Tarihçi Erhan Afyoncu o gerçeği açıkladı! İsveç'teki skandallara bir de böyle bakın... Osmanlı Devleti İsveç'i nasıl korumuştu? Demirbaş Şarl...

NATO için Türkiye'ye adeta yalvaran İsveç bir diğer taraftan da terör örgütlerinin ve İslam düşmanlarının cirit attığı bir ülke olarak ön plana çıktı. İsveç'te Türkiye ve Başkan Erdoğan karşıtı skandal eylemler peş peşe yapılırken Danimarkalı İslam düşmanı Rasmus Paludan da Kur'an-ı Kerim yakara provokasyonu körükledi. Milli Savunma Üniversitesi Rektörü ve Sabah Yazarı Tarihçi Erhan Afyoncu meseleye tarihi bir bakış açısı getirdi. Erhan Afyoncu, İsveç'in bu skandalını 1709'da Osmanlı'ya sığınan İsveç Kralı Demirbaş Şarl üzerinden verdiği örneklerle detaylandırdı. İşte detaylar...

Giriş Tarihi 23 Ocak 2023, 13:31 Güncelleme 23 Ocak 2023, 13:49
Tarihçi Erhan Afyoncu o gerçeği açıkladı! İsveç’teki skandallara bir de böyle bakın... Osmanlı Devleti İsveç’i nasıl korumuştu? Demirbaş Şarl...

İÇİNDEKİLER

NATO'ya girmek için Türkiye'ye adeta yalvaran İsveç bir diğer taraftan da terör örgütlerinin ve İslam düşmanlarının cirit attığı bir ülke olarak ön plana çıktı.

Terör örgütü PKK'nın her fırsatta Türkiye karşıtı eylemler yaptığı İsveç'te geçtiğimiz hafta büyük bir rezilliğe imza atılmış ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın maketi teröristler tarafından baş aşağı asılmıştı. Bu rezilliğe tepkiler sürerken yeni skandallar da peş peşe geldi.

IRKÇI RASMUN PALUDAN'A KUR'AN-I KERİM YAKMA İZNİ!
İsveç'te, Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmus Paludan'a Türkiye'nin Stockhom Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yakma izni verildi.

POLİS KORUMASIYLA KUR'AN-I KERİM YAKTI!
Provokatör Rasmus Paludan, Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yaktı. Paludan, Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği yakınında Kur'an-ı Kerim yaktığı sırada etrafı kalabalık polis grubu tarafından çevrelendi.

Aşırı sağcı Paludan'a kimsenin yaklaşmasına izin verilmedi.

TÜRKİYE SERT TEPKİ GÖSTEDİ
Türkiye'den skandala peş peşe tepkiler yapdı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten TBMM Başkanı Mustafa Şentop'a Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a kadar etkili isimler bu durumun kabul edilemez olduğunu belirterek İsveç'e tepki gösterdi.

Dışişleri Bakanlığı da resmi açıklama yaparak İsveç'te Kur'an'ı Kerim yakılmasını "Ülkemizin tüm uyarılarına rağmen İsveç'te bugün kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'e karşı yapılan aşağılık saldırıyı en güçlü şekilde lanetliyoruz." ifadeleriyle kınadı.

Bakanlık, İsveç'te Kur'an-ı Kerim'in yakılması hakkında yaptığı açıklamada "Ülkemizin tüm uyarılarına rağmen İsveç'te bugün kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'e karşı yapılan aşağılık saldırıyı en güçlü şekilde lanetliyoruz. Müslümanları hedef gösteren ve kutsal değerlerimize hakaret eden bu İslam düşmanı provokatif eyleme ifade özgürlüğü adı altında izin verilmesini hiçbir şekilde kabul etmiyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Provokatif eylemin "bir nefret suçu" olduğu vurgulanan açıklamada, "Bu aşağılık eylem aynı zamanda İslam düşmanlığının, ırkçı ve ayrımcı akımların Avrupa'da ulaştığı kaygı verici seviyenin de bir başka göstergesidir." değerlendirmesi yapıldı.

Açıklamada, İsveç ve uluslararası toplum tedbir almaya davet edilerek "İsveç makamlarını bu nefret suçunun failleri hakkında gerekli işlemleri yapmaya ve tüm ülkeleri ve uluslararası kuruluşları İslam düşmanlığına karşı dayanışma halinde somut tedbirler almaya çağırıyoruz." denildi.

İSVEÇ'TEKİ SKANDALA TARİHİ BAKIŞ
İsveç'teki rezilliğe Türkiye'nin tepkisi sürerken Milli Savunma Üniversitesi Rektörü ve Sabah Yazarı Tarihçi Erhan Afyoncu önemli tespitler yaptı.

ERHAN AFYONCU AÇIKLADI
A Haber'de açıklamalar yapan Afyoncu, İsveç'in bu skandalını 1709'da Osmanlı'ya sığınan İsveç Kralı Demirbaş Şarl üzerinden verdiği örneklerle detaylandırdı.

Afyoncu şunları söyledi;

"İsveç'teki olay menfur bir olay. Bir kere böyle bir hadisenin yapılması ayrı bir dert onun polis korumasında yapılması 2. büyük rezalet.

ÖZGÜRLÜK DEDİKLERİ KENDİ DEVLET BAŞKANLARININ HAYATINA DA MAL OLMUŞTU
İsveç bunu özgürlük vs. diye yapıyor ama Eski İsveç Başbakanı Olof Palme nasıl öldü herkes biliyor.

Bu kendisinin zamanında özgürlük diye gösterdiği kendi devlet başkanlarının hayatlarına mal oldu.

DEMİRBAŞ ŞARL OSMANLI'YA SIĞINMIŞTI
İsveç Avrupa'nın tarih boyunca önemli devletlerinden birisi. Çünkü çelik üretiyorlar fakat 1709'da İsveç Kralı Demirbaş Şarl Rusya'ya yenilip Osmanlı'ya sığınıyor. 2 hafta kalmak için geliyor. Burada 5 yıl 3 ay 9 gün kalıyor. Biz bu süre içerisinde Demirbaş Şarl ve yanındaki binlerce adamını misafir edip besliyoruz. Sonrada bu borcun önemli kısmını da onlardan almadık. Ve onların yüzünden Ruslarla savaşa da giridi.

KÖFTEYİ BİLE BİZDEN GÖTÜRDÜLER
Demirbaş Şarl ülkesine gidince Türkiye'den birçok kurumu götürdü. Bunlardan birisi Ombudsmanlık mesela köfte gitmiş. İsveçliler köfteyi nereden bilecek. İsveç köftesi diye satıyorlar. Mesela 'Yaramaz' 'Yıldırım' diye isimler gitti bugün İsveç donanmasında bunlar gemi olarak faaliyet gösteriyorlar.

NATO MESELESİ
Daha sonra Osmanlı yine İsveç'e destek vermiştir. Rusya'ya karşı müttefik olarak düşünüyor. Bugün de Ruslara karşı sıkıştılar NATO'ya girmek istiyorlar. Buradaki mesele şu bunlar ardı ardına patladı biliyorsunuz. Bu hem İsveç'in hem de Türkiye'nin aleyhine kışkırtılıyor.

AŞIRI SAĞ ARTIYOR
Bu şahıs daha önce de aynısını yapmıştı. Şimdi bu şekilde provokasyonları sürdürüyorlar. Yalnızca İsveç olarak değil aşırı sağ dünyanın her tarafında artacak.

Göçmenlerin kendi ülkelerini ele geçirip. Roma'nın durumuna düşmek istemiyorlar. Bu da İslam ve Türk düşmanlığı üzerine yayılacak.

Çünkü 1 NATO meselesi var. 2 İslam'ın sancaktarı her zaman Türkler olmuştur.

Yenizelanda'da 2019'da bir manyak 51 tane insan öldürmüştü. Tarihsel bağlantı kurmuştu 45 bağlantının 40'ı Türklerle ilgiliydi.

TERÖR ÖRGÜTÜNE KARŞI ÖNLEM ALSALAR BU EYLEMLER OLMAZDI
Bu Kur'an-ı Kerim'i yakan rezil adam için alınan güvenlik önlemi terör örgütüne karşı alınmış olsa terör örgütü eylem yapmaz. Bu kadar basit bir hadise.

İsveç PKK'yı terör örgütü olarak tanıyorsa eylem yapmasına izin vermemesi lazım.

Burda Tükiye de belli bir makasa alınmak isteniyor. İhtilalli hareket etmemiz lazım. Devlet yetkililerimiz de onu biliyorlar. Ama mesele şu; Uluslararası ilişkiler söz verilir ama söz yerine gelmez. Maalesef diplomasilerde ahlak kuralı işlemiyor.

İSVEÇ BORCUNU ÖDEMEDİ
O dönemde de İsveç kralı döndüğü zaman borcunu ödeyeceğini söyledi. 1739'a kadar borç ödenmedi daha sonra az bir para verildi.

25 yıl Osmanlı'da bunun meselesi vardır devamlı elçi gönderilir. En son 1. Mahmut İsveç'in borçlarının bir kısmını affetti.

İnşallah bu sefer de Yarın obür gün İsveç ile bir anlaşmaya varılıp daha sonra anlaşmaya aykırı hareket etmez diye düşünüyoruz. Herkesin belli ölçede tarihi alt yapıyı bilmesi lazım.

Türkiye aynı anda birkaç cepheyi idare edebilen bir ülke. Bu da zor bir mesele her zaman attığınız taş denk gelmiyor. O yüzden zaman zaman ihtiyatı iyi hareket ettirmemiz lazım. İslam dünyasından da neden cılız sesler çıktığını sorgulamamız lazım."

ERHAN AFYONCU KÖŞESİNE DE TAŞIMIŞTI

Öte yandan Erhan Afyoncu Demirbaş Şarl meselesini köşesine de taşımıştı.

Afyoncu "İki haftalığına geldi Demirbaş oldu" başlıklı yazısında şu ifadelere yer vermişti;

17. yüzyılın sonunda başlayan Kuzey savaşları yıllarca sürdü. İsveç; Danimarka, Polonya ve Rusya'yla savaştı. İsveç Kralı Demirbaş Şarl, önce Danimarka'yı, daha sonra da Polonya'yı mağlup etti. Ardından defalarca Rusları yendi. Osmanlı yönetimi, savaşa müdahil olmadan Avrupa'nın kuzeyindeki gelişmeleri yakından takip etmekle yetindi.

Bender'de çatışma

TÜRKİYE'YE SIĞINDI
Demirbaş Şarl, 1707'de Rusya'ya girdi. Rus Çarı Petro, bir meydan muharebesine girmeyip geri çekildi. Geri çekilirken de her tarafı yaktırıp yıktırdı. Holovcin'de meydana gelen muharebeyi Demirbaş Şarl kazandı, ancak yiyecek sıkıntısından dolayı İsveç ordusu Moskova'ya doğru gidemeyerek Ukrayna'ya yöneldi. Ukrayna'da da Ruslar her tarafı harap ederek İsveç ordusuna lojistik altyapı bırakmadılar.
Demirbaş Şarl, asker, iaşe ve mühimmat sıkıntısına rağmen sefere devam etti. Fakat bu sefer de ileride Napolyon ve Hitler'i de mağlup edecek "Rus kışı" ile karşı karşıya kaldı. İsveç ordusu ağır kış şartlarında büyük kayıplar verdi. Şarl, Ukrayna'da Vorskla Nehri'nin kenarında bulunan Poltava'da Rus ordusuyla karşılaştı. İsveç Kralı, muharebeden birkaç gün önce yaralandığı için savaşı iyi yönetemeyerek 8 Temmuz 1709'da Poltava Muharebesi'nde Ruslar karşısında ağır bir mağlubiyet aldı. Şarl, sedye üzerinde savaşmaya bir süre daha devam etmesine rağmen askerlerinin bir kısmının teslim olması sonucu kaçarak 5 gün 5 gece süren zorlu bir yolculuğun ardından Osmanlı Devleti'ne sığındı.
Rus ordusu, iki ülke arasındaki İstanbul Antlaşması'nı çiğneyip İsveçlileri takip bahanesiyle Osmanlı sınırını geçerek Özi kenarında kayık bekleyen İsveç askerlerine saldırdı. İsveç Kralı kurtulmasına rağmen askerlerinin çoğu Ruslar tarafından öldürüldü.
Üçüncü Ahmed, durumu haber alınca Şarl'ın misafir olarak kabul edilip bir kral gibi muamele edilmesini, masraflarının Osmanlı Devleti tarafından karşılanmasını emretti. Krala Osmanlı topraklarında mülteci olarak kaldığı müddetçe günlük maaş bağlandı.

III. Ahmed

FETVA VERİLDİ
İsveç meselesi 1711'de Rusya'yla Prut Savaşı'na sebep oldu. Osmanlılar, Rusları ağır bir mağlubiyete uğratmasına rağmen Ruslar, Prut Antlaşması'ndaki taahhütlerini yerine getirmediler. Yeni bir savaş çıkmak üzereyken Avrupalı bazı devletlerin araya girmesiyle 1712'de Rusya ile yeni antlaşma yapıldı. Bu antlaşmada İsveç Kralı'nın ülkesine rahatça dönebilmesiyle ilgili bir madde de vardı. Osmanlı yönetimi, Rusya ile anlaşmazlığı uzatmak istemediği için Şarl'ı ülkesine göndermek istedi. Fakat kral yolun güvenli olmadığını öne sürerek gitmek istemedi. Bu yüzden sultanla arası bozuldu ve hırsını sultanın gönderdiği hediyelerden çıkardı. "Ne erzaklarını isterim ne de atlarını" diyerek III. Ahmed'in ve Kırım Hanı'nın kendisine hediye ettiği 20 atı öldürttü.
Demirbaş Şarl, Türkiye'den ayrılmamak için mümkün olmayan isteklerde bulunarak bahaneler üretince, adamlarının İstanbul'a gelmesi yasaklandı. Tayinatı azaltıldı. Ancak bu durum kralın borçlarının artmasına sebep oldu. Bunun üzerine kralın çevreye olan borçlarını ödemesi için hazineden borç verildi. Ancak Demirbaş Şarl, bir türlü ülkesine gitmeye yanaşmıyordu.
Osmanlı devlet adamları, Sadrazam Süleyman Paşa'nın konağında toplanarak kralın durumunu istişare etti. Toplantıda "Kral-ı mesfurun birkaç seneden beri diyarına gitmesi için tekliflerine müsaade olundukça kendinden türlü türlü bahaneler ve kabalıklar müşahede olunup Devlet-i Aliyye'ye zahmet vermeden gayrı bir fikri olmadığı açıktır. Misafir ise misafirlik tamam oldu. Gidecek ise bir an önce gitsin. Yok, düşmandan korkarım derse işte asker hazır ve emre amade duruyor. Veyahud fikri böyle çok uzun süreli ikamet ise memalik-i mahrusede olan diğer Hıristiyanlar gibi zımmi statüsünü kabul ile Devlet-i Aliyye üzerindeki yükünü bıraksın. Ve illâ ferman-ı âliye itaat etmeyip bu hallerin birini seçmezse zorla alınıp bu tarafa getirilmesi gerekir" denilerek kralın zorla memleketine gönderilmesine karar verildi.
Şeyhülislamın verdiği fetva üzerine İsveç Kralı, padişahın huzuruna gelmeyi ve ardından memleketine gönderilmeyi kabul etmezse ve karşı koyarsa kendisi katledilecek, adamları da kılıçtan geçirilecekti. III. Ahmed, kralın Bender'den gerekirse çıkarılması yönünde Rumeli Valisi Hasan Paşa'ya hatt-ı hümayun gönderdi, İstanbul'daki temsilcileri tutuklandı.

Bender'de İsveç ordugâhı

SİLAHLI ÇATIŞMA
Kral, bütün uyarılara rağmen Bender'den ayrılmayı kabul etmedi. Demirbaş Şarl, Bender'de bulunan 1365 İsveçli, 8 bin kadar da Leh ve Kazak'la olası bir müdahaleye karşı savunma hattı oluşturmaya çalıştı. Bender'de bulunan askerler ve Kırım kuvvetleriyle çatışma başladı. Kralın evine top ateşi açıldı. İsveçliler, durumun vahametini anlayınca yeniçerilere teslim oldular. Bu hadise İsveç'te "Kalabaliken-i Bender" diye anılır. Bu sırada adamlarının teslim olduğunu gören Demirbaş Şarl'ın vaziyeti, bu konuda beş kitap kaleme alan Akdes Nimet Kurat tarafından şu şekilde anlatılır:
"Siperlerin müdafaasına iştirak etmek niyetiyle evinden çıkmış olan kral, adamlarının teslim olduğunu görünce, yanındaki 25-30 askeriyle tekrar eve girmek istemiş, fakat ayağı eşiğe takılmış, düşmüştü; vücudunun yarısı içeride, yarısı dışarıda idi. Kralın arkasında bulunan askerlerinin de bir kısmı düşmüşlerdi.
Yeniçeriler bu küçük grubu sıkıştırmaya başladılar; derken, yeniçerilerin birinin pistolinden atılan kurşunun, kralın sol kulağını zedelediği anlaşılıyor; kralın burnunun da hafifçe yaralandığı biliniyor. Bu esnada, galiba kralın bacağı da epeyce zedelenmiştir.
XII. Şarl, kendini çabucak bu gruptan kurtarmaya muvaffak olmuş, doğrulmuş, fakat sol koluna bir kılıç darbesi yemişti. Bunun üzerine kral kılıcına sarılmış ve kendini şiddetle müdafaaya başlamıştı. Bildirildiğine göre, kral gayretle kılıcını sallayarak, içeriye girmiş olan veya girmek isteyen Türk askerlerini dışarıya atmıştı. XII. Şarl bu münasebetle, kılıç kullanmaktaki maharetini ve pistol atışındaki isabetinin derecesini de göstermek fırsatı bulmuştu.


İsveç Kralı, padişahın huzuruna götürülüyor

Eve girenlerin dışarıya atılması üzerine, kral kapıları kapattırmış ve müdafaaya devam etmişti. Merdiven başındaki bu müsademe esnasında yeniçerilerin kralı diri olarak yakalamak istedikleri muhakkaktı. Bundan dolayıdır ki ellerindeki bütün vasıtaları kullanmışlardır. Bazı rivayete göre, bu 'çarpışma' esnasında Türklerden 30 kişi ölmüştü. Mamafih bu rakam mübalağalı olsa gerektir.
Kral evine kapandıktan sonra, yeniçeriler evin damını ateşe verdiler; bu sırada artık ortalık çoktan kararmış ve gece yarısı yaklaşmak üzere idi. Bütün odaları ateş sardıktan sonra XII. Şarl dışarıya çıkmak mecburiyetinde kaldı ve başka bir binaya saklanmak istedi; fakat yolda yeniçeriler tarafından durduruldu. Krala refakat eden uşakların, 'Dikkat edin, bu kralın kendisidir!' diye bağrışmaları üzerine, yeniçerilerin 'Zaten biz onu arıyoruz!' diye seslendikleri ve etrafını sardıkları; bunun üzerine XII. Şarl'ın mukavemet etmeden teslim olduğu naklediliyor.
Yeniçeriler onu hemen İsmail Paşa'nın yanına getirdiler. İsmail Paşa'nın kralı getiren yeniçerilere, vaat ettiği veçhile 1000 kuruş mükâfat verdiği bildirilmektedir. İsveç Kralı, paşanın yanına getirilince, paşa onu bir ata bindirdi ve Bender'e, kendi konağına getirerek gayet güzel ve rahat bir odada misafir etti."
İsveç Kralı Demirbaş Şarl, misafirken 12 Şubat 1713'te esir konumuna düştü. Önce Dimetoka'ya, ardından Edirne'ye götürüldü. Sonra tekrar Dimetoka'ya nakledildi. Şarl, 1714 Ağustos'unda padişahtan izin istedi ve eylülde Osmanlı topraklarından ayrıldı. Kral, hareket etmeden önce tanınmamak için yanındakilerle birlikte sakal bırakmıştı. İsveçli bir şarkıcı kılığına giren kral, 1714 Kasım'ında ülkesine ulaştı.
İsveç, krallarının olmadığı dönemde perişan bir hâle düşmüştü. Demirbaş Şarl, bir başarı kazanarak, mağlubiyetin izlerini silmek için Norveç'e karşı bir sefer düzenledi, ancak 1718'de Fredriksten kuşatması sırasında vurularak 36 yaşında öldü.


Kralın cesedi İsveç'e götürülüyor

NEDEN DEMİRBAŞ LAKABI TAKILDI?
İsveç Kralı Şarl'ın, Osmanlı'ya sığındığındaki niyeti en fazla iki hafta kalıp tekrar kuvvet toplamak üzere ülkesine dönmekti. Fakat planını gerçekleştiremedi. Osmanlı ülkesinde mülteci olarak 5 yıl 3 ay 9 gün kaldı. Yeniçeriler bu kadar uzun süre Osmanlı ülkesinde kalmasından dolayı (demirbaş eşya gibi yerinde sabit) İsveç Kralı Şarl'a "Demirbaş" lakabını taktılar.

Yazı için tıklayınız

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN