ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 29 Ocak 2011

İvedik'ler Cannes'da

'Sanat filmlerini' bizim yarım aydınlar şöyle tarif eder bilirsiniz; "Abiii ya, tahta masanın başına iki kişiyi oturt, ver arkadan huzme ışığı, dakikalarca bakışıp dursunlar. Arada biri bir şeyler mırıldansın ki hiçbir şey anlayamayalım.
Sonra mümkünse ruhlarını orada teslim ettir, al sana sanat filmi!"
Onlara göre bu tür filmlerin en demirbaş öğeleri, 'bol ahşaplı bir dekor, makyajsız kadınlar, son derece çirkin adamlar ya sofistike veya tam tersi pırtıl giysilerle bir tarz, mesela cinsel organ adının tak diye söylenmesi ve teknik açıdan bakarsak yere beton dökülerek mıhlanmış hareketsiz kameradır...' İyi de peki bütün bu uğraş neden verilir?
Birilerine göre, buluğ çağının bunalımlarını atlatamamış bir kısım insanlarımızın ruhlarına direkt işlesin diye...
Diğer tür filmler nereye işliyor direkt?
Doğrudan ceplere yani gişelere...
Allahtan diğer sinema türünü, 'sinemanın aslında insan yaşamında bir eğlence aracı olduğunu' savunanlar daha fazladır bu ülkede. 'Sinema tamamen zevke dayalı bir seçimdir' diyenler... Ama karşıtlara göre bunlar sadece ticari filmlerdir ve sanat filmleriyle aralarındaki uçurum, 'sanatla' 'zanaat' kadar derindir. Ve bu yüzden her zanaatta baş gösteren, 'birbirinin kopyası' olma tehlikesi bu tür filmlerde mevcuttur! Bu yüzden bizim gibi salaklar Hollywood'un aynı kalemden çıkmış devasa filmlerini büyük bir iştahla seyrederiz... Peki kimiz biz? Mesela, Tamer Karadağlı... Sanatçılığından zerre şüphe etmediğim sevgili Tamer der ki; "Ben sinemayı eğlence olarak görürüm.
Terminatör'e de bayılırım. Oturup bana afakanlar bastıran Avrupa filmlerini sevmiyorum arkadaş!"
Shakespeare'i İngilizce oynayacak kadar klasik edebiyat eğitimi almış bir aktörden bunları duymak, benim gibi zevklerini yontma konusunda endişeleri olan sinemaseverleri gerçekten rahatlatır.
Sonuçta, herkesin kendine göre iyi filmi, kötü filmi vardır. Dileyen dilediğini izlesin ama karşı tarafa hakaret etmeden. Çünkü anladığınız gibi ben de Tamer kardeşgillerdenim.
Belki de bu yüzden Şahan Gökbakar'ın son lafına taktım. Recep İvedik'in yaratıcısı Şahan kendisine "Hangi tür filmlerden hoşlanırsınız" diye soran gazeteciye demiş ki, "Bu konuda kardeşim Togan'ın önerilerini dikkate alırım; ama sanat filmlerine dayanamıyorum. Cannes ödülü almış filmleri sevmem mesela." "O da senin gibi düşünüyor demek ki" diyebilirsiniz. Ama ben henüz, Fellini'den, Coppola'ya, Yılmaz Güney'den Tarantino'ya, Kustirica'dan Roman Polanski'ye kadar uzanan yetenekler kadrosuna, 'yeteneksiz yönetmenler' diyecek kadar şuurumu yitirmedim. Bu saydığım ustaların hepsi ve daha fazlası Cannes film festivalinde Altın Palmiye ödülünü gururla kaldırmışlardır çünkü.
Ne diyeyim, ben de sizinle gurur duyuyorum Gökbakar kardeşler ve Recep İvedik 14'ün ülkemizi Cannes festivalinde temsil edeceği günleri iple çekiyorum.