SON DAKİKA: Doğan Cüceloğlu öldü mü? Doğan Cüceloğlu kimdir? Ünlü psikolog Doğan Cüceloğlu ölü bulundu

Son dakika haberi: Edinilen bilgiye göre, Doğan Cüceloğlu bugün Beşiktaş Akatlar'daki evinde yürürken ayağının takılması sonucu başının üzerine düştü. Evdeki görevli durumu sağlık ekiplerine haber verdi. Eve gelen sağlık ekipleri Cüceloğlu'nun hayatını kaybettiğini tespit etti. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, "(Doğan Cüceloğlu) kafa kısmında düşmeye bağlı kanamanın olduğu anlaşılmış olup, konu ile ilgili çalışmalar devam etmektedir." ifadelerini kullandı.

Giriş Tarihi 16 Şubat 2021, 16:03 Güncelleme 17 Şubat 2021, 23:56
SON DAKİKA: Doğan Cüceloğlu öldü mü? Doğan Cüceloğlu kimdir? Ünlü psikolog Doğan Cüceloğlu ölü bulundu

İÇİNDEKİLER

Ünlü psikolog ve yazar Doğan Cüceloğlu, Beşiktaş'ta yaşadığı dairede ölü bulundu. Bir süre önce anjiyo olan
Cüceloğlu'nun ilk belirlemelere göre düşme sonucu öldüğü belirtildi.

83 yaşındaki psikolog ve yazar Doğan Cüceloğlu, bir süre önce anjiyo oldu. Edinilen bilgiye göre, Cüceloğlu bugün Beşiktaş Akatlar'daki evinde yürürken ayağının takılması sonucu başının üzerine düştü. Evdeki görevli durumu sağlık ekiplerine haber verdi. Eve gelen sağlık ekipleri Cüceloğlu'nun hayatını kaybettiğini tespit etti. Haberi alan Cüceoğlu'nun kızı da eve geldi. Cüceoğlu'nun oğlunun yurtdışında olduğu öğrenildi. Cüceoğlu'nun evinde adli tabip, savcı ve polis ekipleri incelemede bulundu. Evde yapılan incelemeler devam ediyor.

CÜCELOĞLU'NUN ÖLÜM NEDENİ

İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden ünlü psikolog ve yazar Doğan Cüceloğlu'nun ölümüne ilişkin yapılan açıklamada, "Müteveffanın kafa kısmında düşmeye bağlı kanamanın olduğu anlaşılmış olup, konu ile ilgili çalışmalar devam etmektedir." denildi.

Açıklamada, "İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerince 16.02.2021 tarihi saat 14.00 sıralarında Beşiktaş ilçesi Akatlar Mahallesi'nde, meydana gelen olayda; Mehmet Doğan CÜCELOĞLU isimli şahsın yaşamını yitirdiği bilgisinin edinilmesi üzerine; müteveffanın evinde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda, müteveffa şahsın evini haftada 2 defa temizlemeye giden M.Ç isimli şahısla yapılan görüşmede, evin kapısına geldikten sonra 2 defa zile bastığı, kapıyı açan kimse olmadığı, evin içine girdiğinde müteveffa şahsı hareketsiz olarak yerde yatar vaziyette gördüğünü ve daha sonra yetkililere haber verdiğini beyan etmiş, müteveffanın kafa kısmında düşmeye bağlı kanamanın olduğu anlaşılmış olup, konu ile ilgili çalışmalar devam etmektedir." denildi.

DOĞAN CÜCELOĞLU KİMDİR?

İletişim psikolojisi uzmanı Doğan Cüceloğlu, kırktan fazla bilimsel makalesi ve çok sayıdaki kişisel gelişim kitabı ile tanınıyor.
Mersin'in Silifke ilçesinde 11 çocuklu bir ailenin 11. çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve ortaokulu orada bitirmiştir. Ankara ve Kırklareli'de liseyi bitirip İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun Cüceloğlu, ABD'de Illinois Üniversitesi'nde Bilişsel Psikoloji doktorasını yapmıştır.
Türkiye'de Hacettepe Üniversitesi iӀe Boğaziçi Üniversitesi'nde çalışmış, Fulbright bursu ile Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak bir sene görev almıştır.

1980-1996 yılları arasında ABD'deki Fullerton şehrinde California Eyalet Üniversitesi'nde görev yapmıştır. 1996'dan bu yana Türkiye'de üniversite öğrencilerine, öğretmenlere, ana-babalara ve iş adamlarına yönelik seminerler, konferanslar ve atölye çalışmaları düzenlemektedir.

1990'dan bu yana kitaplarını Türkçe olarak yayınlamaya özen gösteren Cüceloğlu, Türk insanının düşünce, duygu ve davranışlarını bilimsel psikoloji kavramları içinde inceleyen kitaplar yazmaktadır.

AKŞAM YAYINA KATILACAKTI
Sosyal medya hesaplarını aktif olarak kullanan ünlü yazarın bugün Instagram hesabından yaptığı son paylaşımda akşam 21.00'da bir yayına katılmayı planladığı ortaya çıktı.

İŞTE SON RÖPORTAJI
Doğan Cüceloğlu'nun ölümünden önce sabah.com.tr'ye verdiği röportajda öğrencilere, kadınlara ve çiftlere yönelik önerilerde bulunmuş ve yaşam mottosunu açıklayarak " Yaşam mottom şudur: "Niyetinin saflığını keşfet; elinden gelenin en iyisini coşkuyla, keyifle yap! Ve bu fırsata sahip olduğun için de şükret!" " demişti.

Son bir senedir insanoğlunun nadir denk geldiği bir salgın dönemini yaşıyoruz; Covid-19 beraberinde hayatımıza hem manevi hem de maddi birçok sıkıntı getirdi fakat zor zamanlar güçlü insanları, güçlü insanlar iyi zamanları yaratır derler… Bu süreçte elimizde olan yegane şeylerden biri de anın içindeki güzellikleri görerek zihin sağlığımızı önemsemek. Biz de Psikolog-Yazar Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu ile pandemi döneminde sizlere iyi gelebilmek adına başarıyı, ilişkileri, öğrencileri, motive olabilmeyi konuştuğumuz huzur dolu bir sohbet gerçekleştirdik;

Gerçekten zorlu bir süreçten geçiyoruz… Öncelikle nasılsınız? Sizin pandemi süreciniz nasıl geçiyor?

Dc: Evet, zor bir dönem. Pandemi dönemi kendimle, çevremle, doğayla ve büyük resimle ilgili birçok konuda düşünüp farkına varmamı sağladı. Zaman zaman sıkıcı, zaman zaman korkutucu, hüzünlü günlerim oldu. Ama yeni şeyler üzerinde düşünmenin ve keşfetmenin keyfini de yaşadığımı söyleyebilirim.

İnsanlar son bir yılı hayatlarından kayıp olarak görmeye başladı… Sizce de şu son bir yıl kayıp mı?

Dc: İnsanların neden böyle gördüğünü anlayabiliyorum. Özellikle iş yönünden değişik meslek gruplarında çok derin olumsuz etkileri oldu. Ama benim kendim için bir kayıp yılı değil, aksine hayatımda birçok şeyleri yeniden düşünüp farkına varıp değerlendirerek anladığım bir yıl oldu, diyebilirim.

''Ailelerinden uzak kalmaları bir yana; ölüm riskine de belki en yakın olan onlardı… Sağlık sektöründe çalışanlara buradan en içten saygı, sevgi ve şükran duygularımı iletiyorum.''

Bazı sektörler daha fazla etkilendi bu süreçten, sağlık sektörü de bunların başında. Onlara bu dönem adına tavsiyeleriniz neler olur?

Dc: Olmak ve yapmak arasındaki bir ayırım yapmayı önemsiyorum. O nedenle, sık sık öğretmenlere yaptığım konuşmada öğretmen olmak ve öğretmenlik yapmak kavramlarına dikkat çekerim. Bu anababalık içinde geçerlidir; baba olmadan babalık yapmaya kalkan insanlardan söz ederim. Bu dönem doktorluk (genel anlamda sağlık çalışanı) yapan ve olanları ayırt eden bir süreç oldu. Yaşadığımız dönemde en fazla risk grubunda olanlar sağlık çalışanlarıydı. Kimisi ailesi, küçük çocukları adına endişe duydu. Ailelerinden uzak kalmaları bir yana; ölüm riskine de belki en yakın olan onlardı. Yapanlar, haklı olarak bu dönemde şikâyet edecek çok şeyler bulacaklardır; olanlar da, yine haklı olarak, hizmet etmenin verdiği anlam, huzur ve şükürle dolu çok şeyler bulacaklardır. Sağlık sektöründe çalışanlara buradan en içten saygı, sevgi ve şükran duygularımı iletiyorum.

''Atatürk milli mücadelede neden sakin ve umut doluydu? Yaşamla dans edenler yaşamın o dönem için çaldığı müziği keşfedip onunla ahenk içinde dans etmeye çalışırlar…''

Modern çağın rahatsızlıklarından tükenmişlik sendromu hat safhada şu günlerde; belirsizlik ortamı beraberinde birçok problem getiriyor…

Dc: Tükenmişlik sendromu her yaşta, ortamda ve her meslekte yukarıda sözünü ettiğim olmak ve yapmak arasında nerede olduğuna bağlı olarak gelişebilir. Atatürk milli mücadelede neden sakin ve umut doluydu? Neden tükenmişlik sendromu yaşamadı? Yaşamla güreşenler, ister genç ister yaşlı, ister kadın ister erkek, ister zengin ister fakir olsunlar hep yorgun ve şikayetçidirler. Yaşamla dans edenler yaşamın o dönem için çaldığı müziği keşfedip onunla ahenk içinde dans etmeye çalışırlar; zor bir dönem içinde olduklarını, yorgun olduklarını bilirler, ama şükür duygusu hiç eksik değildir.

İkili ilişkiler de bu dönemde sınavda. Ya birbirlerini pandemi sürecinde çok az görebiliyor çiftler ya da daha fazla birbirlerine maruz kalıyorlar; e yaşamın türlü zorlukları da beraberinde gelince yıpranabiliyor ilişkiler… Çiftlere tavsiyeleriniz var mı?

Dc: İfade ettiğiniz gözleme katılıyorum. Birbirlerini kullanmak üzere evlenenler için bu dönem cehenneme dönüşmüştür. Ne demek kullanmak üzere evlenenler: "çıkar odaklı", "beklentilerinin karşılanması için" evlenenler. Birbirlerini yaşamak üzere evlenenler için bu dönem zor ama yaklaştıran bir dönem olmuştur. Çiftlere tavsiyem yüz ilişkisinden can ilişkisine geçmeleridir. Tabii bu ben tavsiye ettiğim için olabilecek bir şey değildir. Hiç olmazsa farkına varsınlar. Bu ne demek ve nasıl gerçekleşir? "Evlenmeden Önce" isimli kitabımda bu konulara açıklık getiriyorum; ilgilenenler kaynak olarak kullanabilir.

Maalesef süreç öğrenciler için de oldukça zorlu. Sınavlara hazırlanan, yeni mezun olmuş iş bulmakta zorlanan gençlerimiz var… Onlara neler söylemek istersiniz?

Dc: Bu dönem gençler için kendine özgü zorlukları da beraberinde getirdi. Sadece sınava hazırlanma değil, iş bulma, sosyalleşememe, yalnızlaşma süreçleri de onlar için daha zor oldu. Yaşamla güreşen insan için çok ama çok yorucu bir dönem; genci bitkin ve bıkkın bırakabilir. Unutmayalım; sadece o genç değil, herkes bu koşullar içinde sınava hazırlanıyor ve iş arıyor. Yaşamla güreş etmeyip dans edebilecek olgunluğa gelmiş olanlar için bu dönem etki alanlarının, etki alanı içinde önceliklerinin, gönlünün muradını keşfedip büyük resimlerini inşa etmenin fırsatıdır. Ve yaşamla güreşen sıradan insanla yaşamla dans eden yetkin insan arasındaki fark bu dönemde açık seçik görülecek şekilde ortaya çıkacaktır. Bu dönemde gençler akıllı ve sabırlı bir çiftçi tutumu içinde kendi köklerini, özlerini besleyip güçlendirmeyi önemsemeli.

Öğrencilerin yıpranmış aileleri de var tabii… Onları da unutmamak gerek.

Dc: Yukarıdaki anlattığım şeyler tabii aileler hakkında çok şey söylüyor. Sağlıklı aileden sağlıksız çocuk yetişmesi çok enderdir. Sağlıklı aileyi ailenin yaşattığı değerlerle tanımlıyorum.Mesela şu sekiz değer aile için, eğitim için, ülkenin geleceği için çok önemli: 1- Çocukların merak etmesine izin veriliyor mu? Çocuğun merak edip soru sorma özgürlüğü var mı? 2- Hakkaniyet; 3 Dürüstlük; 4- Sorumluluk duygusu; 5- Halden anlamak; 6- Sınırlara saygı; 7- Sevgi ve 8- İşbirliği. Bu değerleri yaşatan aileler doğal olarak bu dönemde destek ve işbirliği içinde olacaklar, birbirlerine daha da yaklaşacaklardır.

Röportajın buraya kadar olan kısmında ben daha umut dolu ve iyi hissetmeye başladım… Pozitif düşünmek çok önemli değil mi?

Dc: Olumlu ve olumsuz düşünmenin ötesinde çok önemli bir konu var: gerçekle teması kesmemek. Yeniden altını çizmek istiyorum. Şimdi burada etki alanının farkında mısın? Yoksa öğrenilmiş çaresizlik içinde bir bataklığa saplanıp kalmış debelenip duruyor musun? Farkında olduğun etki alanı içinde önceliklerini nasıl belirliyorsun? Temel değerlerin ne? Hangi hedefe yolculuk yapmak üzere yola çıktın? Bu hedef senin seçtiğin bir hedef mi, yoksa sana empoze edilmiş, zorla verilmiş bir hedef mi? Elinden gelenin en iyisini yapmak için gayret vermeye hazır mısın? Tüm bu sorular uzun vadede insanın bedensel ve ruhsal sağlığını etkiler

Pandemi sürecinde filozofça meziyetler de edindik. Herkes özünde kim olduğunu, aslında ne ile mutlu olduğunu sorgulamaya başladı. İnsan kendini, kim olduğunu nasıl bulur? Yolun yarısında hala kendine yabancı çok insan varmış meğer..

Dc: Bu önemli bir gözlem. Günlük hayatın akışı içinde kendiyle baş başa kalma imkanı bulamayan insan günlük hayatın akışının içine giremeyince kendisinin de var olduğunu keşfetmeye başlıyor. "Hayatımda ben var mıyım? Ve "ben hayatımda kendim olarak ne kadar ve nasıl varım?" soruları ilk defa onlar için anlam kazanmaya başlıyor. Kendine yabancı insan, hayata ve herkese yabancı insandır.

Pozitif ayrımcılık yapacağım ve kadınlarımızı soracağım… Eğitimde, iş hayatında hem aileyi çekip çevirmek durumunda olan hem de hayalleri olan kadınlarımıza neler söylemek istersiniz? Pandemi dönemi hayli yük bindi omuzlarına.

Dc: Kadın ve erkek ikisi de insandır. Pandemi döneminde aslında erkeğin de, kadının da üzerine farklı sorumluluklar, yükler bindi. İnsan kadın ve insan erkek insan insana bir ilişki içinde hakkaniyet ve liyakat zemininde işbirliği yapabilirse aile hayatı muhteşem olur. Bu uygar bir toplum olmamız için de kaçınılmaz bir zarurettir. Bu gerçekleşince kadının kadınlığı tüm güzelliği ve çekiciliği ile kendini bulur. Bu gerçekleşince erkeğin erkekliği de doğal gücüne kavuşur. İnsan insana konuşup liyakat ve hakkaniyetle işbirliği içine girebilenler biyolojileriyle, gönülleriyle, zihinleriyle bütünleşerek en güçlü sevgili olurlar. İnsan insana ilişki içine giremeyenler ve zorlananlardan bazıları için bu süreç bir farkına varma, sorgulama, değişim için tohumların atıldığı bir süreç haline gelebilir.

''Başarı, mevcut koşullar içinde ne yapması gerektiğini bilmek ve yapabileceğinin en iyisini yapma gayreti içinde olmaktır. Başarı sonuçta değildir; gayrettedir.''

Elbette yaşam yolculuğunda sizin de içinizde güç bulamadığınız, umutsuzluğa kapıldığınız anlar olmuştur; o zamanların içinden yara almadan nasıl çıktınız?

Dc: Yara almadığımı söyleyemem. Yara aldım, ama aşılanma gibi daha güçlenerek bu dönemlerden çıktım. Öğrendiğim "Var mısın?" kitabımda anlattığım konular oldu: İnsanın önce gönlünün muradını keşfetmesi gerekiyor. Gönlünün muradını keşfeden bu yaşam yolculuğunda niyetinin saflığını keşfetmiş insandır. Niyetinin saflığı bir insanın gücünün kaynağıdır. Başarı, mevcut koşullar içinde ne yapması gerektiğini bilmek ve yapabileceğinin en iyisini yapma gayreti içinde olmaktır. Başarı sonuçta değildir; gayrettedir.

Doğan Cüceloğlu olarak yaşam mottonuz nedir? Belki bizlerin de yoluna ışık tutar…

Dc: Yaşam mottom şudur: "Niyetinin saflığını keşfet; elinden gelenin en iyisini coşkuyla, keyifle yap! Ve bu fırsata sahip olduğun için de şükret!"

Halkı gözlemlemekten çok keyif aldığınızı okumuştum... Türkiye vatandaşları olarak bizler her türlü badirenin üstesinden geldik; bu sürecin de üstesinden geliriz ve yarınlar yeniden aydınlanır değil mi hocam?

Dc: Biz Anadolu halkının zengin kültürünü henüz eğitim müfredatımıza aktarabilmiş değiliz. Zamanla bunu da başaracağımız inanıyorum. Okuma yazması olmayan bir köylü kadın hayatımın en güçlü dersini bana çocukken verdi. On yaşlarında idim ve sapan taşıyla serçe kuşunu vurmaya çalışıyordum. Vurma yavrum, dedi. Silifke şivesiyle, ne var, bannak gibi güpgüçcük guş, diye cevap verdim. Yavrum, dedi, canın büyüğü küçüğü olur mu, onun ki de can. Vurma yavrum, günah, dedi. Vuramadım. Durdum, bu sözün arkasındaki hikmeti anladığım zaman 42 yaşındaydım. Anladığım andan itibaren halkıma ve kültürüme olan saygımı hiç kaybetmemek üzere kazandım. Geçen gün yürürken bir yaprak üstünde uğur böceği gördüm. Canın büyüğü küçüğü olur mu, dedim ve sessizce onu selamladım. Aklımın alamayacağı kadar muhteşem bir BİZ'in parçasıyız ve hiçbirimiz diğerinden daha üstün ya da aşağı değiliz. Corona'da evrensel yaşam ekibinin bir parçası ve bize dersler verip hatırlatıp öğretmek üzere geldi ve görevini yapıyor. Daha bilinçli ve güçlü olarak yarınlara merhaba diyeceğimize inanıyorum.