İşte Furkan Vakfı'nın anatomisi! Hibrit bir yapı...

Sabah Gazetesi yazarlarından Ferhat Ünlü, bugün kaleme aldığı yazıda Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı'nın röntgenini çekti. Furkan Vakfı'nın perde arkasında çevirdiği dolapları yazan Ünlü, vakfın başındaki Kuytul'un da geçmişini mercek altına aldı. İşte o yazı...

Giriş Tarihi 12 Eylül 2021, 13:47 Güncelleme 12 Eylül 2021, 13:48
İşte Furkan Vakfı’nın anatomisi! Hibrit bir yapı...

İÇİNDEKİLER

İşte Sabah Gazetesi yazarlarından Ferhat Ünlü'nün "Bir skandallar vakfının anatomisi" başlıklı yazısı

Tarih, 17 Ağustos 2020…

Kebabın başkenti Adana'da iki ayrı depoya düzenlenen baskında piyasa değeri takribi 5 milyon Türk Lirası olan 40 ton 720 kilogram et 'ele geçirildi'.

Yukarıdaki cümlenin ilk okuyuşta kulağa tuhaf geldiğinin ayrımındayım.

Hele de Adana gibi 'anti-vegan' bir yerde et, ancak kaçak ve halk sağlığını tehdit eder nitelikte olursa operasyon ve dolayısıyla haber konusu olabilir. Misal at eti skandalı falan olması lazım ki, operasyonu hayatın olağan akışına uygun olarak görebilelim.

Skandal; birazdan okuyacağınız üzere bu olayda da var. Hele de hani o gazetelerde sık sık okuduğunuz, televizyonlarda sık sık izlediğiniz sosyal medya geyiklerine konu olan kriminal Adana haberlerini bile zaman zaman gölgede bırakan bir vakıf işin içindeyse…

"Adana merkez, patlıyor herkes" mottosuna uyarak her hafta bir başka skandalla gündeme gelen bu vakfın adı, kolaylıkla tahmin edebileceğiniz üzere Furkan.

Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de, devlet raporlarına, yerel kaynaklardan aldığım bilgilere ve açık kaynaklardan yaptığım derlemelere dayanarak Furkan Vakfı'nın röntgenini çekmeye çalışacağım.

Kuran-ı Kerim'de de geçen 'furkan' kelimesinin anlamı, doğruyu yanlıştan tefrik etme. İyi ile kötü arasındaki farkı gösterme… Furkan, Kuran-ı Kerim'de de hakkı batıldan ayırma anlamında kullanılıyor.

Bu vakıf ise ülkemizde, zamanımızın bu evresinde tam tersini yapmakla mükellef kılınmış ya da kendine öyle misyon biçmiş bir vakıf. Enformatik olarak yanlışı doğruyla, iyiyi kötüyle karıştırma misyonu edinmiş, hatta varlığını buna adamış. Esasında skandalları ve provokasyonları silah olarak kullanan bir gruptan, 'silahsız örgüt'ten söz ediyoruz.

Furkancılar istedikleri kadar itiraz etsinler; ya da sol ve liberal çevreler; aslında çok da benimsemedikleri, bilakis entelektüel bağlamda tehlikeli de buldukları bu yapıya insan hakları ve demokrasi klişelerine sarılarak istedikleri kadar sahip çıksınlar, dünyanın her yerinde Furkan Vakfı ve türevi grupların faaliyeti örgütlü ve örgütsel faaliyettir.

Ha, bu örgütlü faaliyetlerin yarattığı krizlerin devlet tarafından nasıl yönetileceği ayrı bir mesele, onu da konuşuruz ama önce terminolojide bir konsensus (Word, bu kelime TDK'da 'konsensüs' olarak geçtiği için sürekli hata uyarısı verdi ama 'süs'lü bir hece bu kelimeye uymuyor. Biz bildiğimiz gibi kullanalım) sağlayalım.

KURBAN ETİNİ SUCUK FABRİKASINA SATARKEN…
İmdi… Gelelim yazının başında sözünü ettiğim şu et skandalı öyküsünün devamına. Adana Emniyet Müdürlüğü, Tarım İl Müdürlüğü ve büyükşehir belediyesi zabıta ekiplerinin ortak denetiminde bulunan o etlerin Furkan Vakfı'na ait olduğu kısa sürede anlaşıldı. Depo sahibine 50 bin 381 TL idari para cezası kesildi, vesaire… Olayın, haber değeri yüksek boyutu ise şuydu:

Liderliğini Alparslan Kuytul'un yaptığı Furkan Grubu, Kurban Bayramı'nda bağış ve yardım adı altında kurban kestirmiş ya da et toplamış ve sonra da bunları sucuk yapılmak üzere Kayseri'ye göndermek için bir depoda istiflemişti. Kayseri'deki sucuk fabrikalarına 5 milyon TL'lik bir hammadde satışıyla elde edilecek gelirin, vakfın faaliyetleri için nasıl bir finans kaynağı olacağını varın siz hesap edin.

İşin daha da ilginci; olay yeri Adana olunca Kasaplar Odası mümessilleri ayağa kalktı ve rızıklarından çaldığı için Furkan Vakfı'yla ilgili "Üç beş çapulcuya meydanı bırakmayacağız", "Onların üstüne üstüne gideceğiz", "Bunlarla kökünü kurutana kadar mücadele edeceğiz" türünden açıklamalar yaptı.

Böyle şeyler ancak Türkiye'de (üstelik de Adana'da) olur.

Bir adamın, çevresine kendini adamış müritler toplayıp bölge illeri çapında sürekli skandallarla gündeme gelen bir mikro örgüt kurması da Türkiye'ye özgüdür.

Furkancıların, bağışlanan kurban etlerini fabrikaya sucuk eti olarak gönderme skandalı 2020'den önce 2018'de de yaşandı. Vakfın, mayıs ayında kurban etlerini Gaziantep ve Kayseri'de anlaştıkları fabrikalarda sucuk yaptırıp satarak 4 milyon lira gelir elde ettiği ortaya çıktı.

BELEDİYE BAŞKANININ KUZENİ…
Alparslan Kuytul ve vakfına yönelik operasyonların özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra arttığını hatırlatalım. Kuytul, 30 Ocak 2018 günü gözaltına alındı. Ve FETÖ'ye yardım gerekçesiyle 22 ay tutuklu yargılandı, sonra 5 Aralık 2019'da mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Kuytul, 20 Ağustos 1965 Adana doğumlu. Kendi sitesindeki bilgilere göre ilköğrenimini Adana İnkılap İlkokulu'nda, orta öğrenimini Tepebağ Ortaokulu'nda ve lise öğrenimini de Adana Erkek Lisesi'nde tamamlamış. 1991 yılında Çukurova Üniversitesi Mimarlık-Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümünden mezun olmuş.

CV'nin bundan sonrasına şerh koyun derim. 1993-1997 arasında Mısır'da el-Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesi İslam Hukuku bölümünde okuduğunu ileri sürüyor Kuytul, ancak ortada diploma yok. Ayrıca lideri olduğu vakfı, yani Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı'nı 1994 yılının kasım ayında, yani sözüm ona kendisi Mısır'da iken kurmuş. İngilizce'de 'alibi' diye bir kavram vardır, genelde hukukta kullanılır. Suç veya eylem gerçekleştiğinde başka yerde olduğunu ispatlayabilmek demektir. Kuytul'un özgeçmişinde ise bu durum, tersinden geçerli. Vakıf, o burada değilken kurulmuş. "Vakfı uzaktan da kurabilir" diyeceklerdir muhtemelen, ama bu nüansa da dikkat çekmek isterim.

Furkan Vakfı, Adana'da toplumun farklı kesimlerinden, bilhassa da düşük gelirli kesimlerinden gelen insanların intisap ettiği bir yapı. Hürriyet Mahallesi'nde, ortaokulu birlikte okuduğum bir sınıf arkadaşım var. En azından ilk gençliğinde kriminal bir tipti. Sonradan bu vakfa üye olduğunu öğrendim. Şimdi sorsan "Hidayete erdim, ülke olarak daha ne istiyorsunuz" diyecektir. Diyebilir. Ama yapının sosyolojisine dair bu nüans da önemli.

Müntesipleri Alparslan Kuytul'a, 'Kuytul Hocaefendi' diyorlar. Adanmış bir kitlesi var. Sosyal medyada yapılan onunla ilgili paylaşımlar epey beğeni alıyor. Hatta kendi sitelerinde Kuytul için, 'Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi' diyorlar. 'Muhterem' ve 'hocafendi' sıfatlarının kolektif belleğimizdeki çağrışımı ise malum.

Bu sıfatların atfedildiği kişilerin peşinden gidenlerden çok çekti bu millet. Bunu acı deneyimlerle biliyoruz.

Kuytul'un eşi Semra Kuytul da grup içinde 'Hocahanım' olarak biliniyor. O da özellikle kadınlara yönelik propaganda faaliyetlerine öncülük ediyor.

Vakfın eylemlerinde kadınlar da öne çıkıyor. Elinde Kuran-ı Kerim'le polisin karşısına dikilen çarşaflı kadınları, bir tür 'canlı kalkan' olarak kullanıyorlar. Emniyet de bu oyuna gelmiyor tabii.

Alparslan Kuytul'un oturduğu apartmanda oturanlar, evlerinin çevresinde sürekli olay çıkmasından şekvacı. Geçenlerde bir bölge sakininden dinlemiştim bu şikâyetleri.

Furkan'ın ideolojik çizgisine gelince… Bu konuda bir belirsizlik söz konusu. 'Selefi' oldukları iddia ediliyor, ancak Kuytul, Selefilikle ilgileri olmadığını söylüyor. İlle de bir ideolojileri varsa buna 'anti-Erdoğancılık' demek en doğrusu. Bunun dışında bir ideolojiye ihtiyaçları yok. Devlete de muhalif bir çizgileri var. Misal Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 2018'de düzenlediği Zeytin Dalı Harekâtı'na şiddetle karşı çıktılar. Bir vakfın sınır ötesi bir operasyonla ne işi olur, değil mi? Ama askeri olsun, istihbari olsun devletin aldığı her türlü karara 'İstemezük' klişesiyle mukabele ediyorlar.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN