
YouTube'un sevilen kanallarından Bi' Başka'ya konuk olan Melis Minkari, kendisini bildi bileli oyunculuk yapmak istediğini söyledi. Kariyerine Kardeşlerim dizisiyle başlayan Minkari, sette hem kamera arkasındaki hem kamera önündeki arkadaşlarının çok tatlı olduğunu ve herkesin ona destek olduğunu ifade etti.
Melis uzun süredir seni bekliyoruz. Neler yapıyorsun? Nasılsın?
İyiyim. Her şey yolunda gidiyor. Yoruluyoruz tabii sette ama karşılığını gördükten sonra tatlı bir yorgunluğa dönüşüyor o. Çok tatlı bir ekiple çalışıyorum. Bir şeylerin yolunda olmaması imkânsız hale geliyor hal böyle olunca.
"Kendimi bir anda sette buldum!"
Kardeşlerim ilk projen. Sana nasıl geldi? Karakteri okuduğunda ne düşündün? Neden Aybike'yi oynamayı istedin?
Karakterin gelişini inanın hatırlamıyorum. Çünkü sürekli bir yerlere audition gönderiyordum o süreçte. Artık ne gönderdiğimi unutmuş vaziyetteydim. Bir gün menajerim aradı ve projeye kabul edildiğimi söyledi. Ardından kendimi bir anda sette buldum. İlk projem zaten Kardeşlerim. Aybike'yi de çok sevdim. Çünkü çerçevesi çok geniş bir karakter. İlk işimde ihtiyacım olan şey buydu. Alanı çok geniş bir karakter. Çok özgür olabileceğim bir alan. Yönetmenimiz de çok rahat bırakıyor. Oyuncu olarak hem kendimi keşfettim hem kamera karşısında oyunculuğu keşfetmek için harika bir fırsat yakaladım.
Çok ani bir şekilde kendini sette bulduğunu söylüyorsun. Bir hayattan bambaşka bir hayata geçişin hızlı bir şekilde olmuş. Adapte olmakta zorlandın mı?
Zorlanmadım aslında. Çünkü her şey gözümün önünde oldu. Her şeye şahit oldum. Başlarda sette adaptasyon sıkıntısı yaşıyordum. Ama o da uzun sürmedi. Kamera karşısında oyunculuk bambaşka bir deneyim. O yüzden başlarda yaşadım bu sıkıntıyı da. Çünkü oyununu oynarken bir yandan da teknik ekiple koordineli gitmen gerekiyor. Ama ekip o kadar tatlı ki yaşadığım süreç bana hiç zorlu gelmedi. Herkes gülüyor, motive ediyor.
Oyunculuğa ilgin, alakan ne zaman başladı? Müzikle de ilgilendiğini biliyorum, piyano ve gitar çalıyorsun değil mi? Müzik ve oyunculuk arasında kalma gibi bir durumun oldu mu? Oyunculuğa nasıl başladın?
Hobi olarak müzikle uğraşıyorum. Benim için hep oyunculuk vardı. Kendimi bildim bileli oyuncu olmak istiyorum. Sinema okuyorum, fotoğraflar çekiyorum. Kamera arkası, önü, müzik, piyano, gitar hepsi bir şekilde hayatımdaydı zaten. Ama meslek olarak hep oyunculuğu istedim. Kendimi Harry Potter izlerken hatırlıyorum. O dünyaya bayılıyordum. Herhalde oradan başladı bu istek. Sonrasında zaten eğitimler almaya başladım. Craft Oyunculuk Atölyesine teşekkür ediyorum. Çünkü sadece oyunculuk adına değil Melis olmam konusunda da bir dönüm noktası oldu. Kabuklarımı kırdım, kendini bil cümlesini öğrendim, oyunculuğun iyileştirici taraflarını öğrendim.
"Melis olarak hayatta söyleyemediğim cümleleri Aybike olarak söylüyorum"
Kendini nasıl buldun?
Kendimi bulduğumu hala söyleyemem. Ama olay da zaten o yolda olmak. Soruları sorabilmek, daha doğru soruyu bulmaya çalışmak. Hala önüm sisli, bulutlu. Ama şu konuda eminim, soru sormaya devam ettikçe o sis perdesi kalkıyor. İnsan kendini tanımadan başka bir karakteri de tanıyamaz. Bu yüzden kilit nokta sürekli keşfetmek. Sora sora iyileşiyorsun. Melis olarak hayatta söyleyemediğim cümleleri Aybike olarak söylüyorum. O cümleyi söylemek için sabırsızlandığım anlar oluyor. O cümleyi söyledikten sonra da öyle bir rahatlama geliyor ki… İşte bu oyunculukla kendini iyileştirdiğin bir nokta mesela.
Sizden gelen her oyuncuya Kardeşlerim seti ortamını soruyorum. Tek bir cevap alıyorum: aile gibiyiz, çok eğleniyoruz. Sen neler söylemek istersin? Nedir bu enerjinin ve aile ortamının sebebi? Aynı yaş grubunda olmanız mı?
Ben de öyle düşünüyordum. Ama baktığında bizden yaşça büyük cast da bizimle aynı frekansta. Bu sorunun cevabını çözebilmiş değilim. Herhalde castı tam nokta atışı seçtiler. Ama çok şükür o insanlarla çalışıyorum, sürekli iyi ki diyorum.
Dizide sürekli bir oyuncu sirkülasyonu var. Farklı karakterler diziden ayrılıyor, dâhil oluyor. Neden öyle? Bu devinimin avantajı/dezavantajı nedir sence?
Dezavantajı maksimum projede daha fazla karakterin yer alması ve daha çok zaman gitmesi oluyor. O da bizim için çok büyük bir sorun değil. Avantaj olarak seyircinin nabzı tutuluyor. Sürekli hikaye ve çatışma çıkarıyor o sirkülasyon.