Sanki yeni Marmaraylar, Avrasyalar, üçüncü köprüler, metrolar ve havaalanları yapılmış da haberimiz yok.
Bütün bunlar Kılıçdaroğlu'nun istenmediğini gösteriyor.
Peki, Kılıçdaroğlu buna razı olacak mı?
Razı olmayacak gibi görünüyor; çünkü adaylığı çok istiyor ve şöyle bir kanaate sahip: "Bu seçimlerde kimi aday yapsak kazanır. Ben neden olmayayım..." Oysa içerideki ve dışarıdaki güç odakları, Kılıçdaroğlu'nun kazanacağından onun kadar emin değiller. Bu yüzden de İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasındaki adaylık savaşını şimdilik müdahale etmeden izliyorlar.
Bu da Kılıçdaroğlu'nu umutlandırıyor. O havayla da zaman zaman İmamoğlu'na sert çıkıyor, durdurmaya çalışıyor.
Ama gücü yetmiyor... Yetmiyor ki bütün uyarılarına rağmen İmamoğlu, "Ülkeye demokrasi getireceğim" diye meydan meydan dolaşıyor. Gerçi bindirme kıtalara rağmen o meydanlar pek dolmuyor ama pazarlamayı iyi bildikleri için bu onlara yetiyor.
Bu tablo akla şu soruyu getiriyor: Acaba Kılıçdaroğlu sadece kendi partisini değil, seçmeni de aldatan ve sadece İmamoğlu'nun önünü açan bir siyaset izliyor olabilir mi?
Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur, önceki gün bu olasılıktan yola çıkarak, Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu'nu şöyle uyarmış olabileceğini yazdı:
"Hassas bir süreç yürütüyorum, neden kendini açık edip durumu daha da karmaşık hale getiriyorsun. Bana inan ve güven. Şimdiden elimizi açık etmemeliyiz." Doğrusu söz konusu Kılıçdaroğlu olunca bu olasılığı da yabana atmamak gerekiyor.
Ya gücü yetmiyor ya da aralarında bu türden bir anlaşma var. Aksi halde İmamoğlu bildiğini okuyamazdı.
Aslında CHP'de ve 28 Şubat İttifakı masasında tek sorun bu değil. Daha Mansur Yavaş var, pusuda bekleyen Akşener var, sütre gerisinden onları izleyen Gül var. Tek başına hiçbiri kendine güvenip siyaset üretemediği ve ortaya çıkamadığı için o masa daha çoook karışır.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN