ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 12 Şubat 2011

Görgüsüzlük ve şöhret

Sanırsınız ki hepsinin acil ihtiyacı var, almazlarsa oracıkta ölecekler! Acil ihtiyacın adı 'Blackberry' cep telefonları... Sıraya girenler de bir kısım ünlülerimiz.
Haber dün bizim gazete dahil her yerde vardı; İzzet Çapa'nın Süpermarket adlı mekanında, Blackberry firması, düzenlediği bir partiyle bedava telefon dağıtılmıştı. Peki kendinden geçercesine bu telefonlara hücum edenler kimlerdi? En başta Ebru Şallı (dört tane birden almış), Pınar Altuğ iki tane, yazmaya elim varmıyor ama sevgili Ajda da üç tane... Süreyya Yalçın'ın durumu ise biraz karışık...
Birinin kocası alışveriş mağazaları zinciri sahibi malum, diğeri yıllardır mesleğinin kaymağını biriktirmiş bir televizyon yıldızı, Ajda ise, Ajda işte!
Şimdi bu 'mal edinme' hırsını bir parça anlayabiliyorum, ama arkadaşlar, ellerde telefon kutuları öyle poz poz fotoğraf çektirmek de neyin nesi? Hiç yakıştı mı size? Üstelik aletlerin satış fiyatı da 500 liraymış. Hoş 5 bin olsa ne olur, sizin gibi cebi bol, gönlü bonkör kızlarımız için.
Ayrıca, Marlon Brando'nun, Woody Allen'ın Oscar ödülü reddettiği şu dünyada, üç kuruşluk telefona sevinen sanatçılarımız olduğu için de ne kadar mutluyum, anlatamam size...

* * *
AMAN ADANALI
ADANA'da yayınlanan bir yerel gazete, Adanalı erkeğin özelliklerini yazmış. Aralarında çok sevimli olanı da var, şaşırtanı da ve kahredeni de...
Yangında ilk kurtarılacak eşyayı mangal olarak görüyorlarmış. Trafik terörünün tavan yaptığı ülkemizde, sol eli sürekli camdan sarkmış halde iken diğer eliyle direksiyon, vites, teyp açıp kapama, sinyal, ayna düzeltme eylemlerini gerçekleştirenler onlarmış. Ve sevgisini sevdiğine asla ilan etmezlermiş... Peki hepsine eyvallah ağalar da, intihar için yüksek bir yere çıkana, aşağıdan "Atlamayan şerefsiz" diye tempo tutmak da neyin nesi?
Aynı listede "Yüreksiz değil, yufka yüreklidir", "Delikanlılığın kitabını yazmıştır" denilen "Aman Adanalı, canım Adanalı" kardeşlere uydu mu şimdi bu?

* * *
ALLAH'IN LÜTFU!
DAHA birkaç gün önce Elbistan'daki kömür madenindeki heyelan, beş işçiye mezar olmuştu. Dün öğreniyoruz ki, aynı yerde dokuz işçi daha toprak altında kalmış! Dört gün arayla iki büyük kaza ve sıfır önlem... İnsanın aklı almıyor. İlk felaketten dört gün sonra ikincisi geliyor... Böyle bir densizlik nasıl olabilir diyorsanız, bunu geçen Pazar günkü, olaydan sonra Elektrik Üretim Genel Müdürü Halil Alış'ın sözlerinde bulabilirsiniz; Müdür bey buyuruyor ki; 'Bu kadar az can kaybı ile bu felaketi atlatmayı Allah'ın lütfu olarak değerlendiriyorum.' İşleri yüce rabbim düzenleyecekse, senin o makamda ne işin var hocam?

* * *
ALFERD HİTCHCOCK BU, BORU DEĞİL!
SEVGİLİ Atilla Dorsay, "Çağı Yaşamak, Önyargıları Kırmak" isimli değerli bir eser daha yayınlamış. Ben de, benim için çok değerli olan Atilla abili bir anımı gün yüzüne çıkarmak istedim bu gün, bu vesileyle...
Yıl 1971... Yılmaz Güney'in Umut filmi Cannes'da yarışıyor. Biz de abimle, gazeteci olarak festivaldeyiz. Ve bir sabah diyor ki, "Alferd Hitchcock ile bir söyleşi ayarladım!" Nasıl becerebildi diye merak ediyorum, anlatıyor; "Aslında çok kolay oldu.
Sekreterini aradım, randevuyu verdi. Sonra düşündüm fotoğrafları da çekse çekse Arda çeker diye. . Ve Cannes'da fellik fellik seni aramaya başladım. Ama sana ulaşmam Hithckok'tan daha zor oldu inan."
Atilla beni bulduğunda bu kez benim elim ayağıma dolaşmıştı. Röportaj günü geldiğinde Carlton otelindeki odasına çıkmıştık Hitçcock'un. Çaylar pastalar masada... Bu arada Atilla'nın da eli ayağına dolaşmış olmalı ki elindeki teybi yere düşürmüştü... Piller dışarı fırladı... Ama sonunda başarmıştık. Ben Atilla abiyle ustanın fotoğraflarını çekmiştim, o da benimle Alferd Hitchcock'un.
Bu fotoğraf o fotoğraftır işte. Şişman olan ben değilim.

* * *
OKEY FESTUS!
TÜRKİYE'ye futbol oynamak için gelen Nijeryalı göçmen Festus Okey, dört yıl önce Beyoğlu karakolunda bir polisin silahından çıkan kurşunla vurulup öldürülmüştü.
Dava hala sürüyor da, bu acı olayda matrak olan Festus Okey'in avukatlarının yaptığı basın toplantısı yüzünden, haklarında soruşturma açılmış olması! Rahat uyu Festus... Senin avukatlarını tutuklayanlar, daha birkaç gün önce testereli katili serbest bıraktılar. Ama o salak katil, Hizbullahçı olmadığı için kaçamadı yeniden hapsi boyladı. Bizi düşünüp canını sıkma, burada işler 'okey'dir abi.

* * *
CEM UZAN'IN KORUMALARI
CEM Uzan hayatının kitabını yazmış ve önce sevgilisi Derin Mermerci'ye okutmuş. İnternet siteleri, "Derin devleti" de yazdı mı filan diye dalga geçmişler ama benim merak ettiğim başka bir konu var; Acaba, Star'ın ilk kurulduğu yıllarda, silahlı korumalarla dolaşan Uzan için, televizyon çalışanlarının yaydığı dedikoduyu da yazmış mıdır? "Korumalar kendilerini Cem Uzan'dan korumak için silah taşıyorlar!"

* * *
GÖLGE BOKSU
"BEN Şırnaklı Hasip Kaplan, adınızı deftere yazdım..." diye bağırmış BDP'li milletvekili. Aferin ona... Sonra meclis karışmış. Hepsi birbirine girmiş. Televizyon ekranlarında gördüğüm son görüntü buydu; Sırrı Sakık bir boksör edasıyla çaktı yumruğu, AKP'li Akbulut da yere yıkıldı. Tayvan Meclisindeki -kahkahalarla izlediğimiz- kavgaları aratmayan bir 'yerli yapıma' imza attığı için kutluyorum kendisini. Bu ilkel görüntü, Tayvanlılar'ın gölge boksunun tüm zarafetine, çaktı yumruğu... Zaten önce onlar bozuldu, sonra biz...

* * *
BEN SPORCUNUN...
KİM, KİME BENZİYOR?
HİDDİNK'in aslanları, Milli Takım'ımızın kaplanları, Kore maçından önce rakip takımın futbolcularıyla dalga geçmişler; "Bunların hepsi birbirine benziyor, hangisini tutacağımızı sakın şaşırmayalım" diye. Peki oynadığımız o rezil futboldan sonra Koreliler de, "Hadi biz birbirimize benziyoruz ama bunların oynadıkları futbol da hiçbir halta benzemiyor" deseler, ne cevap vereceksiniz?

* * *
GICIK ADAM
* "ALBÜM yapmayı düşünmüyorum, televizyon sanatçısı olmak çok daha kaliteli." Tuba Ekinci
*
"AMERİKA'da çöpleri atmazlar, televizyon programı yaparlar!" Woody Allen