Uzman isimden Maraş depremi sonrası çarpıcı tespit: Yapısal hatalar, çürük beton, zayıf zemin ve perde duvar...

Kahramanmaraş merkez üslü meydana gelen çifte deprem sonrası İTÜ'de görevli Prof. Dr. Kadir Güler, Adıyaman ve Kahramanmaraş'ta yaptığı incelemelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Birçok binada "perde beton" sisteminin kullanılmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Güler, yıkılan binalarda yapısal tasarım hataları olduğuna da dikkat çekti.

Giriş Tarihi 05 Mart 2023, 10:10 Güncelleme 05 Mart 2023, 10:24
Uzman isimden Maraş depremi sonrası çarpıcı tespit: Yapısal hatalar, çürük beton, zayıf zemin ve perde duvar...

İÇİNDEKİLER

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kadir Güler, Adıyaman ve Kahramanmaraş'ta yaptığı incelemelerde, binaların dayanıklılığını artıran ve göçme engelleyen perde duvar sisteminin eksik olduğunu açıkladı. Prof. Dr. Güler, "Zayıf zemine inşa edilmiş 8-12 katlı binaların taşıyıcı sistemlerinde, yeterli oranda betonarme perde duvar kullanılmamış" dedi.



İTÜ İnşaat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kadir Güler Kahramanmaraş ve Adıyaman'daki incelemeleriyle ilgili değerlendirme yaptı. Prof.Dr. Güler, binaların dayanıklılığını artıran ve göçmesini engelleyen 'perde duvar' sisteminin eksikliğine dikkat çekerek, TOKİ'nin inşa ettiği, düşey taşıyıcıları sadece perdelerden oluşan tünel kalıp sistem binalarda bu nedenle hasar meydana gelmediğine dikkat çekti.



"ZAYIF ZEMİNE İNŞA EDİLEN 8-12 KATLI BİNALAR GÖRDÜM"
Prof. Dr. Kadir Güler, zayıf zemine inşa edilen binalarda göçme ve ağır hasarlar meydana geldiğini belirterek, "Zemin katlarda dükkan olması, hiçbir bölme duvarı olmaması, kat yüksekliğinin fazla olması ve bazen asma katların yapılmış olması nedeniyle, taşıyıcı sistemleri düzensiz hale gelmiş. Bunlara bağı olarak da yumuşak ve zayıf kat, çoğunlukla ikisinin de birlikte olduğu kat mekanizması oluşmuş veya binaların toptan göçmesi söz konusu olmuştur" dedi.

Bölgede genellikle beton dayanıklılığın düşük olduğunu ifade eden Prof.Dr. Güler, "Kolayca dağılabiliyor, ufalanabiliyor. Donatı işçiliği hep aynı, zayıf. Kolonlarda sargı etkisi göstermeyen, 90 derece kancalar nedeniyle kolayca açılan enine ve yatay donatıların (demir sargıların) yaygın olduğunu gördük. Ama gerek Adıyaman'da ve gerekse Maraş'ta benim gözlemlediğim, zayıf zemine inşa edilmiş 8-12 katlı binalar. Maraş'ta eski Maraş bölgesi, Adıyaman'da şehir merkezi, buralarda ayakta duran binalar da var. İş dönüp dolaşıp mühendislik hizmetinin verilmesinin önemine geliyor" diye konuştu.

"BİNALAR ZEMİNİNE UYGUN KAT SAYISINDA OLMALI"
Prof.Dr. Güler, binaların zeminine uygun kat sayısında ve doğru tasarıma sahip olmasının önemine vurgu yaparak, "Yapı üretimini önemsememiz gerekiyor. Maalesef bir umursamazlık var. Bina yapmayı tabiri caizse herkes biliyor ama, bu öyle kolay bir şey değil. Çalışan bir proje ve yapı denetiminin sağlanması son derece önemli" ifadelerini kullandı.



"YIKILAN BİNALARDA YAPISAL TASARIM HATALARI DA VAR"
Prof. Dr. Kadir Güler, yıkılan binalarda yapısal tasarım hataları da olduğunu belirterek, "İnşaat mühendislerinin tasarım yaparken, 'Mimarın çizgisi değişmez' ilkesini terk etmeleri gerekiyor. Mühendislerin yapısal tasarımdan taviz vermemeleri gerekiyor çünkü iyi bir taşıyıcı sistem tasarımı son derece önemli. Depremde yıkılan ve ağır hasar gören binalarda, dayanıksız beton, zayıf donatı işçiliği yanında, yapısal tasarım hataları da var. Hep inşaat mühendisleri, müteahhitler, yapı denetim firmaları suçlanıyor. Hasar görme ihtimali yüksek binalarda, bir şekilde rolü olan herkesin- kamu otoritesi, mahalli idareler dahil- farklı seviyelerde payı ve sorumluluğu var. Binalarda iyi bir taşıyıcı sistem tasarımı için, mimari projelerin de buna imkan sunması lazım. Mimari projelerde, inşaat mühendislerinin taşıyıcı sistem tasarımına ilişkin talepleriyle, gerekli düzeltmeler yapılması, konsensüs sağlanması lazım. Mimarlar mesleğini icra etsin, uygun tasarımlar yapsın, özgün cepheler oluştursun ama artık taşıyıcı sistem düzensizliğine neden olan kapalı çıkmaları terk etmeliyiz. Çünkü kapalı çıkmalar nedeniyle, bina çevresine perde yerleştirilememesi ve oluşan diğer taşıyıcı sistem düzensizlikleri, depremlerde önemli yapısal hasarların oluşmasına neden oluyor. Bu konu, imar planlarıyla da doğrudan ilgili bir durum. İmar planlarında bu doğrultuda düzenleme yapılması gerekli. Kapalı çıkma olmaksızın da mimarlar cephelere özgünlük verebilir" şeklinde konuştu.



"DEMİR SARGILARIN SEYREK OLMASI EZİLME VE BURKULMAYA NEDEN OLUYOR"
Perdeli binaların depreme direncinin çok daha iyi olduğunu belirten Prof. Dr. Kadir Güler, şunları söyledi: "Çerçeve sistem ağırlıklı tasarımlar yerine, perde-çerçeve taşıyıcı sistem tasarımına ağırlık vermemiz gerekiyor. Perdeler, yapılarda rijitlik (esnemezlik) sağlayan elemanlar. Perdelerin binaların iki doğrultusunda dengeli yerleştirilmesi gerekiyor. Maraş'taki bazı binalarda, perdelerin sadece bir doğrultuda yerleştirildiği dikkatimizi çekti. İTÜ İnşaat Fakültesi Yapı ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı'nda, yapı taşıyıcı sistem elemanlarının deprem davranışına ilişkin deneyler yapılıyor. Örneğin perdenin deprem etkisindeki davranışını görmek için eğilme deneyi yapılmış. Normalde perdelerin uçlarında deprem sırasında büyük basınç ve çekme kuvvetleri söz konusu oluyor. Perdenin uç bölgesinde yatay donatılar var fakat aralığı seyrek. O nedenle tam bir sargı etkisi sağlanamamış. Betonda ezilmeler meydana gelmiş. Gerek perde uçlarında, gerekse kolon ve kiriş uçlarında etriyelerin (demir sargı) sıkılaştırılması son derece önemli. Betonarme yapılarda kolon, kiriş gibi taşıyıcı sistem elemanlarının boyuna donatılarını saran, inşaat çeliğinin bükülmesiyle elde edilen bir sargı donatısının seyrek olması durumunda, betonda ezilme ve boyuna donatılarda burkulma olacağı deneysel olarak gösteriliyor. Depremlerde bu tür perde hasarlarını maalesef hep görüyoruz."

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN