
"5 MİLYON FİDANI TOPRAKLA BULUŞTURDUK"
Başkan Erdoğan, her yıl Milli Ağaçlandırma Günü olarak kutlanan 11 Kasım'ı bu sene de ülke genelinde bir ağaçlandırma seferberliğine dönüştürdüklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Milli Ağaçlandırma Günü'nde Türkiye'nin 2023 noktasında 5 milyon fidanı toprakla buluşturduk. Ayrıca, her ilimizde 100. Yıl Cumhuriyet Ormanlarının kuruluşunu gerçekleştirdik. Bu tablo, küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin tüm insanlığın bekasını tehdit eder boyutlara ulaştığı bir dönemde ayrıca önemlidir. Önümüzdeki dönemde havanın, suyun, toprağın, ağacın ve varisi olduğumuz bütün güzelliklerin korunması için daha çok çalışacağız. 'Türkiye Yüzyılı'na Nefes' sloganıyla yürüttüğümüz. bu çalışmalara destek veren herkese, milletimin her bir mensubuna teşekkür ediyorum."

"TÜRKİYE, KERİM DEVLET VASFINA DÖNEMİMİZDE KAVUŞTU"
Türkiye'yi yeni bir tasavvur ve yaklaşımla tanıştırdıkları bütün bu alanların başında, sosyal devlet olgusunun geldiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tarihten tevarüs ettiği kerim devlet vasfına tam manasıyla ilk kez bizim dönemimizde kavuşmuştur. Kurucu kadronun hayallerini süsleyen, kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyet özlemi, gayretlerimiz neticesinde 21 yılda idealden çıkıp, hakikate dönüşmüştür. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın düsturu, ülkemize dünyanın en geniş kapsamlı sosyal güvenlik ve sağlık sistemini kazandırdı. Devletimizin şefkat şemsiyesi dışında hiçbir vatandaşımızın kalmaması için özel çaba harcadık. Fakir fukara, garip gurebanın elinden tuttuk. Şehitlerimizin emanetlerine, kahraman gazilerimize sahip çıktık. Engelli kardeşlerimize, bakıma muhtaç yaşlılarımıza, yetim ve öksüz çocuklarımıza kucak açtık. Çeşitli destek programlarından evde bakım hizmetlerine kadar farklı alanlarda yeni düzenlemeleri devreye aldık. Halkçılık maskesi altında yıllardır bu ülkede halk düşmanlığı yapanlar bilmese de hizmetlerden faydalanan kardeşlerimiz evinde, iş yerinde, okulunda, hastanesinde her yerde bu gerçekleri bizzat görüyor ve yaşıyor."

"DARÜLACEZEMİZİ DONANIMLI KOMPLEKSE KAVUŞTURDUK"
Başkan Erdoğan, sosyal devlet uygulamalarında da mevcutla yetinmediklerini, kendilerini sürekli geliştirdiklerini ifade ederek, şunları söyledi:
"Geçen hafta hizmete sunduğumuz Darülaceze Sosyal Yaşam Şehri bunun en son örneğiydi. 2. Sultan Abdülhamid Han'ın emaneti 128 yıllık büyük bir çınar olan Darülacezemizi her açıdan donanımlı, rahat, huzurlu ve güvenli bir sosyal hizmet kompleksine kavuşturduk. İnşaat alanı 146 bin metrekareyi bulan, şimdilik 928 yatak kapasitesine sahip yatay mimari tarzında inşa edilen, 23 bloğu, camisi, kilisesi ve havrasıyla gerçekten muhteşem bir eseri ülkemize kazandırdık. Yaşadığımız deprem felaketine rağmen 1,5 yıl gibi kısa sürede inşasını tamamladığımız Darülaceze Sosyal Yaşam Şehrimizin, sakinleri başta olmak üzere milletimize hayırlı olmasını diliyorum."

"İHTİYAÇ SAHİPLERİNİN İMDADINA KOŞUYORUZ"
Türkiye'nin yurt dışında da mazlumun, mağdurun, ezilenlerin, zulme ve baskıya uğrayanların yanında olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"AFAD, Kızılay ve TİKA'mızla dünyanın en zor coğrafyalarında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımız ile ihtiyaç sahiplerinin imdadına koşuyoruz. Türkistan'dan Afganistan'a, Balkanlar'dan Afrika'ya kadar nerede gözü yaşlı, gönlü kırık kimse varsa Türkiye'nin şefkat eli oradadır. Filistin'deki mazlumların acısı nasıl bizim acımızsa Uygur kardeşlerimizin, Ahıska Türkü, Kırım Tatarı, Kerkük Türkmen'i kardeşlerimizin sıkıntısı da aynı şekilde bizim sıkıntımızdır. Hiçbir ayrım yapmadan bunların hepsiyle yakından ilgileniyoruz. Her kim Türkiye'yi soydaşlarının derdine sırtını dönmekle itham ediyorsa ya gafildir ya cahildir ya da yabancı güçler namına çalışan beşinci kol elemanıdır. Türkiye'nin soydaş ve akraba topluluklara yönelik hassasiyeti zirveye bizim dönemimizde çıkmıştır. İnşallah bundan sonra da her daim kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz."
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail'in ne kadar uğraşırsa uğraşsın antisemitik yaftası vuramayacağı tek ülke Türkiye'dir. Türkiye'nin geçmişinde böyle bir utanç lekesi göremezsiniz." dedi.
"İsrail'in 7 Ekim'den beri süren, ahlaksız ve alçak saldırıları altında hayatta kalma mücadelesi veren Gazze halkına bu anlayışla sahip çıkıyoruz." diyen Erdoğan, şimdiye kadar Gazzelilere ulaştırılmak üzere 11 uçak dolusu malzeme ile bir sivil insani yardım gemisinin Mısır'a gönderildiğini kaydetti.
"Gazzeli kardeşlerimiz için toplam 800 tona varan insani yardım malzemesini bölgeye sevk ettik." diyen Erdoğan, Mısır makamlarıyla işbirliği içerisinde yardım malzemelerinin Refah Sınır Kapısı'ndan Gazze'ye ulaştırılmasını sağladıklarını ifade etti.
Erdoğan, "Biliyorsunuz İsrail, suyunu, yakıtını, elektriğini, iletişimini komple keserek Gazze halkını sadece öldürmekle kalmıyor, aynı zamanda teamülden hastaneleri bombalayarak, Gazzelilerin direniş azmini de kırmaya çalışıyor. Üstat Sezai Karakoç'un şu mısralarında anlattığı vahşet tablosu, Gazze'de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşananlara tercüman olmaktadır. 'Gülle kusuyor ana rahmi. Bomba parçalıyor beynini bebeğin. Tanklar saldırıyor evlere, bir anda ev yok, tank var. Uçak var, gök yok, utanç var. Ve kime karşı bütün bunlar, masum Müslümanlara karşı.' Gazze'de 7 Ekim'den beri tam anlamıyla vahşet, bin yıl önceki Haçlı işgalinde, 2. Dünya Savaşı'nda yaşananları aratmayan bir gaddarlık sergilenmektedir." dedi.
İsrail yönetiminin askeri ve silahlı sivilleri ile "bir atışta iki ölü" diyerek hamile kadınları daha doğmamış bebekleriyle katletmekle övünen bir cinnet hali içinde olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocukları, daha ağzı süt kokan sabileri, onların anne ve babalarını, yaşlı erkek ve kadınları uçaklarla, tanklarla, toplarla bombalayarak üzerlerine mermi yağdırarak öldürmenin adı savaş değildir. Bunun adı barbarlıktır, eşkıyalıktır, devlet terörüdür. Netanyahu, İsrail halkı nezdinde tamamen yitirdiği itibarını hastaneleri, okulları, ibadethaneleri bombalayarak yeniden kazanma çabasındadır. Bilhassa hastaneler, İsrail mezaliminin sembolü olmuştur. Gazze'de hizmet veren neredeyse tüm hastaneler, İsrail'in saldırıları sebebiyle ya yıkıldı ya zarar gördü ya da kullanılamaz hale geldi. Gazze'nin en büyük sağlık tesisleri olan El-Ehli Baptist ve Şifa hastanelerinde yaşanan vahşeti hepimiz takip ettik. Bu hastanelerle ilgili İsrail'in ortaya attığı iddiaların tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşıldı ama buna rağmen Akif'in 'tek dişi kalmış canavar' diye tarif ettiği güya medeni dünya, İsrail'in hastanelere yönelik saldırılarını sessizce seyretti. Hatta savaş hukukunun açık ihlali olan hastane saldırılarına 'İsrail'in kendini savunma hakkı' diyerek destek veren ülkeler gördük. Bu iklimde biz kalbimizle buğz ve dilimizle ifade etmenin yanı sıra, elimizle de üzerimize düşenleri yapmanın gayreti içindeyiz."
"AVRUPA'SINDAN AMERİKA'SINA HİÇBİR ÜLKEDEN EN KÜÇÜK BİR TEPKİ DAHİ GELMİYOR"
Gazze'deki tek onkoloji hastanesinin vurulması akabinde buradaki kanser hastalarının Türkiye'ye sevkiyle ilgili girişimleri başlattıklarını belirten Erdoğan, aralarında kanser tedavisi görenlerin de yer aldığı toplam 88 hastayı, 61 refakatçisiyle birlikte Türkiye'ye getirdiklerini söyledi.

Perşembe günü kanser hastalarını ziyaret ettiklerini, acılarını paylaştıklarını, millet adına dualarını almanın bahtiyarlığını yaşadıklarını belirten Erdoğan, Gazze'de mahsur kalan vatandaşların bir kısmının tahliyesini dün gerçekleştirdiklerini, diğerleri ile ilgili de çabaların sürdüğünü ifade etti.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz dayanışmanın gücüne, paylaşmanın bereketine inanan insanlarız. Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de Türk özlenendir, gözlenendir. Mazlum ve mağdurların hamisidir. Türkiye tarihi misyonunu nemelazımcılık yaparak değil, başı dara düşenlere kucak açarak yerine getirebilir. Biz de Gazzeli mazlumların imdadına koşarken, işte bu misyonun hakkını vermeye çalışıyoruz. Aziz milletim, Türkiye olarak Gazze'de akan kanın durması için seferber olmuşken, Batılı ülkelerin vicdansızlığını yüzümüz kızararak takip ediyoruz. İsrail işgal güçleri her gün kadın, çocuk, gazeteci, doktor, yaşlı, sivil demeden masumları katlediyor ama Avrupa'sından Amerika'sına hiçbir ülkeden en küçük bir tepki dahi gelmiyor.
Çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı atom bombası atma tehdidi dahil modern savaş araçlarının tamamını kullanan İsrail ve onu destekleyen herkes sadece tarih önünde değil, insanlık vicdanı nezdinde de yargılanacaktır. İspanya gibi bir, iki vicdan sahibi ülkeyi dışarıda bırakırsak, Batılı kurum ve kuruluşlar Gazze'den yükselen feryatlara kulaklarını tamamen tıkadılar. Ateşkes sözcüğünü kullanmaktan bile çekinen bir ürkeklikle, daha doğrusu korkaklıkla karşı karşıyayız. Holokost utancı, Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda. Sadece yöneticiler değil, Batılı entelektüeller, basın kuruluşları ve insan hakları örgütleri de aynı şekilde İsrail'i aklamanın peşinde. İsrail yönetimi de Holokost'u, Filistinlilere yönelik soykırıma varan saldırıların kalkanı olarak kullanıyor."
İsrail'in, ateşkes çağrısı dahil, her türlü tepkiyi, antisemitizm parantezine alarak anında boğmaya çalıştığını belirten Erdoğan, buna Almanya'ya gerçekleştirdikleri son seyahatte bir kez daha üzülerek şahit olduklarını vurguladı.