasi ve askeri olarak güçlü çünkü diğer güçlerin DAEŞ'e karşı bir müttefik olarak onlara ihtiyaçları var.
Ancak bu UZUN SÜRMEYECEK" diyor. Evet hiçbir şey uzun sürmeyecek bölgede. DAEŞ de halledilecek, yeni haritalar da çizilecek. Bu gerçekleştirilirken bölgedeki her türlü argüman ve taşeron örgütler kullanılacak. Göstere göstere ölüme yollanacaklar... Ve yollanıyorlar da.
Ortadoğu mezarlığa döndü. Bu mezarlıkta BATI'dan gelenler yok. Batılı olarak sadece mezar kazıcılar var. İşleri bittiğinde kazma ve kürekleri ellerine alıp gidecekler.
Ölenler ölecek, kalanlar Türkiye'nin domatesine bile muhtaç hale gelecek.
Bazıları kendilerini sırt sıvazlayarak ölüme gönderen Ruslar'a güveniyor. Bir gün Ruslar da olmayacak oralarda. Ayrıca Rusya'da 1 DOMATES 6 DOLARA satılıyor. Yani 9 litre petrole bir domates.
Ruslardan da ekmek gelmeyecek onlara...
Moskova'ya güvenenler de Türkiye'ye muhtaç hale gelecek. Ne diyor İngiliz Cockborn; "Şimdilik müttefik olarak bölgede birilerine ihtiyaç var..." Ve nasıl bitiriyor cümleyi; "Ancak bu uzun sürmeyecek!" Kuzey Irak Kürtleri için nasıl bu geçerliyse, aynı şekilde Esad-
Rusya ve Batı'ya sırtını dayayan PYD için de, bölgedeki tüm ülkeler için geçerli...
Kullanım süreleri yakında dolacak Cockborn'un dediği gibi. Yakında haritalar çizilip, savaşı körükleyenler kavuğuna çekildiğinde Kandil de yalnız kalacak.
Gökten Kobani'ye, karadan Kandil'e silah yağmayacak artık. Bakın Çin'den 1 TRİLYON DOLAR dışarıya kaçtı.
Kaçmaya da devam ediyor. Paniğe kapılan Pekin, iç piyasaya yönelik üretim yapmaya başladı. ABD yeni bir yasa çıkarıp "500 bin dolar yatırım yapana green card" vaadine başladı.
Herkes para peşinde... Ve tüm oyunlar, savaşlar PARA için... Kuklalara sadece mezar taşı vaat ediliyor. Bölgede tüm silahlar sustuğunda PARA'nın koşacağı tek güvenli yer Türkiye olacak. Türkiye şaha kalkacak. Kullanılıp terkedilenler ise Ankara'nın eline bakacak. İşte o zaman Hendek kazanlar köprü kurmanın peşine düşecek. Eğer hala hayatta iseler!