Öcalan'dan muğlak 'Suriye' çağrısı! SDG'ye daha da ayak direttirecek açıklama: "Halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği model..."

PKK'nın kurucu elebaşı Abdullah Öcalan, Kamışlı-Haseke merkezli SDG yönetimine "10 Mart Mutabakatı'na uyun" mesajı gönderdi. Öcalan, mutabakatın uygulanmasının süreci rahatlatacağını ve hızlandıracağını söyledi. Ancak İmralı'dan gelen çağrı bünyesinde muğlak ifadeler barındırıyor. Abdi'ye "Merkezi yapıyla (Şam) müzakere et" diyen Öcalan bir yandan da "Halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği demokratik bir siyasal model" formülü dile getiriyor. "Adem-i Merkeziyetçilik maskesiyle süreci çıkmaza sokan SDG'nin bu açıklama ile daha da ayak direyeceği değerlendiriliyor.

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Öcalan'dan muğlak 'Suriye' çağrısı! SDG'ye daha da ayak direttirecek açıklama: "Halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği model..."

PKK'nın kurucu elebaşı Abdullah Öcalan, Suriye'de ayak diriyen SDG'ye "10 mart Mutabakatı'na uyun" mesajı gönderdi.

İmralı'dan "yeni yıl" mesajı paylaşan ve SDG bileşenlerine çağrı yapan Öcalan, "10 Mart Mutabakatı'nın uygulanması, süreci rahatlatacak ve hızlandıracaktır" dedi.




ÖCALAN'DAN "MUĞLAK" AÇIKLAMA

Süreci çıkmaza sokan SDG'li Ferhad Abdi Şahin'e "merkezi yapıyla müzakere et" diyen Öcalan diğer yandan da SDG'nin Adem-i Merkeziyetçilik taleplerine zemin oluşturan muğlak ifadeler sarf etti.

"HALKLARIN KENDİ KENDİNİ BİR ARADA YÖNETECEĞİ..."

PKK'nın kurucu elebaşı,"Halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği demokratik bir siyasal model" formülü dile getirip "SDG ile Şam yönetimi arasında 10 Mart'ta imzalanan mutabakat çerçevesinde dile getirilen temel talep, halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği demokratik bir siyasal modeldir. Bu yaklaşım, merkezi yapıyla müzakere edilebilir demokratik bir entegrasyon zeminini de içinde barındırmaktadır" dedi.




Türkiye'nin bu süreçte kolaylaştırıcı, yapıcı ve diyaloğa açık bir rol üstlenmesinin hayati önemde olduğunu söyleyen Öcalan, "Bu hem bölgesel barış açısından hem de kendi iç barışını güçlendirmesi bakımından da kritik bir öneme sahiptir" ifadelerini kullandı.

"Önümüzdeki dönemde temel sorumluluğumuz, kısa sürede ortaya çıkabilecek yeni bir çatışmayı engellemek ve telafisi mümkün olmayan sonuçların önüne geçmektir" diyen Öcalan'ın yeni yıl mesajında şu ifadeler yer aldı:

Yeni yıl, savaşın değil barışın yılı olsun

Yeni bir yıla girerken, geçtiğimiz yüzyıl boyunca emperyalist saldırılar ile iç içe gelişen milliyetçiliğin Ortadoğu'yu nasıl derin çatışmalar, yıkımlar ve toplumsal yarılmalarla karşı karşıya bıraktığını tekrar hatırlamak zorundayız. Bugün bölgede yaşanan mezhepçilik ve etnik milliyetçiliklerin tümü, köklerini bu yakın ve acı dolu tarihten almaktadır. Ne yazık ki hegemonik sistemin 'böl, yönet ve tahrik et' stratejisi farklı biçimler altında sürdürülmektedir.





Tam da bu nedenle zorluklara rağmen geliştirdiğimiz Barış ve Demokratik Toplum perspektifi yalnızca bir tercih değil, tarihsel bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır. Eğer doğru ve anlaşılır değerlendirilirse bu perspektif yeni çatışmaların önüne geçebilecek, halkların birlikte, eşit ve özgür yaşamını mümkün kılabilecek bir panzehirdir. Önümüzdeki dönemde temel sorumluluğumuz, kısa sürede ortaya çıkabilecek yeni bir çatışmayı engellemek ve telafisi mümkün olmayan sonuçların önüne geçmektir.

Ortadoğu'da derinleşen krizler ve politik çatışmalar, binlerce yıldır süregelen despotik, iktidar odaklı devletçi uygarlık anlayışının tıkanmasının ve sürdürülemezliğinin kaçınılmaz sonucudur.

Bu krizlerin merkezinde yer alan Kürt meselesinin çözümü ise, ancak toplumsal barış ve demokratik uzlaşı ile mümkündür. Sorunun çatışma, savaş, askeri ve güvenlikçi yöntemlerle değil; halkların iradesini esas alan demokratik bir zemin üzerinden ele alınması hayati önemdedir.

Unutmamak gerekir ki kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmesi mümkün değildir. Erkek egemen zihniyet çözülmeden savaş kültürü sona ermez, barış kalıcı hale gelemez. Bu nedenle kadın özgürlüğünü, demokratik toplumun kurucu ve vazgeçilmez ilkesi olarak ele alıyorum.



Suriye'de ortaya çıkan kaotik tablo da demokratikleşme ihtiyacının açık bir yansımasıdır. Yıllarca süren tekçi, baskıcı ve kimlikleri inkâr eden yönetim anlayışı; Kürtlerin, Arapların, Alevilerin ve tüm halkların özgürlük ve eşitlik talebini daha da güçlendirmiştir. SDG ile Şam yönetimi arasında 10 Mart'ta imzalanan mutabakat çerçevesinde dile getirilen temel talep, halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği demokratik bir siyasal modeldir. Bu yaklaşım, merkezi yapıyla müzakere edilebilir demokratik bir entegrasyon zeminini de içinde barındırmaktadır. 10 Mart Mutabakatı'nın uygulanması, süreci rahatlatacak ve hızlandıracaktır.

Türkiye'nin bu süreçte kolaylaştırıcı, yapıcı ve diyaloga açık bir rol üstlenmesi hayati önemdedir. Bu hem bölgesel barış açısından hem de kendi iç barışını güçlendirmesi bakımından da kritik bir öneme sahiptir.

Ortadoğu'nun modern tarihi, büyük ölçüde 'negatif devrimler' tarihidir. Savaş, zorbalık, inkâr ve yıkım… Buna karşılık önerdiğimiz ise 'pozitif devrimdir'. Yani toplumun demokratik, barışçıl ve ahlaki-politik yöntemlerle yeniden inşa edilmesidir. Israrla savunduğumuz barış bir sonuç değil, yeni bir başlangıç olmak durumundadır. Ve barış içerisinde yürütülecek hak, hukuk ve demokratikleşme mücadelesi nefret, karşıtlık ve öfkeyi ortadan kaldıracak ve herkes için yeni bir yaşamın kapısını aralayacaktır.

Bu bilinçle, yeni yılı savaşların, yıkımın ve ayrışmanın değil; demokratik uzlaşının, barışın ve halkların ortak geleceğini birlikte inşa etme iradesinin yılı haline getirmeyi diliyorum.

Yeni yılın Türkiye, Ortadoğu ve Dünya'da barışa, özgürlüğe ve demokratik bir geleceğe kapı aralamasını temenni ediyor; başta mücadele eden halklar olmak üzere, tüm dostların yeni yılını kutluyorum.

Yeni yılın tüm halklarımıza barış ve onurlu bir yaşam getirmesini diliyor, sevgi ve selamlarımı iletiyorum.

Bu dönem, kadın özgürlüğüyle güçlenen, halkların barış içinde demokratik değerlerle bütünleştiği bir dönem olacak.