Oyuncu Deniz Çakır'ın taciz ettiği başörtülü kızlar o geceyi anlattı!

Geçtiğimiz pazar günü İstanbul'daki bir AVM'nin kafesine zil zurna sarhoş halde giden Deniz Çakır, yan masasında bulunan 6 başörtülü kadına, "Burası Arabistan mı? Ne geziyorsunuz burada!" diyerek sözlü tacizde bulundu. Başörtülü kızlar “Büyük şok yaşadık, rencide edildik. Özür dilese bile ne hissedeceğimizi bilemiyoruz” dedi. Avukatları ise Çakır’ın özel hayatın gizliliğinin ihlali, hakaret ve halkı düşmanlığa tahrik suçlarından ceza almasını talep ettiklerini söyledi.

Giriş Tarihi 07 Ocak 2019, 00:00 Güncelleme 07 Ocak 2019, 12:24
Oyuncu Deniz Çakır’ın taciz ettiği başörtülü kızlar o geceyi anlattı!

İÇİNDEKİLER

Oyuncu Deniz Çakır'ın, 30 Aralık Pazar günü ünlü bir AVM'nin en popüler kafelerinden birine alkollü gidip yan masada sohbet eden başörtülü kızlara "Burası Arabistan mı? Ne geziyorsunuz burada!" diyerek sözlü tacizde bulunması gündemi sarsmıştı.

GÜNAYDIN'ın özel haberinin ardından olayın mağdurları savcılığa giderek ünlü oyuncu hakkında şikayette bulundu. Şikayet sonrası Deniz Çakır hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma başlatıldı.

Çakır'ın sözlü tacizine uğrayan Zeynep Yılmaz, Emine Feyza Mazı, Merve Sancaktar, Vecihe Karadeniz ile olayın görgü tanığı Elif Gülce Yavuz ile bir araya geldik. Bu buluşmada Avukat Enes Bayraktar da müvekkillerinin yanındaydı.

İstanbul Şehir Üniversitesi'nde hukuk, siyaset bilimi, psikoloji gibi dallarda eğitim gören üniversiteli kızlar, yaşadıkları şoku hâlâ üzerlerinden atamadıklarını söyledi. Başörtüleri nedeniyle Deniz Çakır tarafından toplum içerisinde ötekileştirilip rencide edilen öğrenciler, yaşananları detaylarıyla GÜNAYDIN'a anlattı.

- Saat 22.45 sularında kafeye gittik.
Konserden çıkmıştık. Masada sekizi başörtülü dokuz kişiydik. Deniz Çakır bizi görür görmez söylenerek masasına oturdu.

-Sonra telefonuyla çekim yapmaya başladı.
Başta "Kendisini çekiyor herhalde" diyerek duruma müdahale etmedik; önce anlamak istedik, muhabbetimize devam ettik.

ARKADAŞLARI YERİNE OTURTTU

- Çakır, bir süre sonra telefonu tekrar bize doğru doğrultup çekim yapmaya başlayınca bu hareketinden çok rahatsız olduğumuzu, izin almadan görüntü alamayacağını, bunun suç teşkil ettiğini söyledik.
Çakır ise "Hayır, çekebilirim" dedi.

Alkollü olduğu belliydi. Sonra "Türbanlıları neden buraya alıyorsunuz? Burası Arabistan mı, Arabistan'a gidin siz. Bunlar nasıl burada oturabiliyor?" diyerek bize sözlü tacizlerde bulundu.

- Bu sözlerin ardından garsonları çağırdık, onlar da durumu anlamak için Deniz Çakır'ın yanına gitti. Çakır'ın yanındaki iki arkadaşı ise, video çekilmediğini, sakin olmamız gerektiğini söyledi. Bu arada Çakır'ı sakinleştirip yerine oturtmaya çalıştılar ama sonra Çakır, yine telefonla izinsiz görüntü almaya devam etti.

Yanındakiler daha sonra yanımıza gelip telefonu gösterip "Kusura bakmayın, bakın video falan yok, biz de kalkacağız" dedi.
- Hepimiz çok şaşkındık. Rencide olmanın ötesinde bir şaşkınlık yaşadık.

Hatta bütün gece 'Nasıl oldu böyle bir şey?' diyerek durumu sorguladık.

Çünkü o gece bir saat boyunca, bitmek bilmeyen, rahatsız edici sözlü tacize maruz kalıp gerilim yaşadık. Kimseden bir müdahale olmadı. Sadece bir garson olaya dahil oldu. Güvenliği çağırdık. Sonrasında ailelerimizle konuştuk. Çakır'a dava açıp kendisini şikayet etmeye karar verdik. Hemen avukatla iletişime geçtik. Özür dilese bile ne hissedeceğimizi bilmiyoruz.

Yargı sürecinin ilerlemesini istiyoruz.

'KUTSAL DEĞERLERI AŞAĞILAMAK KABUL EDİLEMEZ'

Deniz Çakır'ın sözlü tacizine maruz kalan başörtülü üniversiteli kızların avukatı Enes Bayraktar şöyle konuştu: "Şu anda olayda tespit ettiğimiz üç ayrı suç var: Özel hayatın gizliliğinin ihlali, hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik yani kutsal değerleri aşağılama... Bizim beklentimiz Deniz Çakır'ın bu üç suçtan da mahkum olması ve buna uygun şekilde mahkemece bir ceza tayin edilmesi. Karşı tarafın kabulüne bağlı olarak hakaret ve özel hayatın gizliliğine dair bir yumuşama olur ama kutsal değerleri aşağılama sadece müvekkillerime karşı işlenmiş bir suç değil, bu kutsal değerleri taşıyan tüm topluma karşı işlenmiş büyük bir suçtur. Her ne kadar bu olayın somut mağdurları benim müvekkillerim olsa da, buradaki aşağılama onların kabulü ile bitebilecek bir olay değildir."